 |
T.C.
YARGITAY
11. Hukuk Dairesi
Esas No : 1998/9341
Karar No : 1999/984
Tarih : 18.02.1999
Yargıtay içtihatları bölümü
Yargıtay Kararı
Taraflar arasındaki davanın Adana 6.Asliye Hukuk Mahkemesince görülerek verilen 11.3.1998 tarih ve 905-220 sayılı kararın Yargıtay'ca incelenmesi davacı vekili tarafından istenmiş ve temyiz dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla dava dosyası için Tetkik Hakimi D. Deniz Biltekin tarafından düzenlenen rapor dinlendikten ve yine dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:
Davacı vekili, müvekkili ile davalı arasında düzenlenen kasko sigorta poliçesi ile davalıya ait aracın sigortalandığını, davalının aracının çalınması üzerine sigorta bedelinin ödenip, ibranamenin düzenlendiğini, daha sonra aracın bulunduğunu, davalının da aracını geri istediğini ileri sürerek davaya konu aracın mülkiyetinin ödeme tarihi 31.7.1997 tarihinden itibaren müvekkiline aidiyetine karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı vekili, müvekkilinin sigorta bedelini aldığına dair ibraname imzaladığını, araç üzerinde hak iddia edemeyecek şekilde ibraname verilmediğini, davacının müvekkilinin müzayaka halinde olmasından yararlandığı, geçerli bir mülkiyet devri işlemi yapılmadığını savunarak davanın reddini talep etmiştir.
Mahkemece, iddia, savunma ve tüm dosya kapsamından davalının ibraname ile mesul olanlar hakkında dava açılması hakkını devir edip, vasıtanın mülkiyetinin devir edilmediği, bu ibranameye göre mülkiyetin tesbitine karar verilemeyeceği gerekçesiyle davanın reddine, davacının ödediği bedelin iadesi için dava açmakta muhtariyetine karar verilmiştir.
Kararı davacı vekili temyiz etmiştir.
Davacı sigorta şirketine kasko sigortalı ve davaya konu 01...999 plakalı araç 11.05.1997 tarihinde çalınmış ve poliçede yazılı sigorta bedeli 31.07.1997 tarihinde sigortalıya ödenmiş ve ilgili araç oto hırsızlık masasınca 24,10.1997 tarihinde bulunmuş ve davacı sigorta şirketine teslim edilmiş olup, halen aracın fiili zilyedinin davacı olduğu anlaşılmaktadır.
Uyuşmazlık kasko sigortası sözleşmesinden kaynaklanmış olup, uygulanacak hükümlerin hırsızlık sigortası genel şartları olmayıp kasko poliçesi genel şartları olduğu açıktır. Zira kasko sigortası poliçe genel şartlarında değinildiği gibi bu sigorta türünde yangın ve hırsızlık rizikolarını da kapsayan geniş kapsamlı ve kendine özgü genel şartları mevcut olup, bu uyuşmazlıkta da kasko poliçesi genel şartlarının uygulanması gerekir.
Kasko sigortası genel şartlarının 3.3.3.2 maddesinde "çalınmış olan taşıtın bulunması halinde sigortacı tarafından değeri ödenen taşıt, ödemeden sonra bulunursa, sigorta ettiren ve/veya sigortalı keyfiyeti derhal sigortacıya bildirmekle yükümlü olup bu durumda sigortalı tazminatı ya iade eder ya taşıtın mülkiyetini sigortacıya devreder" hükmü getirilmiş bulunmaktadır.
Somut olayda araç davacı sigorta şirketine teslim edildiğine göre, sigortalının bilgisi dışında olan aracın bulunup teslim edildiğine dair bilgi ve isteklerin sigortacıya bildirilmesine olanak yoktur. O halde somut olayın özelliği itibariyle bu ihbarın aracın fiili zilyedi olan sigortacı tarafından, davalı sigortalıya bildirilmesi ve seçimlik hakkını hatırlatması gerekirken sigorta sözleşmesinin eki olan genel şartlardaki bu seçimlik hak kullandırılmadan doğrudan dava açılmak suretiyle aracın mülkiyetinin davacı sigortacıya geçtiğinin tesbiti istenemez.
Dava dosyası içerisindeki bilgi ve belgelere, mahkeme kararının gerekçesinde dayanılan delillerin tartışılıp, değerlendirilmesinde usul ve yasaya aykırı bir yön bulunmamasına göre davacı vekilinin temyiz itirazlarının reddi ile hükmün onanmasına karar vermek gerekmiştir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerden dolayı davacı vekilinin tüm temyiz itirazlarının reddi ile usul ve yasa hükümlerine uygun görülen kararın ONANMASINA. aşağıda yazılı bakiye 596.000-lira temyiz ilam harcının temyiz edenden alınmasına, 18.02.1999 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.