 |
T.C.
YARGITAY
11. Hukuk Dairesi
Esas no: 1999/1008
Karar no: 1999/3014
Tarih: 19.04.1999
Yargıtay içtihatları bölümü
Yargıtay Kararı
Taraflar arasındaki davanın Kocaeli 4.Asliye Hukuk Mahkemesince görülerek verilen 2.7.1998 tarih ve 1996/736-1998/348 sayılı kararın Yargıtay'ca incelenmesi davalı vekili
tarafından istenmiş ve temyiz dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla dava dosyası için Tetkik Hakimi Ahmet Susoy tarafından düzenlenen rapor dinlendikten ve yine dosya içerisindeki dilekçe layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:
Davacı vekili, davalının müvekkili şirketten mal (yem) satın aldığını, ancak bedelini ödemediğini alacağın tahsili amacıyla yapılan takibe de itiraz ettiğini ileri sürerek, takibe yapılan itirazın iptali ile %40 inkar tazminatının davalıdan tahsilini talep ve dava etmiştir.
Davalı davaya cevap vermemiştir.
Mahkemece, yargılama sonucunda takibe yapılan itirazın iptaline ve %40 icra inkar tazminatının davalıdan tahsiline karar verilmiştir.
Karar davalı vekilince temyiz edilmiştir.
1-Dava dosyası içerisindeki bilgi ve belgelere, mahkeme kararının gerekçesinde dayanılan delillerin tartışılıp, değerlendirilmesinde usul ve yasaya aykırı bir yön bulunmamasına ; göre davalı vekilinin aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan sair temyiz itirazlarının reddi gerekmiştir.
2-Dava, ticari satım akdinden kaynaklanan alacağın tahsili amacıyla girişilen takibe itirazın iptali istemine ilişkindir.
Mahkemece 11.03.1998 günlü bilirkişi raporuna dayanılarak hüküm tesis edilmiş ise de, alınan raporun hüküm kurmaya yeterli olmadığı anlaşılmaktadır. Söyle ki, ticari defterlerin sahibi yararına delil olması bir takım şartların gerçekleşmesine bağlıdır. Bu şartların tümü gerçekleşmedikçe ticari defterler sahibi yararına delil olma niteliğini ve dolayısıyla hükmü dayanak teşkil etme gücünü kazanamazlar. Anılan şartlar, özellikle tarafların tacir sıfatını taşımalarına (TTK. 82/ilk), taraflar arasındaki uyuşmazlığın ticari işlerden doğmasına (TTK.nün 66/ilk, 82 m. ve 1465 m.), birbirlerini doğrulamalarına (TTK.82), kanuna uygun şekilde tutulmalarına (TTK.84 ve 86 m) ve nihayet bütün şartlar gerçekleştikten sonra hakimin inancının ticari defter münderacatının hükme dayanak olabileceği şeklinde belirlenmesi (TTK. 83 m) ve bu inancın kuvvetlenmesi için defter ve sahibinin kendisine verilen tamamlayıcı andı içmesi (TTK.83/ilk) gerekir. Buna, göre, uyuşmazlığın tarafı olan -tacirler defterlerini yasaya uygun tutmuş olsalar bile, iki tacirin defterleri birbirine aykırı veya birinde yazılı olan husus diğerinde yazılı değilse bu defterler her iki tacir içinde delil sayılamaz, bunun gibi TTK.nün 86 maddesi uyarınca taraflardan birinin defterleri kanuna uygun olup da karşı tarafın ki olmaz veya hiç defteri bulunmaz yahut ibraz etmek istemezse, defterleri muntazam olan tacirin birbirini teyit eden defterlerindeki kayıtlar, diğeri aleyhine delil olur.
Olayımızda davacı taraf TTK.nün 66/1 bendi uyarınca tutması zorunlu olan ticari defterleri bilirkişi incelemesi için, ibraz etmediği gibi, bilirkişice incelendiği anlaşılan 1996 } senesine ait envanter defterinin dahi TTK.nün 72 maddesi uyarınca kapanış tasdikinin yapılıp, yapılmadığı da belirlenmemiştir. Öte yandan davalı adına ticari defterlerini ibraz etmesi açısından çıkartılan meşruhatlı davetiyenin de davalıya usulünce tebliğ olunamadığı anlaşılmaktadır. Bu durumda mahkemece yapılacak iş, tarafların TTK.nün 66/1 bent uyarınca tutmak zorunda oldukları ticari defterlerin dosyaya ibrazının sağlanması bundan sonra, dosyanın bilirkişiye tevdi edilmesi, yukarıda açıklanan esaslar dairesinde yapılacak inceleme sonucu oluşacak duruma göre bir karar vermekten ibarettir. Mahkemece açıklanmaya çalışılan ilke ve yasal koşullara uygun olmayan yetersiz incelemeye dayalı bilirkişi raporuna dayanılarak hüküm tesisi doğru görülmemiştir.
3-Kaldı ki, davalı aleyhine girişilen takibe itirazında-açıkça faiz oran ve miktarına da itiraz etmiştir. Bu durumda mahkemece davacı tarafa uygulanan faize ilişkin gerekli açıklamaların yaptırılarak, davalının belirlenen borcunun takip tarihi itibariyle birikmiş faizinin bilirkişiye hesaplattırılması gerekirken, bilirkişice hiç bir incelemeye dayanmadan belirlendiği anlaşılan faiz miktarının hüküm altına alınması ve BK.nun 104 maddesine aykırı olarak faize faiz işler şekilde karar tesisi de yanlış olmuştur.
4-Kabule göre de, tüzel kişilerin taraf olduğu davalarda, tüzel kişiye teklif edilen yeminin tüzel kişinin organı (kanuni temsilcisi, MK. 48.m) tarafından eda edilmesi gerekirken, bu niteliği bulunmadığı anlaşılan muhasebe sorumlusuna ettirilen yeminle yetinilmeside doğru olmamış ve kararın açıklanan nedenlerle bozulması gerekmiştir.
SONUÇ: Yukarıda (1) nolu bentte açıklanan nedenlerle davalı vekilinin sair temyiz itirazlarının reddine, (2), (3) ve (4) nolu bentlerde açıklanan nedenlerle temyiz itirazlarının kabulü ile kararın davalı yararına BOZULMASINA, ödediği temyiz peşin harcın isteği halinde temyiz edene iadesine, 19.04.1999 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.