 |
T.C.
YARGITAY
11. Hukuk Dairesi
Esas No : 1998/8414
Karar No : 1999/1490
Tarih : 25.02.1999
Yargıtay içtihatları bölümü
Yargıtay Kararı
Taraflar arasındaki İstanbul 2.Asliye Ticaret Mahkemesince görülerek verilen 25.6.1998 tarih ve 1294-978 sayılı kararın Yargıtay incelemesi duruşmalı olarak davacılar vekili tarafından istenmiş olmakla duruşma için belirlenen 23.2.1999 günde davacılar avukatları Oktay, Mehmet , Mehmet ile davalılar avukatları Necla, Cengiz gelip, temyiz dilekçesinin de süresinde verildiği anlaşıldıktan ve duruşmada hazır bulunan taraflar avukatları dinlenildikten sonra duruşmalı işlerin yoğunluğu ve süre darlığından ötürü işin incelenerek karara bağlanması ileriye bırakılmıştı. Dava dosyası için Tetkik Hakimi Hüseyin Çiftçi tarafından düzenlenen rapor dinlenildikten ve yine dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:
Davacı vekili, müvekkillerinin aralarında davalı K. A.Ş.ninde bulunduğu (12) şirketteki hisselerini davalı Hasan ile akdettikleri sözleşmeler uyarınca adı geçen davalıya devrettiklerini, sözleşmelere göre davalı Hasan'nın davacıların asaleten ve kefaleten 3. kişilere olan borçlarını ödemeyi yükümlendiğini, ancak davalı Hasan yükümlülüklerini yerine getirmeyince gerek davacıların gerekse davalı K. A.Ş.nin icra ve iflas takiplerine maruz kaldığını, bunun üzerine müvekkillerinin hisse devir sözleşmesini fesih ve davalı Hasan'ı vekaleten azil ettiklerini, bunun üzerine davalı gerçek kişilerin diğer davalı şirketi sahiplenerek TTK.nünün 370. maddesi uyarınca çağrısız genel kurul toplantısı yapabilmek için Ticaret il Müdürlüğüne, şirketin sermayesinin tamamına sahip olduklarına dair taahhütname verip 25.11.1996 tarihinde genel kurul yaptıklarını, oysa taraflar arasındaki sözleşmelerin davacıların şirket hisselerinin davalı gerçek kişilere intikalinin sonuçlanmadığı, davalı Hasan'ın karşı edimlerini yerine getirmemesi üzerine davacıların sözleşmeyi haklı olarak feshettiklerini, davalı gerçek kişilerin davalı şirkete pay sahibi sıfatının ve temsil yetkisinin ortadan kalktığını, kaldıki şirket anasözleşmesine göre hisse devirlerinin şirkete karşı hüküm ifade edebilmesi için devrini yönetim kurulunca pay sahipleri defterine kaydedilmesi gerektiğini, ayrıca ortaklardan birinin şirketin ödenmiş sermayesinin %10'unu oluşturan miktarda hisse sahibi olmasını sonuçlayan hisse devirlerinin Radyo ve Televizyon Üst Kurulu'nun iznine tabi olduğunu şirket esas sermayesini temsil eden hisse senetleri tanzim ve ihraç edilmediğinden davalıların pay sahibi olmadıklarını ileri sürerek davalı şirketin 26.11.1996 tarihli genel kurul toplantısının iptaline karar verilmesini talep ve dava etmişlerdir.
Bu dava dosyası ile birleştirilen 1997/24 E. sayılı dosyada da, davacılar vekili, hisse devir sözleşmesi ve 26.11.1996 ve 16.12.1996 tarihli genel kurul toplantılarında alınan kararların iptalini talep ve dava etmişlerdir.
Davalılar vekilleri cevabında; TTK.nün 381. maddesinin Anonim Şirket genel kurul kararlarının iptali dava etme yetkisini pay sahiplerine, yönetim kurulu üyelerine ve denetçilere tanıdığını, Ahmet'in pay sahibi olmadığını, diğer davacıların 20.6.1996 tarihli sözleşme ve ekleri uyarınca paylarını devrettiklerini kararların alınmasında bir aykırılık bulunmadığını, borçların bir kısmının ödendiğini, çıplak payların alacağın temliki hükümlerine göre devrini engellemeyeceğini savunarak davanın reddini istemiştir.
Mahkemece, iddiaya, savunmaya, toplanan delillere bilirkişi raporuna göre; davacılar hisse senedine bağlanmamış şirket hisselerini BK. 162 vd. maddeleri hükümleri dairesinde "alacağın temliki" yoluyla gerçek kişi davalılara devretmişlerdir. Alacağın temliki sözleşmesi "Tasarruf işlemi" niteliğinde olup, şirket hisse üzerindeki hakkını devredenin mal varlığından çıkıp devralanın mal varlığına girmesi sonucunu doğurur. Şu halde, çıplak payların temliki BK. 211/III maddesi anlamında "satılanın müşteriye teslimi mahiyetindedir. Şirketin önceki pay sahipleri olarak davacıların her biri kendi hisselerini ayrı ayrı sözleşmelerle davalı gerçek kişilere devrederken satış bedelinin ödenmemesi halinde sözleşmeyi feshedip satılan geri alma hakkına açıkça saklı tutmak söyle dursun "... hisselerini bütün hak ve vecibeleri ile yeni ortağa devrettim. Devir bedelini nakden ve tamamen aldım. Bundan böyle bu hisseler ile ilgili hiçbir hakkım ve sorumluluğun kalmamıştır..." ibaresini kullanmak suretiyle hisse satımının kesin ve dönülemez nitelikte ortaya koymuşlardır.
Bu durumda, davalı alıcı Hasan'ın devir protokolünde yüklendiği borçları ifade temerrüde düştüğü varsayılsa bile davacı satıcılar satımın feshi ile hisselerin kendilerine iadesini değil, ancak BK.nun 106/f. II. maddesindeki diğer seçimlik haklara, yani semenin aynen ifası ile gecikme tazminatını veya ifaa menfaatine denk düşen müsbet zararın giderimini isteyebilir gerekçesiyle her iki davanın reddine karar verilmiştir.
Kararı, davacılar vekili temyiz etmiştir.
Dava dosya içerisindeki bilgi ve belgelere, mahkeme kararının gerekçesinde dayanılan delillerin tartışılıp, değerlendirilmesinde usul ve yasaya aykırı bir yön bulunmamasına göre ve iş bu dava ile mahkemeden hisse satış sözleşmesinin feshi de istenmiş olup, mahkemece fesih kararı verilinceye kadar taraflar arasında yapılan sözleşmeler geçerli olup, bu sözleşmeler gereğince ortaklık sıfatı davalılarda olduğundan dava konusu yapılan genel kurullara bu ortakların katili ile yapıldığının kabulü ile söz konusu genel kurul kararlarının iptaline ilişkin istemin reddine yönelik mahkeme kararında yasaya aykırılık bulunmadığından davacılar vekilinin bu yöne ilişen temyiz itirazları yerinde görülmemiştir.
Diğer yönden taraflar arasındaki 26 Haziran 1995 tarihli hisse satışına ilişkin protokolün 5. maddesinde öngörülen şartlar, yine bu protokol gereğince 29.6.1995 tarihli yeddieminlik sözleşmesi düzenlenerek senetleri temsil eden belgeler yeddiemine teslim edilmiş, bu suretle protokol hükümleri askıya alınmıştır. Ancak, daha sonra, protokolde öngörülen peşinat ödemesi ve ödeme şartları bir plana bağlandığı, gerek protokolün 5. maddesinde gerekse 29.6.1995 tarihli sözleşmede öngörülen koşulların gerçekleştiği taraflarca kabul edilerek hisse senetlerinin zilyetliklerinin davalılara devri gerçekleşmiştir. Bu hususu tespit eden ve aradan bir yıl geçtikten sonra düzenlenen 20.6.1996 tarihli Hisse Senetleri Devir Teslim Tutanağında bu teslimatın hiç bir şarta bağlanmaması olduğuna göre, artık devir sözleşmesinin geçersizliğinden de bahsedilemez. Açıklanan bu nedenlerle davacılar vekillerinin bu yöne ilişen temyiz itirazlarının dahi reddi ile kararın onanması gerekmiştir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle davacılar vekillerini temyiz itirazlarının reddi ile kararın ONANMASINA, 30.000.000 lira duruşma vekillik ücretinin davacılardan alınarak davalılara verilmesine, aşağıda yazılı bakiye 596.000-lira temyiz ilam harcının temyiz edenden alınmasına, 25.02.1999 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.