 |
T.C.
YARGITAY
11. Hukuk Dairesi
E. 1997/7768
K. 1997/8645
T. 27.11.1997
Yargıtay içtihatları bölümü
Yargıtay Kararı
PRİM ÖDEME BORCU
MÜTERAFİK KUSUR
OBJEKTİF İYİNIYET
KARAR ÖZETİ:; Sigorta ettirende, işyerinin sigortalı olduğu kanısını uyandırdıktan ve rizikonun gerçekleşmesinden sonra sigorta poliçesinin iptal edilmiş olduğunu bildirerek, sigorta tazminatının ödemekten kaçınma, MK.nun 2. maddesinde öngörülen Hakların kullanılmasında iyi niyetle hareket etme yükümlülüğüne aykırı düşer.
Ancak davacı sigorta ettiren de bir tacir olup, bir sigorta işleminde tabi olduğu yükümlülükleri araştırıp yerine getirmesi kendinden beklenen bir davranış olmalıdır. Böyle bir işlemde diğer tarafın davranışlarına kendisini teslim eden bir tacirin de zararın oluşumunda davalı sigortacı ile birlikte kusurlu olduğunu kabulü ve BK.nun 44/1.maddesi uyarınca tazminattan gerekli indirimin yapılması hakkaniyet ilkesi gereğidir.
(6762 s. TTK. m. 20/2,1294/2,1295)
(818 s. BK. m. 44/1)
(743 s. MK. m. 2)
Taraflar arasındaki davadan dolayı (Adana Asliye Ticaret Mahkemesi)'nce verilen 2.7.1997 tarih ve 327-470 sayılı hükmün temyizen tetkiki davacı vekili tarafından istenmiş ve temyiz dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla; dosyadaki kağıtlar okundu, gereği konuşulup düşünüldü:
Davacı vekili; müvekkili ile davalı şirket arasında işyeri sigortasının yapıldığını ve sigorta priminin tamamının peşin olarak müvekkilince ödendiğini, sigortanın 14.11.1995 gününde yapıldığını 26.3.1996 tarihinde işyerinde hırsızlık meydana geldiğini, aynı gün davalı şirket ve acentasına durumun bildirildiğini ve yine aynı gün sigorta priminin ödenmemesi sebebiyle zararın ödenmeyeceğinin davalı şirketçe bildirildiğini, eksper dahi gönderilmediğini, yapılan tesbitlere göre uğranılan zararın 971.460.000 TL. olduğunu, noter ihtarına rağmen davalı şirketçe zararın ödenmediğini fazlaya ilişkin talep hakları saklı kalmak kaydıyla toplam 971.460.000 TL.'nin hırsızlık olayının gerçekleştiği 26.3.1996 tarihinden itibaren işleyecek mevduata uygulanacak en yüksek faizi ile davalıdan tahsilini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili; TTK.nun 1295. maddesine göre sigortacının sorumluluğunun primin veya ilk taksidin ödendiği tarihten itibaren başlayacağını, davalının işyeri poliçesindeki plana göre primi taksitle ödeyeceğini ancak davacının hiç peşinat ödemediğini ve taksit için bono vermediğini, poliçe tarihinden çok sonra üç adet bono verdiğini ancak ilk taksidin ödenmediğinden bu bonoların iadesi için acentaya bilgi verildiğini bunun davacıya da bildirildiğini, parayı peşin veren davalının neden bono düzenleyeceğinin anlaşılmaz olduğunu, acente defteri incelendiğinde bu durumun açıklığa kavuşacağını ve davanın reddini talep etmiştir.
Mahkemece iddia, savunma bilirkişi raporu ve tüm dosya kapsamına göre peşinatın davacı tarafından yatırılmadığı, poliçe ile ilgili senetlerin davacı şirketin merkezinde bulunmadığı, poliçeyi düzenleyen acentanın bayiliğinin genel müdürlük tarafından feshedildiği benimsenerek ispatlanamayan davanın reddine karar verilmiştir.
Kararı davacı vekilleri temyiz etmiştir.
1- Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle gerektirici sebeplere ve delillerin takdirinde bir isabetsizlik bulunmamasına ve kapsamlı bilirkişi raporuna göre, davacı vekilinin primin peşin ve nakit olarak ödendiğine ilişkin temyiz itirazları yerinde görülmemiş ve davacı vekilinin bu yöne ilişen temyiz itirazlarının reddi gerekmiştir.
2- Ancak, dosya kapsamı ve davalı sigorta şirketi kayıtları üzerinde yapılan incelemeye dayanılarak düzenlenen bilirkişi raporuna göre, davacının iş yerini hırsızlık rizikolarına karşı davalı sigorta şirketinin yetkili acentesine 14.11.1995 tarihinde başvurmak suretiyle bir yıllık iş yeri hırsızlık sigortası yaptırdığı ve acente ile davacı arasındaki anlaşmaya göre nakit alındı matbusu düzenlenmekle beraber, davacıdan (49.980.000) liralık prim borcuna karşılık çeşitli vadeli toplam (50.000.000) liralık bono alındığı ve bunların acente aracılığı ile davalı şirket merkezine intikal ettirildiği ve bu senetlerin rizikonun gerçekleşme tarihi olan 26.3.1996 tarihinden kısa bir süre önce peşin ödeme yapılmadığından bahisle acentaya iade edildiği ve rizikonun gerçekleşmesini müteakip 26.3.1996 tarihli yazı ile acenteye talimat verilerek senetlerin davacıya iadesi gerektiğinin bildirilmiş olduğu anlaşılmaktadır.
Gerçektende mahkemenin gerekçeli kararında değinildiği üzere, TTK nun değişik 1295/3. maddesine göre, sigortacının sorumluluğu pirimin veya ilk taksidinin aynı Yasanın 1294/2. maddesi hükmü uyarınca nakit olarak ödenmesi anından itibaren başlar. Senetle ödeme yapılmışsa senet bedelini tahsil edildiği tarihte pirim ödemesinin yapıldığının kabulü gerekir. Ne var ki, somut olayda davalı sigorta şirketi bu hükümlere rağmen acente aracılığı ile kendisine gönderilen senetleri kabul etmeyerek hemen iade etmemiş ve riziko gününe yakın tarihe kadar nezdinde tutarak davacı sigorta ettirende primin tahsil edildiğine ilişkin kanı uyandırmış bulunmaktadır. Böyle bir durumda senetle prim tahsil etmek istemeyen sigortacının basiretli bir tacir gibi davranarak senetleri derhal sigorta ettirene iadesi gerekirdi.
Ancak bu şekilde davacı sigorta ettirenin yerini sigorta güvencesine aldırmak için yeni bir girişimine imkan tanınmış olabilirdi. Davalı sigortacının bu gerekleri yerine getirmeyerek sigorta ettirende iş yerinin sigortalı olduğu kanısını uyandırdıktan ve rizikonun gerçekleşmesinden sonra sigorta poliçesinin iptal edilmiş olduğunu bildirerek sigorta tazminatını ödemekten kaçınması MK.nun 2. maddesinde öngörülen hakların kullanılmasında iyi niyetle hareket etme yükümlülüğüne aykırı düşer ki, böyle bir davranışın hukuken korunması mümkün değildir.
Ne var ki, davacı sigorta ettiren de bir tacir olup, işlem ve davranışlarında TTK.nun 20/2. maddesi uyarınca basiretli bir tacir gibi davranmakla yükümlüdür. Kendi iş yerini sigorta ettiren bir tacirin de bir sigorta işleminde tabi olduğu yükümlülükleri araştırıp, yükümlülüğünü buna göre yerine getirmesi kendinden beklenilen bir davranış olmalıdır. Böyle bir işlemde diğer tarafın davranışlarına kendisini teslim eden bir tacirinde zararın oluşumunda davalı sigortacı ile birlikte kusurlu olduğunun ve BK.nun 44/1. maddesi hükmü uyarınca tazminattan gerekli indirimin de yapılması hakkaniyet ilkesi gereğidir.
Mahkemece; bu hususlar gereğince incelenip değerlendirilmeden eksik inceleme ile davanın reddine karar verilmiş olması isabetli görülmediğinden kararın davacı yararına bozulması gerekmiştir.
SONUÇ: Yukarıda bir numaralı bentle açıklanan nedenlerle davacı vekilinin yerinde görülmeyen diğer temyiz itirazlarının reddine; ancak, iki numaralı bentle gösterilen nedenle kararın davacı yararına (BOZULMASINA), ödediği temyiz peşin harcın isteği halinde temyiz edene iadesine, 27.11.1997 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.