Hukuki.NET

T.C.
YARGITAY
11. Hukuk Dairesi
Esas No : 1998/9691
Karar No : 1999/6031

Yargıtay içtihatları bölümü

Yargıtay Kararı

 


 
Taraflar arasındaki davanın İstanbul 7.Asliye Ticaret Mahkemesince görülerek verilen 10.07.1998 tarih ve 1995/515-1998/1245 sayılıkararın Yargıtay'ca incelenmesi duruşmalı olarak taraf vekilleri tarafından istenmiş olmakla duruşma için belirlenen 25.05.1999 günde davacı avukatı Ü... ve davalı A... avukatı Ç.... gelip, diğer davalı ve avukatı teblifata rağmen gelmediğinden, temyiz dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış ve duruşmada hazır bulunan taraf avukatları dinlendikten sonra duruşmalı işlerin yoğunluğu ve süre darlığından ötürü işin incelenerek karar bağlanması ileriye bırakılmıştı. Dava dosyası için Tetkik Hakimi Hüseyin Çiftçi tarafından düzenlenen rapor dinlendikten ve yine dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü.
Davacı vekili, müvekkilinin davalılardan T... Bank'a muhtelif tarihlerde muhtelif meblağlar tevdi ederek bu paraları diğer davalı A... Bank'a orada değerlendirmek üzere havale etmesini isteğini ve bu havalelerinin toplam miktarının 3.500.000 ABD doları olduğunu, A... Bank'ın tevdiatı kabul ve teyit ettiğini, yıllık faiz miktarını da belirleyen makbuzları müvekkiline gönderdiğini, mevduatın vadesinin dolmasında paraların faizleriyle birlikte talep edilmesine rağmen ödenmediğini ileri sürerek davalı T... Bank'tan havaleyi garanti eden sıfatı ile, diğer davalıdan ise asıl borçlu sıfatı ile müteselsilen şimdilik (1.000.000) USD'nin davalılardan A... Bank'a tevdi tarihinden itibaren sözleşme uyarınca %12,25 oranında faizi ile tahsilde tekerrür olmamak kaydıyla davalılardan tahsilini talep ve dava etmiştir.
Birleşen dosyada da davacı vekili, (2.500.210) USD'nin aynı sebeblere dayalı olarak %14 faizi ile tahsilini talep ve dava etmiştir.
Davalı A... bank vekili cevabında, yetkili mahkemenin Alman mahkemeleri olduğunu, davacının müvekkilinin mudisi olmadığını, müvekkili ile davacı arasında T... Bank aracılığı ile inanca dayanan işlem ilişkisi kurulduğunu, davacının gerçekte T... Bankası'na para yatırdığını, T... bankası ile arasındaki ilişkinin döviz hesaplarına daha fazla faiz alabilmek için başvurulan bir yönteme dayandığını, bu amaçla müşteri dövizinin yurt dışındaki bankaya kayden gönderildiğini ve yurt dışındaki bankanın da gene kayden kendi nezdindeki plasmanı olarak değerlendirmek üzere geri aldığını ve bu yöntemle müşteriye daha yüksek faiz ödendiğini yurt dışındaki bankalarında kendilerine kayden gönderilen dövizleri inanılan sıfatı ile bütün risk ve zararı inanana ait olmak üzere kendi adlarına ve inanan hesabına Türkiye'deki bankaya plase ettiklerini, bütün zarar ve risk davacıya ait olmak üzere Almanya dışında Türkiye dahil herhangi bir ülkedeki bir banka nezdinde yatırım yapmak üzere kabul ettiğini ve ileride ana para ve faizinin yatırım yapılan bankadan alındığı zaman ve sadece bu taktirde davacıya iade yükümlülüğü doğduğunu savunarak davanın reddini istemiştir.
Diğer davalı, davanın reddini istemiştir.
Mahkemece, iddiaya, savunmaya, toplanan deillere, bilirkişi raporuna göre, davacı ile davalı A... Bank arasında T.. Bank aracılığı ile bir vadeli mevduat ilişkisi kurulduğu ve bu bağlamda davacının A.. Bank'a çeşitli tarihlerde toplam 3.500.000 USD doları gönderdiği hususu tartışmasız olduğu, olayda A... Bank ile T... Bank'ın birlikte bir bankacılık işlemi gerçekleştirdikleri çekişmesiz olduğu, davacının imzaladığı veya imzasının sahte olduğu anlaşılması nedeniyle hükümlerine uyduğu inançlı işlem sözleşmesi ile A... Bank'a parasını Türkiye dahil diğer ülkelerde yatırma hususunda serbestliği tanıdığı ve bu nedenle kendisini sorumlu tutmamayı kabul ettiği ve parasının da T.. Bank aracılığı ile davalı A... Bank'a gönderildiği, yatırılan paraların, A... Bank tarafından imzalanarak geri gönderilen ve T.. Bank tarafından davalıya teslim edilen belgelerle sabit olduğu, davalı A... Bank'ın gerek BK.'nun 99/2'nci maddesi gerekse Yargıtay 11.Hukuk Dairesi'nin inançları gereğince imtiyazlı işlem yapan bir kurum olması nedeniyle kusursuzluk savunmasına dayanamıyacağı ve birlikte çalıştığı bankayı seçerken müddebir bir tacirin göstereceği özenin dışında daha fazla özen göstermesi gerektiği, bu nedenle T... Bank'ın ödeyemeyeceği parayı davacının A... Bank'tan istemeye hakkı bulunduğu gerekçesiyle davalı A... Bank hakkındaki davanın kabulü ile 3.500.210 ABD dolarının dava tarihinden itibaren %3 faizi ile davalıdan tahsiline, fazlaya ilişkin tüm talep hakkının saklı tutalmasına, davalılardan T... Bank hakkındaki dava atiye bırakıldığından bu konuda karar verilmesine yer olmadığına karar verilmiştir.
Kararı, taraf vekilleri temyiz etmiştir.
1- Mahkemenin davayı kabul şekline göre davalı A... Bank'ın, davacı ile inançlı işleme dayalı olarak diğer davalı T... Bank aracılığı ile gönderilen paraları mevduat olarak kabul ettiği biçimde nitelendirmiş bulunmaktadır.
Davalı taraf, ilk önce taraflar arasındaki yetki sözleşmesinin mevcudiyetine dayanarak yetkisizlik itirazında bulunmuş ve fakat bilirkişi incelemesi sonucu sözleşmedeki imzanın davacıya ait olmadığı belirlenince bu itirazı dayanaksız kalmış bulunmaktadır.
Ne varki, dava sırasında diğer davalı T... Bank hakkındaki dava, davacı tarafından başvuruya bırakılınca, davalı taraf, yetki itirazını oluşan bu gelişmeye dayanarak yinelemiş bulunmaktadır. Mahkemece ise, sonraki 10.07.1998 tarihi ara kararı ile alacağın, para alacağı olduğu gerekçesiyle Humk.'nun 10 ve BK.'nun 73/1'nci maddeleri hükmü gereğince işbu davanın alacaklının ikametgahı mahkemesinde açılabileceğinden bahisle yetki itirazı reddolunmuştur.
Davalı yabancı olmakla birlikte, bir Türk tarafından yabancı aleyhine Türkiye'de açılan hukuk davasında MÖHUK.'un 27/nci maddesi hükmü uyarınca, Türk mahkemelerinin milletlerarası yetkisini, iç hukukun yer itibariyle yetki kuralları tayin eder. Bu bakımdan mahkemenin Türkiye'de ikametgahı bulunmayan yabancı aleyhine açılan bu davada HUMK.nun 10'ncu maddesini de dikkate almasında ilke olarak bir usulsüzlük bulunmamaktadır.
Ancak, davalı A... Bank vekilinin davanın başlangıcından beri yaptığı savunmada, müvekkilinin Türkiye'de şubesi bulunmadığını, işlemin Almanya'nın Frankfurt şehrindeki şubede gerçekleştirildiği belirtilmiş bulunmaktadır. Esasen bu konuda taraflar arasında bir çekişme de mevcut bulunmamaktadır. Nitekim, mahkemenin de ilke olarak iştirak ettiği bilirkişi kurulu raporunda da davacının, vekili olan T... Banka'sı aracılığı ile paranın diğer  davalı A... Bank'a yatırılma işleminin gerçekleştirildiği tespit olunmuş bulunmaktadır.
Bu durum karşısında yine mahkemenin kabul şekline göre, dava konusu talep edilen para, davacının vekili sıfatıyla hareket eden T... Bank aracılığı ile Frankfurt'ta davalı bankaya yatırılmış bulunmaktadır. Davacı tarafın imzası bulunmasa bile, hükümlerine uyarak faydalandığı "İnançlı İşlem Sözleşmesi-Fiduciary Agreement" de paranın davacının ikametgahında ödeneceğine ilişkin bir taahhüt de bulunmadığına göre, BK.'nun 73/1'nci maddesi hükmüne dayanılarak Türkiye'de dava açılması mümkün değildir.
Kaldı ki HUMK.'nun 9/1'nci maddesi hükmündeki ana ilke uyarınca her dava, davalının ikametgahı mahkemesinde açılması gerekir. Bu ana ilkeyi bertaraf eden aynı Yasa'nın 10'ncu maddesinin uygulanabilmesi için sözleşmenin icra olunacağı yer'in tartışmasız bir şekilde saptanmış veya yasaca belirlenmiş olması gerekir. Aksi halde, yine ana kuralın uygulanması zorunludur. Dava konusu olayda yukarıda da değinildiği gibi, davalı bankanın yükümlülüğü, mahkemenin kabul şekline göre, inançlı işlem sözleşmesi'ne dayalı olarak kurulmuş mevduat sözleşmesinden kaynaklanmaktadır. Türk doktirininde mevduat sözleşmesinin Borçlar Kanunu'ndaki hukuki niteliği oldukça tartışmalı bulunmaktadır. Zira, bu sözleşmeye karz akdi niteliği veren yazarlar olduğu gibi, vedia, usulsüz vedia ve nihayet vekalet ilişkisi olarak nitelendiren yazarlar da vardır. (Bkz.Prof.Dr.O.Tekinalp, Banka Hukuku'nun Esasları, İst.1988, Sh.310 vd,Prof.Dr. S.Reisoğlu, Bankalar Kanunu Şerhi, Ank.1997, sh.102 vd.) Bu sözleşmelerin herbirinin edimin ifa yeri farklı ilkelere tabidir. Bu itibarla, mahkemece mevduatın, sadece  para alacağına yönelik bir ödünç sözleşmesi gibi nitelendirme ile yetkili mahkemenin yoruma dayalı olarak belirlenmesi de isabetli bulunmamıştır. Kaldı ki, yukarıda da değinildiği gibi, mahkemenin nitelendirme şekli bakımından da taraflar arasındaki mevduat sözleşmesi yalın bir mevduat hesap sözleşmesi olmayıp, inançlı işlem sözleşmesini de içeren karma nitelikli bir sözleşmedir.
Bu durum karşısında mahkemece, yukarıda açıklanan gerekçelerle davalı yabancının yetki itirazının kabulüne karar verilmesi gerekirken, yazılı gerekçelerle reddi ile davanın esastan karara bağlanması doğru görülmemiş ve kararın bu yönden mümeyyiz davalı A... Bank yararına bozulması gerekmiştir.
2- Öte yandan, davacı vekili, yargılama sırasında davalılardan T... Bank hakkında açmış olduğu davayı başvuruya bırakmış ve bu davalı bakımından dava üç ay zarfında yenilenmemiştir. Bu durum karşısında mahkemece tarafların talepleri aranmaksızın, HUMK.'nun 409/ncu maddesi hükmü uyarınca resen bu davalı bakımından davanın açılmamış sayılmasına karar verilerek, bu davalıya dahi nihai nitelikteki bu kararın tebliği gerekirken, bu davalı hakkındaki davanın askıda bırakılacak şekilde "ayrıca karar verilmesine yer olmadığına" şeklinde hüküm kurulması da isabetli bulunmamıştır.
Bu hususu temyize davacı taraf getirmemiş ise de, diğer davalı A... Bank'ın bu konuyu temyize getirmede HUMK.'nun 9/2'nci maddesi hükmü bakımından hukuki yararı olduğu anlaşılmakla, bu davalının bu yöne ilişkin temyiz itirazlarının da dikkate alınması gerekmiştir.
3- Yukarıda açıklanan bozma sebep ve şekline göre, davacı tarafın ve davalı A... Bank vekilinin diğer temyiz itirazlarının incelenmesine şimdilik gerek görülmemiştir.
SONUÇ: Yukarıda (1) ve (2) numaralı bendlerde açıklanan nedenlerle davalı A... Bank vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA ve (3) numaralı bendde açıklanan nedenle taraf vekillerinin diğer temyiz itirazlarının incelenmesine şimdilik yer bulunmadığına, 65.000.000.- lira duruşma vekillik ücretinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine, ödedikleri temyiz peşin harçların istekleri halinde temyiz edenlere iadesine 01.07.1999 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.
 
 
 
 
 
İçtihat:
Hukuk Forumlarından Seçmeler
  • [Sorumluluk hukuku] Dijital Sağlık ve Yasal Düzenlemeler: Bitkisel Ürünlerin Online Satışı 
  • 01.05.2025 13:12
  • 2. küçük dairemde kira artış anlaşmazlığı 
  • 29.04.2025 15:42
  • Sözleşmede anarak whatsapp yazışmalarının yasal bildirim kanalı ilan edilmesi. 
  • 29.04.2025 00:17
  • Sözleşmedeki "görüş alınarak" ifadesi, görüşü alınan tarafa eylemi engelleme hakkı verir mi? 
  • 29.04.2025 00:03
  • [Babalık davaları] Evlat edinilen çocukların eski baba adı değişimi hk. 
  • 27.04.2025 11:06


    Yeni Mevzuat

  • KDV Filo Kiralama Şirketleri (Fleetcorp) Borçlarını Devir ALan Varlık Yönetim Şirketleri 

  • Filo Kiralama Şirketlerinin Borçlarının Varlık Yönetim Şirketlerine Devri Halinde KDV 

  • Trafik kazasında kusuru olmayan alkollü sürücüye kasko hasarı ödenir 

  • Keşide tarihinin tahrif edildiği ve ibraz sürelerinin geçtiği çekler Borçlu olunmadığının Tespiti 

  • İkinci Nesil İnternet Sitelerinin Hukuki Statüsü 




  • YARGITAY KARARLARI :
    İçtihat Arama motoru anasayfa   2007   2006   2005   2004   2003    2002    2001    2000   1999    1998    1997    1996   1995   1994   1993    1992    1991    1990    1989    1988    1987    1986    1985    1984    1983    1982    1981    1980    1979    1978    1977    1976    1975    1974    1973    1927-1972

    Diğer Bölümlerimiz +
    Tüm Hukuki NET forumları + Hukuki Portal + Hukuk Haberleri + Sözleşme ve dilekçe örnekleri + Mevzuat ve bilimsel incelemeler + Hukukçu Blogları + Avukat ilanları + Videolar + Linkler + Ansiklopedi ve Sözlük +

    İçtihat Arşivi  Eski içtihat dizini