 |
T.C.
YARGITAY
11. Hukuk Dairesi
Esas No : 1998/2175
Karar No : 1998/3829
Tarih : 25.5.1998
Yargıtay içtihatları bölümü
Yargıtay Kararı
Taraflar arasındaki davadan dolayı Ankara Asliye 22.Hukuk Mahkemesince verilen 1.6.1997 tarih ve 889-426 sayılı hükmün temyizen tetkiki davacılar ve davalı sigorta vekili tarafından istenmiş ve temyiz dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla dosyadaki kağıtlar okundu gereği konuşulup düşünüldü.
Davacılar vekili davalılardan Ahmet B...'ın maliki olduğu diğer davalı satılmış Bayram'ın ise sevk ve idare ettiği aracın davacı Sırma'nın eşi diğer davacıların babası Ali A...'ya çarparak ölümüne sebebiyet verdiği murise 6/8 sürücüye 2/8 oranında kusur izafe edilmiş ise de bu kusur oranının değişeceğini ölüm nedeniyle mirasçıların maddi ve manevi destekten yoksun kaldıklarını ileri sürerek davacı Sırma için 50.000.000 lira manevi 100.000.000 lira maddi diğer müvekkillerin herbiri için 30.000.000 lira manevi 100.000.000 lira maddi diğer müvekkillerin herbiri için 30.000 000 lira manevi tazminatın tahsilini istemiş bu dosya ile birleşen 1996/560 sayılı dosya ile 108.000.000 lira maddi tazminatın davalılardan tahsilini talep ve dava etmiştir.
Davalı Ahmet ve Satılmış B... vekili istemin fahiş olduğunu davanın reddini gerektiğini savunmuştur.
Davalı sigorta şirketi vekili sorumlulukların poliçe kanaati ile sınırlı olduğunu savunmuştur.
Mahkemece iddia savunma ve toplanan kanıtlara göre sigorta poliçesince davalı sigorta şirketine sigortalı araç malikinin Müdaverdi P... olarak gösterildiği trafik kazasının meydana geldiği 10.10.1994 tarihinde ise işletenin davalı Satılmış B...olduğu trafik yasası gereğince işletenin sorumlu tutulacağı olay tarihinde araç sigorta kapsamında kalmakla adına sigorta yaptıran Müdevardi P... ile davalı İ... Sigorta A.Ş. arasındaki veya davalı işletici Satılmış B... ile davalı sigorta A.Ş. arasındaki uyuşmazlığın davacıları etkilemeyeceği olayın vuku bulduğu tarih itibariyle davalı sigorta şirketine 06 .. plakalı minibüsün sonradan 06 .. 0762 plakalı olmasının sigorta şirketinin davacılara karşı olan sorumluluğunu kaldırılmayacağı tarafların mali ve içtimai durumları paranın alış gücü kusur durumları itibariyle davanın kısmen kabul edildiği gerekçesiyle davacı Sırma için 40.000.000 lira manevi 208.000.000 lira maddi tazminatın (davalı İ... Sigorta A.Ş.nin 100.000.000 lira ile sorumluluğu sınırlı kalmak kaydıyla) diğer davacılara ayrı ayrı 25.000.000 liradan ceman 190.000.000 lira manevi 208.000.000 lira maddi tazminatın 10.10.1994 tarihinden itibaren %20 faizi ile birlikte davalılardan müteselsilen tahsiline fazla istemin reddine karar verilmiştir.
Kararı davacılar ve davalı İ... Sigorta vekilleri temyiz etmişlerdir.
Davacı vekili, dava dilekçelerinde; davacı Sırma için 208.000.000 lira maddi ve 50.000.000 lira manevi, diğer müvekkillerinin herbiri için 30.000.000 lira manevi tazminatın davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsili isteminde bulunmuştur.
Mahkemece 11.6.1997 tarihli kısa kararda olayın vuku bulduğu 10.l0.1994 tarihinden itibaren %30 faiz uygulanmak suretiyle davacı eş Sırma A... için. 40.000.000 lira manevi, 208.000.000 lira maddi, diğer çocuklar Hayriye, Adem, Gülseren, Feridun, Kezban, Ahmet için ayrı ayrı herbiri için 25.000.000 TL. şer manevi tazminatın (davalı İ... Sigorta A.Ş.nin 100.000.000 lira maddi tazminatla sınırlı kalmak kaydı ile) davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsiline" karar verildiği halde gerekçeli kararda ''davacı Sırrı A... için 40.000.000 lira manevi 208.000.000 lira maddi (davalı İ... Sigorta A.Ş.nin lira maddi tazminat sorumluluğu kalması kaydıyla) diğer davacılara ayrı ayrı 25.000.000 TL. den ceman 190.000.000 lira manevi, 208.000.000 lira maddi tazminatın 10.10.1994 tarihinden itibaren %30 faizi ile birlikte davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsiline karar verilmiştir.
Gerek kısa kararda, gerek gerekçeli kararda davanın kısmen kabulüne karar verilmiş ise de kısa kararla gerekçeli kararda davalıların sorumlu olacakları miktarlar farklı gösterilmek suretiyle kısa kararla gerekçeli karar arasında çelişki oluşmuştur.
Oysa, kısa kararla gerekçeli kararın birbirine uygun düzenlemesi usul hukukunun temel ilkesi gereğidir. Çünkü T.C. Anayasası yargılamanın aleniyeti ilkesini benimsemiştir. Bunun anlamı yargılama açık olacak, yargılanın sonunda mahkemece verilen karar da, açıkça belirtilecektir. sonradan yasılan gerekçeli kararın da, bu kısa karara uygun elması gerekir, Aksi halde yargılamanın aleniyeti ilkesi zedelenmiş ve mahkeme kararlarına güven sarsılmış olacaktır. Bu hukuki esasın doğal sonucu olarak gerekçeli karar, kısa karara uygun değilse kararın bozulması gerekir.
Yukarıda anlatılanlar karşısında kararın bozulması gerekmiştir.
Ancak, Yargıtay içtihadı Birleştirme Büyük genel Kurulu'nun 10.4.1992 gün ve. 1991/7 Esas, 1992 /4- sayılı karar uyarınca, kısa kararla gerekçeli kararın çelişkili olmasının mutlak bir bozma sebebi oluşturacağı ve bozmadan sonra hakimin kısa kararla bağlı olmaksızın çelişikliği kaldırmak kaydıyla vicdani kanaatine göre karar verilebileceği kabul edilmiştir.
SONUÇ : Yukarıda açıklanan nedenlerle, kararın BOZULMASINA, mahkemenin bozmadan sonra önceki kısa kararla bağlı olmaksızın çelişikliği kaldırmak kaydıyla vicdani kanaatine göre karar verebileceğine, ödedikleri temyiz peşin harçların istekleri halinde temyiz edenlere iadesine, 25.5.1998 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.