 |
T.C.
YARGITAY
11. Hukuk Dairesi
Esas No : 1997/9358
Karar No : 1998/1634
Tarih : 10.3.1998
Yargıtay içtihatları bölümü
Yargıtay Kararı
Taraflar arasındaki davadan dolayı Ankara 8.Asliye Ticaret Mahkemesince verilen 25.6.1997 tarih ve 752-339 sayılı hükmün duruşmalı olarak temyizen tetkiki davacı vekili tarafından istenmiş olmakla duruşma için tayin edilen 10.3.1998 gününde davacı avukatı İclal İ... ile davalı avukatı Serap (Hamzaoğlu) A... gelip temyiz dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşıldıktan ve hazır bulunan taraflar avukatları dinlendikten sonra vaktin darlığından ötürü işin incelenerek karara bağlanması duruşmadan sonraya bırakılmıştı. Bu kerre dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra isin gereği konuşulup düşünüldü:
Davacı, davalı banka nezdinde ve yatırım hesabında mevcut dava dışı Tüpraş, Poleylan ve THY hisse senetlerinin davalı tarafından bilgi ve talimatı olmadığı halde 23.i.1995 ila 22.12.1995 tarihleri arasında ve hisse senetlerinin belirli marj oranı altına düştüğü gerekçesiyle satıldığının bildirildiğini, oysa hisse senedi alım kredisi ile ilgili beş milyar değerinde gayrimenkul ipoteği bulunduğunu, davalının İMKB ve SPK hükümlerine aykırı ve talimatı dışında yaptığı bu satışlardan dolayı zarara uğradığını ileri sürerek, işlemlerin hukuka aykırılığının ve zararın tespitine, hukuka aykırılığın doğduğu tarihlerde banka nezdindaki menkul kıymetlerin, şimdilik uğranılan zarar karşılığı (500.000.000) TL nin yasal faizi ile tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili cevabında, davacının yatırım portföyü mevcut iken ayrıca Menkul Kıymet Alım-Satım Kredi Sözleşmesine istinaden 6 milyarlık kredi kullandığını, 1995 tarihi itibariyle zaten iddia edilen miktarda hisse senedi bulunmadığını, davacıya şifahi ve yazılı uyarıların yapıldığını, esasen, gerek, kredi sözleşmesinin 11. maddesi ve gerekse Menkul Kıymet işletme Saklama Sözleşmesinin 8 ve 15 maddeleri ile imzalanan taahhütname gereğince, doğan borçlar ve riskler nedeniyle bankanın hisse senetlerinin resen satmasına yetki verildiğini, yapılan işlemlerde usul ve mevzuata aykırılık bulunmadığını savunarak davanın reddini istemiştir.
Mahkemece iddia ve savunmaya, toplanan delillere, bilirkişi raporlarına nazaran, taraflar arasında önce Menkul Kıymet işletme ve Saklama. Sözleşmesi ve bilahare Menkul Kıymet Alım-Satım Kredi Sözleşmelerinin imzalandığı ve yine 10.8.1994 tarihli Rehin Senedi Taahhütnamesi yapıldığı, marj oranlarının 1.35 lik oranın altına düşmesi nedeniyle ve sözleşmenin 11, 15 ve 16 maddelerine uygun olarak davacıdan teminat talep edilmesine rağmen davacının buna uymadığı, sözleşme hükümlerine göre banka alacağının davacıya ait her türlü hesaptan tahsilinin mümkün olup, hisse senetlerinin satılarak hesabın kat edilmesinde yasa ve sözleşmeye aykırılık bulunmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir
Karar, davacı tarafından temyiz edilmiştir.
Davacı, yatırım hesabında mevcut değişik şirketlere ait hisse senetlerinin bilgi ve talimatı olmadığı halde 23.1.1995 ile 22.12.1995 tarihleri arasında usulsüz olarak satılması nedeniyle zarara uğradığını ileri sürmekte olup davalının verdiği aracı kurum ve banka hizmetleri nedeniyle taraflar arasında, 10.8.1994 tarihli "Menkul Kıymet işletme, Saklama Sözleşmesi" ile, 23.9.1994 tarihli "Menkul Kıymet Alım-Satım Kredi Sözleşme"lerinin ve buna bağlı olarak 5.1.1995 tarihli "Taahhütname" nin imzalandığı görülmektedir. 10.8.1994 tarihli sözleşmenin özellikle 8-15 ve 18. maddelerinde müşterinin alım-satım ve talimatları nedeniyle doğacak borçların nasıl karşılanacağı kararlaştırılmış, 23.9.1994 tarihli sözleşmenin 8 maddesi ile de kredi karşılığı rehin alınan hisse senetlerinin cari piyasa değerinin, yatırımcının kullandığı kredi miktarının 1,35 katının altına düşemeyeceği, yatırımcının bunu takip ve bilmek zorunda olduğu, yazılı-sözlü ihbarı müteakip l gün içinde yatırımcının istenilen ek teminatı yerine getirmemesi halinde hisse senetlerinin satılabileceği hüküm altına alınmış olup, yine 5.1.1995 tarihli taahhütnamenin de kredi faiz ve borçlarının tahsili ile ilgili olduğu anlaşılmaktadır.
Davalının cevap ve yargılama safahatındaki açıklamalarından, davacı portföyündeki hisse senetlerinin, özellikle 23.9.1994 tarihli sözleşmenin 8 maddesindeki yükümlülük, yani hisse
senetleri cari piyasa değerinin 1,35 lik marjın altına düşmesi nedeniyle davalı tarafından satıldığı ve özellikle bu satışların 15.12.1995- 22.12.1995 tarihleri arası en yoğun olduğu izlenmekte olup, yine olay ile ilgili davacının SPK'na şikayeti ile "ilgili yapılan soruşturma sonucunda, davalının gerek rehin kapsamında olmayan senetlerin ve gerekse 1,35 lik marjın altında kalma koşulu gerçekleşmediği halde davacıya ait hisse senetlerinin usulsüz olarak satıldığı tespit edilerek davalıya "uyarı" gönderildiği anlaşılmaktadır.
Mahkemece hükme dayanak yapılan bilirkişi raporlarında ise, davacıya bazı yazılı ve sözlü uyarıların yapıldığı işaret, olunarak, sonuç olarak davalı tarafından yapılan satış işlemlerinde bir usulsüzlük bulunmadığı kanaati bildirilmiş ise de, yukarıda da değinildiği üzere, davacının ileri sürdüğü 23.1.1595 ila 22.12.1995 tarihleri arasında birçok saçış işlemenin gerçekleştirildiğine göre, her bir satış işleminin Yargıtay denetimene da imkan verecek şekilde irdelenmediği görülmektedir.
Bu durumda mahkemece SPK uzmanı. bankacılık fon yönetiminde uzman ve hukukçu kişilerden oluşturulacak bilirkişi heyetine inceleme yaptırılarak, söz konusu dönem için yürürlükte olan SPK tebliğleri ve mevzuat hükümleri de dikkate alınarak, müşteri hesabındaki hisse senedi satışlarında mevzuata aykırı bir işlem olup olmadığının, taraflar arasındaki sözleşme hükümlerinin mevzuat hükümlerine aykırılık teşkil edip etmediğinin, bir başka deyişle mevzuat hükümlerinin sözleşme ile değiştirilip değiştirilemeyeceğinin kredi karşılığı rehin alınan hisse senetlerinin 1,35 lik marjın altına düşüp düşmediğinin ve düşmüş ise davalı işlemlerinin mevzuat, SPK tebliğleri ve sözleşme hükümlerine uygun olup olmadığının, taraflar arasında benimsenmiş bir teamül ve uygulana olup olmadığı de gözönünde tutularak tespit edilmesi ve hasıl olacak sonuca göre bir karar verilmesi gerekirken, eksik incelemeye dayalı olarak yazalı şekilde karar verilmesi doğru olmamıştır.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle, mümeyyiz davacının temyiz itirazlarının kabulü ile kararın davacı yararına BOZULMASINA, 20.000.000 lira duruşma vekillik ücretinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine, ödediği temyiz peşin harcın isteği halinde temyiz edene iadesine, 10.3.1998 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.