 |
T.C.
YARGITAY
11. Hukuk Dairesi
Esas No : 1998/9971
Karar No : 1999/2057
Tarih : 11.03.1999
Yargıtay içtihatları bölümü
Yargıtay Kararı
Taraflar arasındaki davanın Ankara Asliye 3. Ticaret Mahkemesince görülerek verilen 18.6.1998 tarih ve 599-624 sayılı kararın Yargıtay'ca incelenmesi davalı vekili tarafından istenmiş ve temyiz dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla dava dosyası için Tetkik Hakimi Hüseyin Ulus tarafından düzenlenen rapor dinlendikten ve yine dosya içerisindeki dilekçe layihalar', duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:
Davacı vekili, müvekkilinin ortağı ve önceki denetçisi olduğu davalı şirketin 26.7.1997 tarihli genel kurul toplantısında, şirket defter ve belgeleri yönetim kurulu başkanı tarafından saklandığı için denetçi raporu hazırlanmadan yönetim ile denetimin ibrasına ve yine denetçi seçimine dair karar alındığını ileri sürerek, bu toplantıdaki bütün kararların iptalini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili, davacının alınan kurallara karşı muhalefet şerhi koymadığını, denetçi raporunun olmadığını ve ibranın usulüne uygun bir şekilde yapıldığını savunarak davanın reddini istemiştir.
Mahkemece toplanan deliller ve yaptırılan bilirkişi incelemesi sonucuna göre, davacının dava konusu toplantıda muhalif oy kullandığı için dava açma hakkının bulunduğu ve 1996 yılı murakıp raporu alınmadan bilançonun onaylanmasının T. Ticaret Kanununun 354. maddesine aykırı olduğu gerekçesiyle davanın kabulüne karar verilmiştir.
Kararı davalı vekili temyiz etmiştir.
1-Davalı vekilinin aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan ve yerinde görülmeyen sair temyiz itirazlarının reddi gerekmiştir.
2-Davada, davalı A.Ş. in 26.7.1997 tarihli genel kurul toplantısında alınan bütün kararların iptali istenmiştir. Toplantı tutanağı incelendiğinde; bütün hissedarların toplantıya katıldığı, yönetim kurulu üyelerinin oy çokluğuyla ibra edildiği, diğer bütün kararların ise oybirliğiyle verildikleri anlaşılmaktadır.
TTK. nun 301. maddesi uyarınca, toplantıya katılan ortağın genel kurul kararları aleyhine iptal davası açabilmesi için, karara muhalif kalarak keyfiyeti tutanağa geçirmesi gerekmektedir. Anılan hükümde öngörülen husus dava şartlarındandır. Bu düzenlemeye göre, toplantıya katılan ortağın karar alındıktan sonra bu karara muhalefet ettiğini tutanağa geçirmesi, alınan kararın iptali isteyebilmesinin ön koşuludur. Kararın görüşülmesi sırasında aleyhe oy kullanmak, karar verildikten sonra dahi alınan karara muhalif olmak anlamını taşımaz. Davacı biri dışında iptalini istediği genel kurul kararlarının tümüne iştirak ettiğinden ve ayrık oy kullandığı kararda da, karardan sonra bu karara muhalif kaldığını tutanağa geçirtmediğinden, davada dava şartlarının oluştuğundan söz edilemez. bu durumda ise değerlendirilmesi gereken kanun, resen gözetilmesi gereken b i r hükümsüzlük halinin bulunup bulunmadığıdır.
Dosyada mevcut 22.3.1997 tarihli genel kurul tutanağından, davacının o toplantıda denetçilikten azledilerek yerine Ekrem'in seçildiği ve iptali istenen genel kurulda bu denetçi tarafından düzenlenen raporun okunduğu anlaşıldığından, mahkemenin murakıp raporu alınmadan bilançonun onaylandığı gerekçesinin doğru olmadığı ortaya çıkmakla, TTK.nun 354. maddesinin olayda uygulanma yerinin ve herhangi bir butlan halinin bulunmadığı anlaşılmaktadır.
Ancak, TTK.nün 374/2. maddesi uyarınca, şirket işlerinin görülmesine herhangi bir suretle iştirak etmiş olanlar, idare meclisi azalarının ibrasına ait kararlarda rey hakkını haiz değildirler. Aynı yasanın 361/3. madde ve fıkrasında, genel kurul toplantısına iştirake yetkili olmayan kimselerin bir karara iştirak etmiş olmaları halinde, önceden itiraz etmemiş pay sahiplerinin dahi bu kararın iptalini isteme hakkının bulunduğu belirtildiğinden, davacının bütün ortakların dolayısıyla yönetim kurulu üyelerinin oylamaya katıldığı yönetim kurulunun ibrasına ilişkin kararın iptalini isteme hakkının mevcut olduğunun kabulü gerekmektedir. Anılan madde ve fıkranın son cümlesi uyarınca, bu iştirak karara etkili görülürse alınan ibra kararının iptali gerekecektir.
Dosyada ve ekindeki belgelerden davalı şirket yönetimini oluşturan şahısların iptali istenen genel kurul tarihi itibariyle sahip oldukları pay miktarının oylamanın sonucuna etkili olduğu anlaşılmaktadır.
Hal böyle olunca mahkemece, 26.7.1997 tarihli genel kurul toplantısında alınan yönetim kurulunun ibrasına dair kararın iptali ile yetinilmesi, davacının diğer isteklerinin reddi gerekirken, yazılı şekilde hüküm kurulması yerinde görülmediğinden kararın bu nedenle davalı yararına bozulması gerekmiştir.
SONUÇ: Yukarda (1) numaralı bentte açıklanan nedenlerle davalı vekilinin sair temyiz itirazlarının reddine, (2) numaralı bentte açıklanan nedenlerle kararın davalı yararına BOZULMASINA, ödediği temyiz peşin harcın isteği halinde temyiz edene iadesine, 11.03.1999 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.