 |
T.C.
YARGITAY
11. Hukuk Dairesi
Esas no: 1999/1423
Karar no: 1999/3207
Tarih: 26.04.1999
Yargıtay içtihatları bölümü
Yargıtay Kararı
Taraflar arasındaki davanın Malatya 3.Asliye Hukuk Mahkemesince görülerek verilen 30.09.1998 tarih ve 1997/84-1998/984 sayılı kararın Yargıtay'ca incelenmesi davacı vekili tarafından istenmiş ve temyiz dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla dava dosyası için Tetkik Hakimi Ayşe Altun tarafından düzenlenen rapor dinlendikten ve yine dosya içerisindeki dilekçe layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:
Davacı vekili, müvekkili şirkete 4636 sayılı nakliyat poliçesi ile M. A. Umumi Nakliyat Ltd.Şti. adına sigortalı emtianın davalıların malik ve sürücüsü bulunduğu kamyon ile İstanbul'dan Malatya'ya taşındığını, tam ve hasarsız olarak yüklenen sigortalı malın Malatya'da meydana gelen hırsızlık olayı sonrası eksildiğini ileri sürerek müvekkilince sigortalısına ödenen 550.652.000.- lira'nın 17.07.1996 ödeme tarihinden itibaren reeskont oranında faiziyle birlikte tahsilini talep ve dava etmiştir.
Davalılar vekili, sigorta sözleşmesinin riziko gerçekleştikten sonra muvazaalı olarak yapıldığından davacının halef sıfatı ile dava açma hakkı bulunmadığını, sigortalı nakliyat ambarının olay nedeniyle kimseye ödemede bulunmadığından dava açma koşulları oluşmadığını, olayın meydana gelmesinde müvekkillerinin kusuru olmadığı belirterek davanın reddini istemiştir.
Mahkemece iddia, savunma, bilirkişi raporuna göre davacı ile sigorta ettiren arasında düzenlenen sigorta sözleşmesinin usul ve yasaya uygun bulunmaması nedeniyle sigorta şirketinin rücu davası açma hakkı bulunmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
Kararı, davacı vekili temyiz etmiştir.
Dava, taşıyıcı mali sorumluluk nakliyat sigorta poliçesi uyarınca sigortalısına ödenen bedelin taşıyıcıdan rücuen tahsili istemine ilişkindir.
Yargılama sırasında alınan bilirkişi raporunda, davacı sigortacının davalı taşıyıcıya karşı açmış bulunduğu işbu rücu davası, davacı sigorta ile dava dışı sigortalı arasında abonman nakliyat sigorta sözleşmesi bulunsa bile, hasarın meydana geldiği taşımaya ilişkin sigorta poliçesinin rizikonun gerçekleşmesinden sonra düzenlendiği için, sigortacı tarafından yapılan tazminat ödemesinin geçerli bir akdi ilişkiye dayanmadığı, bu nedenle de sigortacının rücu hakkının doğmadığı belirtilmiş, mahkemece de rapordaki bu görüş benimsenerek dava reddedilmiştir.
Gerçekten de, sadece abonman sözleşmesinin bulunması spesifik yani belirli bir taşımaya ilişkin akdi ilişki ve bildirim olmadıkça taşınan malın sigorta örtüsü altında olduğu kabul edilemez ve sigortacı da böyle bir rizikondan sorumlu olamaz. Ancak, davacı sigorta, dava konusu olayda abonman sözleşmesindeki özel bir hükme dayanılarak ihbarın (bildirimin) geç yapılmasından dolayı sigortacının sorumluluğunun ortadan kalkmayacağının kabul edildiğini, bu nedenle ortada geçerli bir sigorta ilişkisinin mevcut olduğunu ileri sürmektedir. Dosyadaki 3651 numaralı abonman sigorta poliçesinin incelenmesinde, sigorta konusu belirlenip, miktar olarak sınırlandıktan sonra, (tısıma sefer güzergahı, sigorta şartları ve sigorta fiyatı poliçenin l ile 5'nci maddeleri arasında düzenlenmiştir.) 3'ncü maddede sigorta teminatının sınırına ilişkin düzenleme yapılarak kamyon ile taşımada değeri 2 milyar lirayı aşmayan emtianın taşınmasında bildirimin geç yapılmasının sigorta ilişkisini etkilemeyeceği kabul edilmiştir. Yine aynı poliçenin 8'nci maddesinde ise, spesifik poliçenin prim ücreti. tahakkuku amacıyla düzenleneceği de hüküm altına alınmış bulunmaktadır. iyi niyet ilişkilerine dayanan sigorta ilişkilerinde abonman sözleşmesinde yer alan özel hüküm de dikkate alındığında, geç bildirimin ve sırf prim tahsil amacıyla düzenlenen poliçenin riziko tarihinden sonraki tarihi taşıması olayda TTK.'nun 1279'ncu maddesinin uygulanmasını gerektirmez. Bu açıklamalar karşısında mahkemece, tarafların diğer iddia ve savunmaları üzerinde durularak işin esasına girilmesi gerekirken, yazılı gerekçe ile davanın reddedilmesi doğru görülmemiş, hükmün bozulması gerekmiştir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün davacı yararına BOZULMASINA, ödediği temyiz peşin harcın isteği halinde temyiz edene iadesine, 26.04.1999 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.