 |
T.C.
YARGITAY
11. Hukuk Dairesi
Esas No : 1998/2232
Karar No : 1998/8792
Tarih : 29.12.1993
Yargıtay içtihatları bölümü
Yargıtay Kararı
DAVA : Taraflar arasındaki davadan dolayı İstanbul Asliye 7. Ticaret Mahkemesince verilen 22.1.1993 tarih ve 65-15 sayılı hükmün duruşmalı olarak temyizen tetkiki davalı vekili tarafından istenmiş olmakla duruşma için tayin edilen 28.12.1993 gününde davalı avukatı Nesrin Çevik gelip davacı avukatı tebligata rağmen gelmediğinden temyiz dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşıldıktan ve hazır bulunan taraf avukatı dinlendikten sonra vaktin darlığından ötürü işin incelenerek karara bağlanması duruşmadan sonraya bırakılmıştı. Bu kerre dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra işin gereği konuşulup düşünüldü:
KARAR : Davacı vekili, müvekkilinin davalı bankanın Laleli şubesinde bulunan 661-9 no'lu hesabından keşide edilmiş bulunan (100.000.000) TL bedelli teyidli çekin hamili olduğunu, davalı bankanın geçerli bloke kaydı bulunmasına rağmen ibrazda çok bedelini ödememesi üzerine müvekkilince banka aleyhine kambiyo senetlerine mahsus yolla takibe giriştiğini, ancak davalının merci hakimliklerinde takibe, borca ve imzaya itiraz ettiği gibi İstanbul 3. Asliye Ticaret Mahkemesinde menfi tesbit davası açtığını ve davalının takip dosyasına yatırdığı çek bedeli ve sair masrafların teminat mektubu verilmek suretiyle müvekkilince alındığını, İstanbul 3. Asliye Ticaret Mahkemesince 18.10.1991 tarihli kararla banka aleyhine kambiyo senetlerine mahsus yolla takip yapılamayacağı ve tahsil davası açılması gerektiğine karar verildiğini ve hükmün henüz kesinleştiğini belirterek, çek bedeli olan (100.000.000)TL'nın ibraz tarihi olan 25.1.1989 tarihinden itibaren 450.75 nisbetindeki reeskont faizi ve çek komisyon ücreti ile birlikte davalıdan tahsilini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili cevabında, İstanbul 3. Asliye Ticaret Mahkemesi kararının bu dava için kesin hüküm teşkil ettiğini, davacının İstanbul 3. Ticaret Mahkemesi kararını yanlış aksettirdiğini, davacının davasını çeke ve çek nedeniyle alacaklı olduğu vakıasına dayandırdığını, .... anılan kararla mahkemenin bankanın çek nedeniyle herhangi bir sorumluluğu bulunmadığına karar verdiğini, müvekkili aleyhine alacak davası açılamayacağını, ancak alacağın tahsil edilmesinden kaynaklanan bir zararın doğumu halinde müvekkili aleyhine bir tazminat davası açılabileceğini davacının keşideci hakkındaki takibi sonuçlandırmaması nedeniyle de bir zarardan söz edilemeyeceğinden ceza mahkemesince gerçekte karşılığı olmadığı halde bloke kaydı koyan banka görevlilerinin sahtecilik ve emniyeti suistimal suçlarından cezalandırıldığını, dolayısıyla çekin sahte olduğunun saptandığını, bu kararın hukuk hakimini bağlayacağını, çekteki sahteliği hamil davacının da bildiğini, ileri tarihli çekte teyid müessesinin bankacılık uygulamasında, öğretide ve Yargıtay kararlarında kabul edilmiş olmadığını, çekin ibraz tarihinin 4.2.1989 olmasına karşılık, bloke beyanının 22.5.1989 tarihini taşıdığını, teyidin mücerret bir borç ikrarı olmadığını, davacının istediği faiz ve diğer ferilerin de yasal dayanaktan yoksun olduğunu, reeskont faizi ve komisyon istenemeyeceğini belirterek davanın reddini istemiştir.
Mahkemece, İstanbul 3. Asliye Ticaret Mahkemesinde kesinleşen davada dayanılan hukuki sebebin haklı olduğundan bahisle bu husustaki itirazın reddiyle, çekin bloke kaydını ihtiva ettiği ve bloke kaydını imzalayanların şubenin yetkilileri olduğu kaldı ki çek 25.1.1989 tarihinde ibraz edildiğinde bloke kaydına imza koyan yetkililerin henüz imza yetkililerinin kaldırılmamış olduğu, ibraz tarihinden bir gün sonra yönetim kurulunca imza yetkilerinin kaldırılarak bu hususun 1.2.1989 tarihinde ilan edildiği, banka yetkililerinin sahtecilik yapmasının bankanın bir iç sorunu olduğu, banka yetkililerinin çeki, çek bedelinin 22.5.1989 tarihinde hazır bulundurulacağı şeklinde teyid ettikleri davacının bu sahtecilik olayından etkilenmesinin düşünülemeyeceği, teyidli çek bedelinin davalı tarafından ödenmesi gerektiği istekle sınırlı kalınarak 22.5.1989 tarihinden itibaren alacağı reeskont faizi yürütülmek gerektiği gerekçesiyle (100.000.000)TL'nın 22.5.1989 tarihinden itibaren % 50,75 ve kararda gösterilmiş bulunan değişik oranlardaki reeskont faiziyle birlikte davalıdan tahsiline karar verilmiştir.
Kararı, davalı vekili temyiz etmiştir.
1- Kesinleşmiş ceza mahkemesi ilamıyla sabit olduğu üzere, keşideci ile işbirliği içinde bulunan davalı banka görevlileri gerçekte hesapta karşılığı bulunmadığı halde resmi evrakta sahtecilik suçu işlemek suretiyle teyid şerhi vermişler, çeklerden birisi olan 22.5.1989 keşide tarihli dava konusu çekin hamili bulunan davacı, çeki önce 25.1.1989 tarihinde davalı bankaya ibraz etmiş ve bu arada banka görevlilerinin anılan eylemlerinin meydana çıkması 26.1.1989 tarihinde imza yetkilerinin kaldırılmasından sonra 3.2.1989 tarihli belgeyi imzalamak suretiyle çekin işlemsiz olarak iadesi talebinde bulunmuş ve bunun üzerine de davalı banka görevlilerinin kendisinin bankayı ibra ettiği yolunda beyanda bulunduğuna ilişkin şerh düştükleri çeki ihtirazi kayıtsız olarak geri almıştır. Yani davacı, teyid kaydından ötürü bankayı ibra etmek suretiyle çeki geri almıştır. O halde artık bu nedenle davalı bankadan herhangi bir talepte bulunamaz. Mahkemece bu husus nazara alınarak davalı banka aleyhine açılan işbu davanın kabulüne karar verilmesi doğru olmamış, hükmün bu nedenle davalı banka yararına bozulması gerekmiştir.
2- Bozma sebep ve şekline göre davalı vekilinin sair temyiz itirazlarının incelenmesine şimdilik gerek görülmemiştir.
SONUÇ : Yukarıda (1) no'lu bendde yazılı nedenlerle hükmün davalı yararına BOZULMASINA, (2) no'lu bendde yazılı nedenle davalının sair temyiz itirazlarının incelenmesine şimdilik yer olmadığına, (750.000) TL. duruşma vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine, ödediği temyiz peşin harcın isteği halinde temyiz edene iadesine, 29.12.1993 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.