 |
T.C.
YARGITAY
11. Hukuk Dairesi
Esas no: 1999/1105
Karar no: 1999/5998
Tarih: 29.06.1999
Yargıtay içtihatları bölümü
Yargıtay Kararı
Taraflar arasındaki İstanbul 6.Asliye Ticaret Mahkemesince görülerek verilen 11.6.1998 tarih ve 1995/1630-1998/1164 sayılı kararın Yargıtay incelemesi duruşmalı olarak davalı vekili tarafından istenmiş olmakla duruşma için belirlenen 29.6.1999 günde davalı avukatı Halil gelip davacı avukatı tebligata rağmen gelmediğinden, temyiz dilekçesinin de süresinde verildiği anlaşıldıktan ve duruşmada hazır bulunan taraf avukatı dinlenildikten sonra duruşmalı işlerin yoğunluğu ve süre darlığından ötürü işin incelenerek karara bağlanması ileriye bırakılmıştı. Dava dosyası için Tetkik Hakimi Harun Kara tarafından düzenlenen rapor dinlenildikten ve yine dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:
Davacılar vekili, müvekkillerinin hissedarı olduğu davalı şirketin 5.11.1995 tarihli genel kurul toplantısında şirket sermayesinin 32 milyara çıkarılmasına karar verildiğini, ancak bu kararın azınlığı ezmeye yönelik ve iyiniyet kurallarına aykırı olduğunu ileri sürerek, 5.11.1995 tarihli genel kurul kararlarının iptaline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili cevabında, duyulan ihtiyaç nedeniyle sermayenin arttırımına gidildiğini, yönetimde oldukları sırada sermayenin 108 milyara artırılmasını isteyen davacıların iyiniyetli olmadıklarını savunarak davanın reddini istemiştir.
Mahkemece, iddia ve savunmaya, toplanan delillere, bilirkişi raporlarına nazaran, 3.6 milyar lira olan sermayenin 18.6.1995 tarihli genel kurulda 108 milyara çıkarılmasına karar verilerek bu kararın tescil ve ilan olunduğu, bilahare bu sermaye arttırıra kararı 1.10.1995 tarihli genel kurul kararı ile iptal edilmiş ise de esasen böyle bir caymanın söz konusu olamayacağı,
ancak sermayenin azaltılmasına karar verilebileceği, bu durumda geçersiz karara dayalı olarak sermayenin tekrar 32 milyara artırılması kararının batıl olduğu, her üç genel kurul kararını birlikte değerlendirilmesinin zorunlu olduğu gerekçesiyle davanın kabulüne karar verilmiştir.
Karar, davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Dava, davalı anonim şirketin sermaye arttırırıma ilişkin genel kurul kararının iyiniyet kurullarına aykırılığı ileri sürülerek iptaline ilişkin olup, anonim şirketlerde esas sermayenin arttırılmasına ilişkin şartlar ve gerekli muamemeler TTK.nün 391. ve müteakip maddelerinde düzenlenmiştir. Anılan Yasanın 392. maddesinin 1. cümle yollaması ile, esas sermayenin arttırılması işlemlerinde, anonim şirketin kuruluşuna ait hükümlerin uygulanması gerekmekte olup, aynı maddenin ikinci cümlesinde de, esas sermayenin arttırılması işlemlerinin açıklanan hükümlere göre icra edilmemesi halinde bu husustaki muamelelerin batıl olacağı hüküm altına alınmıştır.
Dava konusu olayda, davalı şirket esas sermayesi 18.6.1995 tarihli genel kurulda 108 milyar TL ye çıkarılmış, 01.10.1995 tarihli genel kurul toplantısında sermaye arttırım kararının iptaline karar verilmiş, dava konusu 05.11.1995 tarihli genel kurulda da, esas sermayenin bu defa 32.400.000.000 TL na çıkarılmasına karar verilmiştir. Mahkemece, esasen, sermaye arttırımına gidilip tescil ve ilan olunduktan sonra, artık sermaye arttırımının iptaline karar verilemeyeceği, ancak, sermayenin azaltılması prosedürüne gidilebileceği, bu nedenle 01.10.1995 ve dava konusu 05.11.1995 tarihli genel kurul kararlarının batıl olduğu gerekçesiyle dava kabul edilmiş ise de, davalı şirket vekilinin yargılama sırasındaki, ilk sermaye arttırımına ilişkin 18.6.1995 tarihli genel kurul kararının TTK.nün 392. maddesinde belirtilen hükümlere göre icra edilmediği şeklindeki savunması üzerinde yeterince durulmamıştır. Gerçekten de, şayet 18.6.1995 tarihli sermaye artırımına ilişkin genel kurul kararı TTK.nün 392. maddesinde belirtilen prosedüre uygun yapılmamış ve bu nedenle batıl ise sermayenin azaltılması yoluna gidilmediğini şirket genel kurulunca bu hususun saptanması ve yapılan bir yanlışlığın düzeltilmesi amacına yönelik olarak önceki arttırım kararının geçerliliği karar altına alınabilmelidir.
Bu durumda mahkemece, 7.7.1997 tarihli bilirkişi raporunda da değinildiği gibi, 18.6.1995 tarihli karara istinaden gerçekleştirilen sermaye arttırımının TTK.nün 392. maddesi hükmünde aranan muamelelere uyulmaması nedeniyle batıl olduğunu savunan davalı tarafa bu husustaki delillerini ve varsa davacı tarafa karşı delillerini ibraz imkanı tanındıktan sonra, bu savunma doğrultusunda bilirkişilerden ek rapor veya yeniden oluşturulacak bilirkişilerden rapor alınması ve elde edilecek sonuca uygun bir karar verilmesi gerekirken, eksik incelemeye dayalı olarak yazılı şekilde karar verilmesi doğru olmamıştır.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle davalı vekilinin itirazlarının kabulü ile kararın davalı yararına BOZULMASINA takdir olunan 65.000.000 lira duruşma vekillik ücretinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine, ödediği temyiz peşin harcın isteği halinde temyiz edene iadesine, 29.6.1999 oybirliğiyle karar verildi.