 |
T.C.
YARGITAY
11. Hukuk Dairesi
Esas no: 1999/1486
Karar no: 1999/2912
Tarih: 16.04.1999
Yargıtay içtihatları bölümü
Yargıtay Kararı
Taraflar arasındaki Karşıyaka Asliye Ticaret Mahkemesince görülerek verilen 16.7.1998 tarih ve 672-636 sayılı kararın Yargıtay incelemesi duruşmalı olarak davacı vekili tarafından istenmiş olmakla duruşma için belirlenen 2.2.1999 günde davacı asil Esma gelip davalı avukatı tebligata rağmen gelmediğinden, temyiz dilekçesinin de süresinde verildiği anlaşıldıktan ve duruşmada hazır bulunan davacı asil dinlenildikten sonra duruşmalı işlerin yoğunluğu ve süre darlığından ötürü işin incelenerek karara bağlanması ileriye bırakılmıştı. Dava dosyası için Tetkik Hakimi Yaşar Arslan tarafından düzenlenen rapor dinlenildikten ve yine dosya içerisindeki dilekçe, layihalar. duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:
Davacı, davalı kooperatif ortaklığından haksız olarak ihraç edildiğini ileri sürerek kararın iptalini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili, davanın reddini istemiştir.
Mahkemece davanın kabulüne dair verilen karar, davalı vekilinin temyizi üzerine Dairemizin 26.3.1998 tarihli ilamı ile (davanın reddi gerektiği) noktasından bozulmuş olup, bozmaya uyularak yapılan yargılama sonunda, 30.6.1996 tarihli genel kurul kararı ile tanınan atıfet mehline rağmen davacının davalı kooperatife olan borcunun gecikme faizini ödemediği ve davacının üyelik hakkını kazanamadığı gerekçesiyle davanın reddine karar vermek gerekmiştir.
Kararı davacı temyiz etmiştir.
Yukarıdaki açıklamalardan da anlaşılabileceği üzere uyuşmazlık davacının akçalı yükümlülüğünü yerine getirmediği gerekçesiyle davalı kooperatifçe alınan ihraç kararının iptaline ilişkin bulunmaktadır.
Mahkemece bir önceki kararda, davacı hakkında alınan kararın hatalı olduğu sonucuna varılarak iptal edilmiş ne varki Dairemizin yine önceki bozma kararı ile davacıya kooperatif genel kurulunca verilen mehlin bir atıfet mehli olduğu sonucuna varılarak mahkeme kararı bozulmuş ve bu bozma kararına mahkemece uyularak davacının davasının reddine karar verilmiştir.
Davacının bu defaki temyizi üzerine Dairemizin önceki 26.3.1998 gün ve 1998/451-2147 sayılı bozma kararında davacı hakkında sadece 2.8.1996 tarihli bir adet yönetim kurulunca ihraç kararı verilmiş gibi değerlendirildiği ve yine bundan sonra yapılan bir genel kurul toplantısı varmışçasına ve fakat daha önceki tarihi taşıyan 30.6.1996 günlü genel kurul toplantısından söz edilerek ve bu toplantıda davacıya atıfet menli verildiği kabul edilerek ihraç kararının artık kesinleştiği kabul edilmiş ve bu kabul şekli kararın bozulmasına neden olmuştur.
Oysa, dava dosyasının bu defa yapılan incelemesinde, maddi vakıanın açıklanmasında Dairemizce maddi hataya düşüldüğü davacı hakkında ilk ihraç kararının 2.8.1996 tarihinde değil, 21.6.1996 tarihinde verildiği ve bunu müteakip 30.6.1996 tarihli genel kurulda davacı hakkında yönetim kurulunca alınan ihraç kararı görüşülerek, davacı ve emsallerine mevcut borçlarını ödemeleri için 31.7.1996 tarihine kadar yeni bir mehil verildiği ve davacının bu borcu ödememesi üzerine bu defa 2.8.1996 tarihinde dava konusu yapılan ihraç kararının yönetim kurulunca alındığı anlaşılmaktadır. Yönetim kurulunca alınan bu karar, kooperatif genel kurulunca davacı hakkında daha önce verilmiş olan ihraç kararının kaldırıldığının somut bir kanıtıdır. Zira, aynı borçtan dolayı ortak hakkında peşpeşe iki defa ihraç kararı alınması düşünülemez.
Açıklanan bu durum karşısında Dairece verilmiş olan önceki bozma kararında maddi hataya düşüldüğü açıkça belli olmaktadır. Diğer bir deyişle mahkemece davacı hakkında verilen ihraç kararının iptaline ilişkin karar maddi vakıalara uygun olarak kabul ve takdir edilmişken, Dairece maddi vakıaların takdirinde hataya düşülerek, bozma kararı ihdas edildiği belirgin bir şekilde ortaya çıkmaktadır.
Öte yandan, davacının bir başka ortağın payını bedeli karşılığında 4.12.1994 tarihinde devir aldığı ve bakiye borçlar için bir ödeme planı yapılarak davacıdan senetler alındığı, bu borçların ödenmesi aşamasında kesin maliyet açığı olarak gecikme cezaları da eklenerek davacıdan 11.12.1995 tarihindeki ihtarname ile toplam 74.141.750 TL talep edilmesi üzerine davacının, davalı kooperatif aleyhine 29.12.1995 tarihinde inşaatın noksan teslim edilmiş olmasına dayalı olarak kendisinin yaptığı imalatlardan dolayı bir alacak davası açılmış olduğu ve o davanın bu dava dosyası ile birleştirilerek görülmesini talep ettiği anlaşılmaktadır. Dosya içindeki bilirkişi raporlarında da isabetli olarak değinildiği gibi bu dava, davalı kooperatifin alacak istemine karşı bir takas-mahsup davası olarak nitelendirilmesi gerekir.
Davacı tarafından açılan bu dava ile kooperatifçe ilk ihtarname ile istenen alacak miktarı artık çekişmeli bir alacak haline gelmiştir. Bu aşamadan sonra davalı kooperatifin ortada sanki çekişmesiz bir alacak varmışçasına, bu davadan sonra ve derdest iken 26.1.1996 tarihinde ikinci ihtarı çekmesi ve bilahare de davacı hakkında ihraç kararı vermesi 1163 sayılı Yasanın 27 nci maddesinde belirlenen ihraç amacına aykırı bir davranış teşkil eder. Böyle bir durumda, davalı kooperatif bu dava sonucu ve kesinleşmesi beklendikten sonra ortaya çıkacak duruma göre ikinci ihtarnameyi göndermesi ve bunun sonucuna göre ihraç prosedürünü tamamlaması gerekirdi. Dairemizin önceki bozmasında bu davanın gözden kaçırılmış olması da maddi hataya dayalı bulunmaktadır.
Bilindiği üzere Yargıtay bozma kararına mahkemece uyulmuş olması, 9.5.1960 gün ve 21/9 sayılı İ.B.K. uyarınca lehine bozma yapılan taraf bakımından kazanılmış bir usuli hak teşkil eder. Ne varki, gerek doktrinde (Bkz.Prof.Dr.Baki Kuru Hukuk Muhakemeleri Usulü El Kitabı, 1995 ist.sh.840), gerekse uygulamada (Yargıtay HGK. 5.12.1990 gün ve 1/450-608 S.lı Kararı) oybirliği ile kabul edildiği gibi, maddi bir hataya dayalı olarak oluşturulan bozma kararı taraflar yararına usuli kazanılmış hak oluşturamazlar.
Bu davada da, mahkemece uyulan Dairemiz bozma kararında yukarıda da değinildiği gibi, yönetim kurulunun ihraç kararlarında maddi hataya düşüldüğü gibi, taraflar arasındaki bu davaya kesin bir biçimde etkili olacak dava dosyasının gözden kaçırılarak bozma kararı verilmiş olması da maddi bir yanılgıya dayalıdır. O halde. Dairemizin önceki 26.3.1998 gün ve 1998/451-2147 sayılı kararı lehine bozma yapılan davalı kooperatif lehine kazanılmış bir usuli hak oluşturamayacaktır.
Bu durum karşısında, mahkemece isabetli olan önceki kararında olduğu gibi, davanın kabulüne karar verilmesi gerekirken, maddi hataya dayalı bozma kararına uyularak davanın reddine karar verilmiş olması isabetli görülmediğinden bozulmasına karar verilmesi gerekmiştir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle davacının temyiz itirazlarının kabulü ile kararın BOZULMASINA, davacı duruşmada kendisini vekil ile temsil ettirmediğinden duruşma vekillik ücreti takdirine yer olmadığına, ödediği temyiz peşin harcın isteği halinde temyiz edene iadesine, 16.04.1999 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.