 |
T.C.
YARGITAY
11. Hukuk Dairesi
Esas no: 1999/1012
Karar no: 1999/2949
Tarih: 19.04.1999
Yargıtay içtihatları bölümü
Yargıtay Kararı
Taraflar arasındaki davanın Bakırköy 4.Asliye Hukuk Mahkemesince görülerek verilen 25.11.1998 tarih ve 1997/838-1998/814 sayılı kararın Yargıtay'ca incelenmesi davacı vekili tarafından istenmiş ve temyiz dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla dava dosyası için Tetkik Hakimi Ayşe Altun tarafından düzenlenen rapor dinlendikten ve yine dosya içerisindeki dilekçe layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:
Davacı vekili, davalı tarafın müvekkilinden satın aldığı mal bedelinin bir kısmını ödememesi üzerine ödenmeyen kısmın tahsili amacıyla başlatılan icra takibine davalının itiraz ettiğini ileri sürerek itirazı iptaline, %40 icra inkar tazminatının tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili 6.2.1998 tarihli oturumda davanın reddini istemiştir.
Mahkemece, iddia, savunma, bilirkişi raporu ve dosya kapsamına göre, davalı tarafın ayıp iddiasında bulunmasına karşın TTK.nün 23/2 ve 25/2. maddelerinde belirtilen ihbarların yerine getirilmediği, faturalardan dolayı davacının 223.990.110 lira alacaklı olduğu, davalı tarafın takipten önce temerrüde düşürülmemesi nedeniyle 17.943.044 lira işlemiş faizin istenemeyeceği, ayıp iddiası olması ve bunun yargılamayı gerektirmesi nedeniyle davacının icra inkar tazminatı isteminin yerinde olmadığı gerekçesiyle, davalının icra dosyasına vaki itirazının kısmen iptaline, takibin 223.990.110 lira asıl alacağın 16.4.1997 takip tarihinden itibaren reeskont oranında faiziyle devamına, işlemiş faiz ve icra inkar tazminatı isteminin reddine karar verilmiştir.
Kararı davacı vekili temyiz etmiştir.
1-Taraflar arasındaki uyuşmazlık, davalının davacıdan satın aldığı mal bedelini süresinde ödememesi nedeniyle temerrüt faizi istenip istenemeyeceği ve takibe konu alacağın likit olup olmadığına ilişkindir. BK.nun 210 ncu maddesine göre hilafına mukavele mevcut değil ise, satılan alıcının yedine girince satıcı semene müstehak olur. Yine aynı Yasanın 182/2 nci maddesine göre hilafına adet veya mukavele mevcut değil ise, satıcı ile alçısı borçları aynı zamanda ifa etmekle mükelleftir. Bunun aksinin, iddia eden davalı tarafından kanıtlanması gerekmektedir. Satım sözleşmesine konu malların davalı alıcıya irsaliye ile üzerinde yazılı tarihlerde tesliminde uyuşmazlık bulunmamaktadır. Bu durumda davacı edimini ifa etmekle davalıdan olan alacağı muaccel hale gelmiştir. Davacı tarafından düzenlenip davalı tarafından itiraz edilmeyen fatura ve irsaliyelerdeki teslim tarihleri dikkate alınarak temerrüt tarihinden itibaren davacının davalıdan temerrüt faizi isteme hakkı olduğu, bunun tesbiti açısından hesap uzmanı bilirkişiden rapor alınması gerekirken, yazılı gerekçe ile temerrüt faizi yönündeki talebin reddedilmesi doğru görülmemiştir.
Ayrıca, davacı faturaya dayalı alacağını icra takibine konu yapmış ve bu takibe itiraz edilmesi nedeniyle işbu dava açılmış bulunmaktadır. Alacağın likit nitelikte olduğu, bir başka anlatımla, tüm unsurları ile önceden belirli, bilinebilir ve hesaplanması mümkün bulunmakla, yargılama faaliyeti gerekmeksizin önceden tayin edilebilirliği gözden kaçırılarak aksi düşünce gerekçeyle icra inkar tazminatı isteminin reddi de doğru değildir.
2-Bozma gerekçesi dikkate alınarak davacı vekilinin diğer temyiz itirazlarının şimdilik incelenmesine yer olmadığına karar vermek gerekmiştir.
SONUÇ: Yukarıda (1) numaralı bentte yazılı nedenlerle davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün davacı yararına BOZULMASINA, (2) numaralı bentte yazılı nedenlerle davacı vekilinin diğer temyiz itirazlarının şimdilik incelenmesine yer olmadığına, ödediği temyiz peşin harcın isteği halinde temyiz edene iadesine, 19.04.1999 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.