 |
T.C.
YARGITAY
On birinci Hukuk Dairesi
Esas No : 1998/9079
Karar No : 1999/636
Tarih : 8.2.1999
Yargıtay içtihatları bölümü
Yargıtay Kararı
ANONİM ORTAKLIKLARDA YÖNETİCİLERİN
SORUMLULUĞU
İBRA
KARAR ÖZETİ: ibra, sadece genel kurulun bilgisine sunulan işlemleri içerir. Açıklanmamış ve belgeye dayandırılmamış ve vasat yetenekli bir ortağın anlayamayacağı konularda ibra, yok sayılır. Bütün bu hususlar genel kurulda ortaya konulup görüşüldükten sonra, yöneticilerin sorumluluk halleri ve ortaklığa verdikleri zarar açıkça saptanıldığı halde, genel kurulca sorumluluk davası açılmasına yer olmadığına ve ibraya karar verildiği taktirde, böyle bir ibraya geçerlilik tanınabilir. Mahkemece, bu özellikleri taşımayan ibra dikkate alınmaz.
(6762 s. TTK. m. 380)
(818 s. BK. m. 39,40)
Taraflar arasındaki davanın (İzmir 1. Asliye Ticaret Mahkemesi)nce görülerek verilen 20.2.1998 tarih ve 867 - 152 sayılı kararın Yargıtay'ca incelenmesi davacı vekili tarafından istenmiş ve temyiz dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla dava dosyası için Tetkik Hakimi tarafından düzenlenen rapor dinlendikten ve yine dosya içerisindeki dilekçe Layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:
Davacı vekili, müvekkili şirketin eski yönetici ve denetim kumlu üyeleri olan davalıların davacı şirketin iştigal konusu ile ilgili olarak satın alınan mallara uygulanan ıskontolar karşılığında satıcı firmaların hizmet faturası karşılığı verdiği bir kısım tıbbi cihazları 17.9.1991 gün 177, 14.12.1992 gün ve 1515 sayılı yönetim kurulu kararları ile E.... Vakfı ve E Hastanelerine bağışlamak veya düşük bedelle satış gösterdiklerini ana sözleşmede T 'in tıbbi konularda faaliyeti bulunmadığını, bu tür usulsüz alim ve bağışlarla şirketin zarara uğratıldığını ileri sürerek 6.035.158.153 lira tazminatın davalılardan reeskont faiziyle tahsilini talep ve dava etmiştir.
Davalılar, davanın zamanaşımına uğradığını TTK. 341. maddesi gereğince dava açılmasına ilişkin genel kurul kararı olmadığını, davanın denetçiler tarafından açılmadığını, genel kurulda ibra edildiklerini savunarak davanın reddini talep etmişlerdir.
Mahkemece, tüm dosya kapsamından davalıların 1991 ve 1992 yılı faaliyetleri nedeniyle ibra edildikleri, bu genel kurulların iptal edilmeden dava açılamayacağı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiş, kararı davacı vekili temyiz etmiş, Dairemizin 1996/3953 E. 4652 K. sayılı ilamı ile "davacıya HUMK. 39 ve 40. maddeleri uyarınca mehil verilerek davalılar hakkında genel kuruldan 1991 ve 1992 yılı için dava açma izni alınması, denetçilerin muvafakatlarının alınması, kabule göre de davalıların 30.3.1992 ve 1.4.1993 genel kurullarında ibra edilmişlerse de TTK. 380. maddesi uyarınca ibranın geçerli olması için davaya konu bağış ve satışların genel kurulda sunulan şirket bilançolarında yer alması gerektiği hususunun dikkate alınması ve gerektiğinde bilirkişi raporu alınması" gerekçesiyle bozulmuş, mahkemece bozma ilamına uyularak bilirkişi raporu da alınarak dava konusu tıbbi cihazların şirketin muhasebe kayıtlarına intikal ettirildiği, şirketin bilanço ve gelir tablosunun gerçeği aksettirdiği ibra ile artık dava açılamayacağından bahisle davanın reddine karar verilmiştir.
Kararı davacı vekili temyiz etmiştir.
Mahkemece, önceki bozma kararına uyulmakla beraber bozma gerekleri yerine getirilmemiştir.
TTK. 380. maddesine göre ibranın geçerli olabilmesi için davaya konu bağış ve satışların genel kurula sunulan şirket bilançolarında yer alması gerekir. İbra, sadece genel kurulun bilgisine sunulan işlemleri içerir, açıklanmamış ve belgeye dayandırılmamış ve vasat yetenekli bir ortağın anlayamayacağı konularda ibra yok sayılır. Bütün bu hususlar genel kurulda ortaya konulup görüşüldükten sonra, yöneticilerin sorumluluk halleri ve ortaklığa verdikleri zarar açıkça saptanıldığı halde genel kurulca sorumluluk davası açılmasına yer olmadığına ve ibraya karar verildiği takdirde böyle bir ibraya geçerlilik tanınabilir. Dava konusu olayda bu anlamda bir ibra yoktur. O halde, mahkemece ibra dikkate alınmayarak uzman bilirkişi kurulundan rapor alınmak suretiyle şirketin uğradığı zarar varsa bunun ve davalıların bundaki sorumlulukları görev yaptıkları yıllarda dikkate alınarak tespit ettirildikten sonra sonucuna göre karar verilmesi gerekirken, yazılı şekilde hüküm tesisi doğru görülmemiştir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle davacı, vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün davacı yararına (BOZULMASINA), ödediği temyiz peşin harcın isteği halinde temyiz edene iadesine, 8.2.1999 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.