 |
T.C.
YARGITAY
11. Hukuk Dairesi
Esas No : 1997/9449
Karar No : 1998/57
Tarih : 19.1.1998
Yargıtay içtihatları bölümü
Yargıtay Kararı
Taraflar arasında açılan davadan dolayı Ankara Asliye Mahkemesince verilen 25.9.1997 tarih ve 1101-531 sayılı hükmün temyizen tetkiki davacı vekili tarafından istenmiş ve temyiz dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla dosyadaki kağıtlar okundu gereği konuşulup düşünüldü:
Davacı vekili, müvekkili şirkete ait 58 .. 625 plaka sayılı kapalı saç kasalı kamyonun davalı şirkete banka sigortalı olduğunu, aracın 19.9.1994 tarihinde yoldan çıkarak devretmesi sonucu hasara uğradığını, olaydan sonra düzenlenen kaza raporuna göre aracın yayaya çarpmamak için manevra yaptığı sırada devrildiğinin belirtildiği araçta oluşan hasarın tesbit ettirildiğini talebe karşın hasar bedelinin ödenmediğini ileri sürerek 143.625.000 TL.nın davalıdan tahsilini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili, kazanın belirtilen yer, tarih ve şekilde oluşmadığını sigortacının rücu hakkının engellenmediğinin mechul olduğunu, davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece, iddia. savunma ve toplanan kanıtlara göre; hasarın beyan edildiği yer ve şekilde teminat dışı olarak meydana geldiğini kanıt yükü davalı tarafta olup, davalı yan bu hususta tanık ve bilirkişi kanıtına da yanmış, tanıkların savunma doğrultusunda beyanda bulundukları, tanık polis memuru Ali P..., olay yerine gittiğini ve rapor düzenlediğini, aracın sağ yan bunun üzerine devrildiğini ancak olay yerini gösteremeyeceğini beyan etmiş mahallinde keşif yapılmak suretiyle alınan 2 ayrı raporda uzman bilirkişi aracın belirtilen yerde meydana gelmesinin imkansız olduğunu, aracın ön tarafı ile başka araca veya yüksek imlalı yol seri yada malzeme yığını gibi bir yere çarpmak suretiyle meydana gelebileceğini, devrilme sonucu olamayacağını, kasada hiçbir hasar olmamasının bunun kanıtı olduğunu beyan etmişler, tesbit dosyasındaki bilirkişi raporunda da, ayni hususun belirtildiği; içerisinde kanal bulunan bir uçuruma yuvarlanan aracın belirtilen aksamından başka bir yerinde hasar olmamasının hayatın olağan akışına aykırı olduğu; merkezi Ankara'da bulunan şirkete ait aracın 5.9.1994 tarihinde Beypazar'ında sigortalanmasından 14 gün sonra hasarlanması, hasarın meydana getirdiği iddia olunan olay ile hasarın 2. bilirkişi raporu ile tesbit raporu içeriği ve üç tanığın beyanı karşısında sigortanın rizikonun meydana gelmesinden sonra yapıldığı ve hasarın teminat dışı olduğu konularındaki kanıt yükü davalı yanda ise de, en azından hasarı doğuran olayın varlığını kanıtlamayı davacı yana yükleyeceği bunun poliçe genel şartlarının 10. Ve özellikle 10/4 maddeleri gereği olduğu aksi halde sigorta şirketlerinin rücu imkanlarının ortadan kaldırılamayacağı bunun sigorta şirketlerinin sonu olacağı kazanın belirtilen yer ve şekilde olduğunun davacı yanca kanıtlanamadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
Kararı; davacı vekili temyiz etmiştir.
Davalı şirkete kasko sigortalı olan davacıya ait araçtaki hasarın, poliçe yürürlük süresi içerisinde meydana geldiği taraflar arasında uyuşmazlık konusu değildir. Ancak, rizikoyu doğuran olayın davacı tarafından iddia edildiği gibi gerçekleşmediği , bir başka deyişle davacının hasarı doğuran trafik kazasını gerçeğe uygun biçimde davacı sigortacıya bildirmediği ihbar yükümlülüğünü yerine getirmediği , yapılan keşif ve uzman bilirkişilerin tesbit ve belirtmeleri ile sabittir. Ne varki, hasara yol açan olayın bildirilenden farklı şekilde gerçekleşmiş olması, tek başına rizikoyu sigorta güvencesinden yoksun kılma sonucunu doğurmamaktadır. Çünkü kural olarak, TTK.nun 1182.maddesi hükmü uyarınca, sigortacı, geçerli bir sigorta ilişkisi kurulduktan sonra, oluşan rizikolardan sorumludur. Sigortacının bu sorumluluktan kurtulabilmesi için gerçeğe uygun olarak bildirilmeyen rizikonun, gerçekte ne şekilde meydana geldiğinin ve bu gerçekleşme tarzına nazaran Yasa ve Poliçe Genel şartlarının öngördüğü teminat dışı hallerinden birinin varlığını veya riziko başlıbaşına sigorta kapsamı dışında kalmıyor olsa bile, yapılan ihbar yanlışlığının doğrudan zarar sorumlularına rücu hakkını etkisiz kılma sonucunu ortaya çıkardığını isbat etmesi gerekir. Bu durum karşısında rizikonun ihbar edilenden farklı olarak ne şekilde gerçekleştiği konusunda varsa davalı yanın kanıtları sorulup toplanmak yapılacak inceleme ve değerlendirme sonucunda hasarın Sigorta Poliçe Genel Şartlarında sayılan teminat dışı veya ihbar yanlışlığının salt sigortacının rücu hakkını önlemeye yönelik olup olmadığı hususları aydınlatılmak savunmanın kanıtlanamaması halinde saptanarak hasar bedelinin davalıdan tahsili yolunda hüküm kurulmak gerekirken aksi düşüncelerle davanın reddi doğru görülmemiş ve kararın bu nedenle bozulması gerekmiştir.
SONUÇ : Yukarıda açıklanan nedenlerle kararın davacı yararına BOZULMASINA, ödediği temyiz peşin harcının isteği halinde temyiz edene iadesine 19.1.1998 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.