 |
T.C.
YARGITAY
11. Hukuk Dairesi
Esas No : 1998/1504
Karar No : 1998/4577
Tarih : 16.6.1998
Yargıtay içtihatları bölümü
Yargıtay Kararı
Taraflar arasındaki davadan dolayı İstanbul Asliye 5.Ticaret Mahkemesince verilen 24.11.1997 tarih ve 856-1075 sayılı hükmün duruşmalı olarak temyizen tetkiki davacı vekili tarafından istenmiş olmakla duruşma için tayin edilen 9.6.1997 gününde davacı şirket müdürü ve avukatı Kemal G... ile davalı avukatı Ayla D... gelip temyiz dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşıldıktan ve hazır bulunan davacı şirket temsilcisi ve taraflar avukatları dinlendikten sonra vaktin darlığından ötürü işin incelenerek karara bağlanması duruşmadan sonraya bırakılmıştı. Bu kerre dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra işin gereği konuşulup düşünüldü:
Davacı vekili, müvekkili şirketçe 1992-1993 yıllarında Romanya'ya vesaik mukabili yapılan toplam (1.585.087,80) USD'lık ihracat konu malın davalı bankanın Mersin, Şubesi'nin isteği üzerine sigortalandığını ve konişmentonun da şube adına düzenlendiğini, buna karşılık genel kredi, sözleşmesiyle müvekkilince avans alınarak tüm işlemlerin bankaca sonuçlandırılması konusunda anlaşmaya varıldığını, sigorta poliçelerinin dahi şubeye-devredildiğini , alınan avansın {594.519} USD olması nedeniyle bakiye ihraç bedelinin davalı bankaca ödenmesi gerekirken ödenmediği gibi, sanki kredi kullandırılmışçasına hesap kat edilerek müvekkili aleyhine sözleşme teminatı olan ipotekli taşınmazların paraya çevrilmesi için icra takibine girişildiğini, konişmentoları kendi adına düzenleten davalının bedellerini tahsil etmeden teslim ettiği malların bedelinden müvekkillerini sorumlu tutmasının dayanaksız olduğunu, böylece ihracat bedelinden yoksun kılınan ve haksız tahsile taşınmazları satılan müvekkilinin ayır zararlara uğratıldığını ileri sürerek, şimdilik (990.560.80) USD bakiye ihracat bedelinin BK.nun 83/son maddesine göre davalıdan tahsilini talep etmiştir.
Davalı vekili davalında, davacının, kullandığı ihracat kredisini geri ödemediğini, konişmentoların müvekkili adına düzenlenmesinin kredi sözleşmesiyle öngörüldüğünü, bu işlemin konişmento bedelinin bankaya ödenmiş olduğu anlamına gelmediğini veya davacının borcundan mahsubu gerektirmeyeceğini ı davacının ihracat bedelini haricen tahsil etmiş olması nedeniyle müvekkilince gönderilen vesaikin bedelleri tahsil edilemeyecek muhabir bankaca iade edildiğini, mal bedelinin başka bankalar aracılığı ile davacı tarafından getirtildiğini savunarak davanın reddini istemiştir.
Mahkemece, celpolunan icra dosyalarına, ihracat belgelerine, kredi sözleşmesine, banka kayıtlarına ve iki ayrı bilirkişi kurulu raporuna dayanılarak, davacının davalı bankadan (594.519) USD kredi kullandığı, bu kredinin teminatı olarak (1.585.087,80) USD tutarındaki vesaik ile başka kişilere ait ipotekler alındığı, kredi sözleşmesi uyarınca konişmentoları davalı banka adına düzenlenmiş olan ihraç konusu malların Romanya'daki alıcıya taşıyıcı tarafından orjinal konişmentolar alınmadan teslim edilmiş olmasından dolayı, alıcının muhabir bankaya mal bedellerini ödemediği ve orjinal vesaiki davalıya iade ettiği. bunun üzerine davacı, şirketin ihracat bedelini Romanya dışındaki ülkelerden havale ve yolcu beraberinde getirilen dövizler şeklinde yurda getirtilerek kambiyo taahhüdünü kapattığı ancak, davalı nezdindeki borcunu tasfiye edemediği, ihraç edilen mal bedelinin süresinde yurda getirme sorumluluğunun davacıya ait olduğu ve davalının böyle bir yükümlülüğü bulunmadığı, ihraç edilen mallara ait konişmentoların banka adına düzenlenmesinin veya bankaya ciro edilmesinin bankayı satış ilişkisinin tarafı haline getirmeyeceği, bu işlemin mevzuat gereği olduğu, davacının davalıya borçlu bulunduğu, bu nedenle alacak talep etmeninin yerinde olmadığı davalının mal bedellerinin tahsili için yapılan işlemlerde herhangi bir kusuru bulunmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
Kararı, davacı vekili temyiz etmiştir.
Yukarıda özetlendiği üzere, davacı şirket, davalı bankanın Mersin Şubesinden (594.519) USD kredi almış ve Romanya'ya vesaik karşılığı ihraç ettiği (594.519) USD tutarındaki mallara ilişkin (13) adet taşıma bilyesini ( konişmentoları) davalı adına düzenlemiş, ancak ihracat bedeli Romanya'lı alıcının muhabir bankasınca davalı aracı bankaya gönderilmediği için davacının kredi borcu kat edilerek kredi teminatı olan ipoteklerin paraya çevrilmesi amacıyla icra takibine girişilmiştir. Davada öncelikle çözüme kavuşturulması gereken nokta, ihracat bedelinin yurda getirilmesi sorumluluğunun kime ait olduğu hususudur. Mahkemece hükme esas alınan bilirkişi raporlarında isabetle belirtildiği gibi, 1567 sayılı Türk Parasının Kıymetini Koruma Kanunu çerçevesinde yayınlanan 11.8.1989 tarihli ve 32 nolu Bakanlar Kurulu Kararı uyarınca kambiyo taahhüdünün en geç (180) gün içinde kapatılması zorunludur ve 1991/32-5 sayılı tebliğe göre de, bu yükümlülük ihracatçıya aittir. Ancak, somut olayda konişmentolar davalı banka adına düzenlenmiş olduğundan, davacı ihracatçının doğrudan mal bedelini getirtme yönünde fiili bir yetkisi ve hareket serbestisi bulunmamaktadır. Konşimentolar, davalı banka adına düzenlendiğinden, bankanın ihracat bedelinin yurda getirilmesini izleme ve gereken önlemleri alma sorumluluğu vardır. Davacı tarafça ilgili tarihlerde davalı bankanın açılan şubesi yetkililerinin görevden alındığı, kambiyo işlemlerini bilen personel bulunmadığı, vesaikin süresinde postaya verilmediği, alıcının bankasına şifreli teleks talimatı verilmediği, römiz mektuplarının ulaştırılmadığı iddia edildiği halde bu iddialar üzerinde durulmamış, banka şubesinin kayıtları ve ihracat işlemine ilişkin belgeler bilirkişiye incelettirilmemiş, davanın açıldığı yerde (İstanbul) görevlendirilen bilirkişilerce düzenlenen yetersiz ve davacı taraf itirazlarını karşılamaktan uzak raporlarına dayanılmıştır.
Öte, yandan, davacı tarafça, malların mahkemece kabul edildiği gibi, orjinal konişmento alınmaksızın .gerçek alıcıya değil, bir kısım gemi personelince taşıyıcıdaki konişmentolar gizlice elde edilerek (çalınarak) alıcı dışındaki kişilere satıldığı, ileri sürülmesine rağmen, bu iddia araştırılmamış, eğer gerçekten mallar bu şekilde riziko maruz kalmış ise. davalı bankaca davacının kendisine ciro ettiği sigorta poliçelerinden doğru, başvuru yollarının kullanılıp kullanılmadığı rizikonun tazmini yönünde girişimde bulunup bulunmadığı, bankanın oluşan zararı tazmin ettirme konusunda herhangi bir kusurunun bulunmadığı açıklığa kavuşturulmadan hüküm kurulmuş olması da doğru görülmemiştir.
Ayrıca, davalı bankanın, konişmentolardaki sıfatına dayanarak taşıyanlar aleyhinde herbir konişmento içeriyi malların değerinin tazmini için açmış bulunduğu (ve bunlardan 130.000 USD'lık alacağın banka lehine, hükme bağlandığı dosyadaki ilam örneğinden anlaşılan) davalar ikame ettiği bildirildiğine göre, bu davaların akibetinin araştırılıp kredi borcunun mahsubundan sonra davacının ihracatçı sıfatıyla bankadan talebe haklı bulunduğu bir alacak tutarının bulunup bulunmadığının düşünülmemesi de isabetsiz görülmüştür.
Tüm bu açıklamalara göre, mahkemece banka hukukçusu, kambiyo uzmanı ve dış ticaret uzmanlarından oluşturulacak yeni bir bilirkişi kurulundan, davacı tarafın önceki bilirkişi raporlarına yönelik itirazları ve incelenmesi istenen hususları karşılayan kapsam ve doyuruculukta rapor alınması ve değinilen konular araştırılarak, bankanın kusurlu olup olmadığının aydınlatılması ve sonucu çerçevesinde karar verilmesi gerekirken, eksik inceleme ve yetersiz bilirkişi raporlarına dayalı olarak yazılı biçimde hüküm kurulması doğru olmamış ve kararın davacı yararına bozulması icap etmiştir.
SONUÇ : Yukarıda açıklanan nedenlerle, davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün davacı yararına BOZULMASINA, ödediği temyiz peşin harcının isteği halinde temyiz edene iadesine, 30.000.000 lira duruşma vekillik ücretinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine, 16.6.1998 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.