 |
T.C.
YARGITAY
11. Hukuk Dairesi
Esas No : 1998/5372
Karar No : 1999/256
Tarih : 29.01.1999
Yargıtay içtihatları bölümü
Yargıtay Kararı
Taraflar arasındaki Beyoğlu 2.Asliye Ticaret Mahkemesince görülerek verilen 22.4.1998 tarih ve 120-181 sayılı kararın Yargıtay incelemesi duruşmalı olarak davalı vekili tarafından istenmiş olmakla duruşma için belirlenen 21.12.1998 gününde davacı avukatı M. Hüsamettin ile davalı avukatı Ferhan , A. Cengiz gelip, temyiz dilekçesinin de süresinde verildiği anlaşıldıktan ve duruşmada hazır bulunan taraflar avukatları dinlenildikten sonra duruşmalı işlerin yoğunluğu ve süre darlığından ötürü işin incelenerek karara bağlanması ileriye bırakılmıştı. Dava dosyası için Tetkik Hakimi Yaşar Z. Aslan tarafından düzenlenen rapor dinlenildikten ve yine dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:
Davacı vekili, müvekkilinin bir Kore firmasının Türkiye distribütörü olarak "GRİN NICCI" markalı saatlerin yurt çapında pazarlamasını yaptığını, davalının bu markayı taklit edip "Türk Malı" ibaresi ekleyerek üretip pazarladığını ve orijinal isim ve logo altında 16.4.1993 tarihinde marka olarak adına tescil sağladığını ileri sürerek, davalı markasının hükümsüzlüğüne karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili, müvekkiline ait markanın "GRINICCI"olduğunu ve davacının dayandığı markadan farklı bulunduğunu savunarak davanın reddini istemiştir.
Mahkemece, distribütörlük ve marka tescil belgelerine, savcılık soruşturma evrakına, bilirkişi kurulu raporu ve ek raporuna dayanılarak davacının Kore 'de tescilli "Grin Nicci" marka ve logolu saatlerin distrübütörü olduğu, davalının "grinicci" adı ve aynı logoyu kendi adına tescillinin ürünlerin aynı olması nedeniyle davacı markası ve logosu ile iltibas yarattığı, davalının "Türk Malı" ibaresi eklemesinin markaların ayırdediciliğini sağlamaya yetmediği gerekçesiyle 556 s.KHK.nin 42/a, 7/6 ve 7/i maddeleri uyarınca davalı markasının terkinine karar verilmiştir.
Kararı davalı vekili temyiz etmiştir.
556 sayılı Markaların Korunması Hakkında KHK.nin marka hakkının elde edilmesini düzenleyen 6 ncı maddesinde ilke olarak bu düzenlemenin getirdiği marka korumasının ancak tescille elde edilebileceği öngörülmüş bulunmaktadır. Ne varki yine aynı düzenlemenin 3 üncü maddesinde marka korumasının sadece Türkiye'de yerleşik ticari faaliyette bulunan gerçek ve tüzel kişilere özgü olmadığı, Paris Sözleşmesi yahut Dünya Ticaret örgütü Kuruluş Anlaşması hükümleri çerçevesinde başvuru hakkına sahip kişilere de tanındığı açık bir şekilde hükme bağlanmış bulunmaktadır.
Dava konusu olayda da davacı markası, davalıdan önce Paris Sözleşmesine dahil bulunan Kore'de sicile tescil ettirilmiş bulunduğuna göre, yine ilke olarak davacı markası aynı sözleşmeyi imzalamış bulunan Türkiye'de olarak 556 sayılı KHK.nin 3 ncü maddesi anlamında koruma altında bulunmaktadır. Dava konusu olay açısından KHK.nin 8/III nci maddesinde de tescilsiz dahi olsa bir işaret veya markanın ticari hayatta kullanılması şartıyla daha sonra aynı markanın tescil edilmesine itiraz ve dolayısı ile aynı kararnamenin 42/b maddesine dayalı hükümsüzlük iddiasında bulunabilme imkanı tanınmış bulunmaktadır. Nitekim doktrinde de bu görüş benimsenmiş bulunmaktadır. (Bkz. Prof.Dr.S.Arkan, Marka Hukuku Cilt I.Ank.1997 sh 109 vd.) Davacı markasını Kararname'nin 25 nci maddesinde öngörülen süre içerisinde Türkiye'de tescil yönünden rüçhan hakkını kaybetmiş olması, koşulları oluşan bu düzenleme açısından haklarını ileri sürmesine bir engel teşkil etmemesi gerekir.
Bütün bunların dışında davalının, davacı tarafından markasını taşıyan saatleri yine bu marka adı altında davacıdan (Kore'den) ithal edip, Türkiye'de pazarladıktan ve bu saatlerin ithalinin ve dolayısı ile Türkiye'deki satış yetkisinin elinden alınması sebebiyle bu markayı iltibasa meydan verebilecek şekilde kendi adına tescil ettirmesi hukukun temel ilkelerinden olan ve MK.nun 2 nci maddesinde yer alan iyiniyet kurallar çerçevesinde hareket etme yükümlülüğüne de ters düşmekte olduğundan hukuken himayesi mümkün görülmemiştir.
O halde, yukarıda açıklanan nedenlere ve dava dosya içerisindeki bilgi ve belgelere, mahkeme kararının gerekçesinde dayanılan delillerin tartışılıp, değerlendirilmesinde usul ve yasaya aykırı bir yön bulunmamasına göre davalı vekilinin yerinde görülmeyen temyiz itirazlarının reddi ile kararın onanması gerekmiştir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle davalı vekilinin yerinde görülmeyen temyiz itirazlarının reddi ile hükmün ONANMASINA. 30.000.000 lira duruşma vekillik ücretinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine, aşağıda yazılı bakiye 596.000 lira temyiz ilam harcının temyiz edenden alınmasına, 29.01.1999 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.