 |
T.C.
YARGITAY
11. Hukuk Dairesi
Esas No : 1997/1929
Karar No : 1997/2515
Tarih : 7.4.1997
Yargıtay içtihatları bölümü
Yargıtay Kararı
Taraflar arasındaki davadan dolayı Ankara Asliye 4.Ticaret Mahkemesince verilen 23.10.1996 tarih ve 681-507 sayılı hükmün temyizen tetkiki davacı vekili tarafından istenmiş ve temyiz dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla dosyadaki kağıtlar okundu gereği konuşulup düşünüldü:
Davacı vekili, davalı tarafından satın alınan Petrol Ofisi akaryakıt istasyonu ile ilgili olarak taraflar arasında düzenlenen bayilik sözleşmesi hükümlerinin hiçe sayıldığını ve davalının sözleşmeye aykırı davranışlar içerisinde bulunduğunu ileri sürerek, taraflar arasındaki 24.4.1995 tarihli sözleşmenin geçerliliğinin ve ifası gerektiğinin tespitini ve muazaranın önlenmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili, müvekkilinin dava dışı Petrol Tur Ltd. Şirketinin açtığı ihalede satın aldığı akaryakıt istasyonunun tapuda tescil -edildiği 24.3.1995 günü davacıya başvurarak bayi almak istediğini bildirdiğini, bu bildirim üzerine müvekkiline boş bir bayilik sözleşmesi imzalatıldığını, bu tarihten itibaren bir aya yakın bir süre geçmesine rağmen yanıt verilmediğinden, müvekkilinin 21.3.1995 günü bayi olmak isteğinden vazgeçtiğini,' bundan sonra davacının 24.3.1995 günü sözleşmeyi imzalayarak gönderdiğini, müvekkilinin bu istemi reddetmesinden sonra ise aleyhine tapu iptali ve tescil davası açıldığını, her iki şirketin yöneticilerinin aynı olduğunu ve kabulden önce icaptan dönüldüğü için ortada geçerli bir sözleşmenin bulunmadığını savunarak davanın reddini istemiştir.
Mahkemece toplanan delillere göre, davacının 24.2.1995 günü yaptığı., teklifle bayilik verilmesi için gerekli işlemin yapılmasını istedikten ve boş ve maktu bir sözleşme örneğini imzaladıktan sonra bir aya yakın olumlu veya olumsuz bir yanıt verilmediği ve davacı davalının icabını kabul ettiğini bildirmeden icaptan dönüldüğü ve sözleşmenin esaslı unsurları arasında bir anlaşmanın yapılmamış bulunduğu için bayilik sözleşmesinin oluşmadığı ve tespit istemekte davacının hukuki yararının bulunmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir. Kararı davacı vekili temyiz etmiştir.
Davada, sözleşmenin geçerli bir şekilde kurulmuş olduğunun tespiti istenmektedir. Davalı taraf ise,sözleşmenin haklı nedenle feshedildiğini değil, sözleşmenin hiç oluşmadığını savunmuştur.
Taraflardan birinin diğerine yaptığı ve muvafakat edildiği takdirde sözleşmenin meydana gelmesini sağlayacak teklife icap denir (Prof.Dr.S.S.Tekinay, Borçlar Hukuku 1971 bas.S.79) icaptan cayma için ise, ya geri alma beyanının icaptan önce veya icapla birlikte ulaşması yada muhatabın icabı öğrenmeden Önce geri alma beyanını öğrenmiş olması gerekmektedir. (age, S.88-89; Prof.Dr.Fikret Eren, Borçlar Hukuk Genel Hükümler, C. l, S ..321vd . Prof . Saf a Reisoğlu, Borçlar Hukuk Genel Hükümler, 1983 bas.s.31; Prof.Ali Naim İnan Borçlar Hukuku Genel Hükümler, 1979 bas.s.117 ) .
Mahkemece davaya konu olayda, davalının boş ve matbu sözleşmeyi imzalaması ve bayilik isteyen dilekçesi ile birlikte davacıya vermesi icap olarak değerlendirilmiş ve kabul beyanından önce icaptan dönülmesinin mümkün olduğu görüşüne varılmıştır.
Bu görüş iki yönden hatalıdır. Birincisi, davalının cevap dilekçesinde açıkça belirttiği üzere 24.2.1995 tarihli dilekçe ile tarafına bayilik verilmesi istemi ile davacı şirkete başvurduğu, bu bildirime karşı davacı şirketin matbu sözleşmeyi imzalattığı anlaşılmakta olup,geçilen bu aşamalarda ise davalının 24.2.1995 tarihli dilekçe ile bayilik verilmesi başvurusu icaba davet, davacının maktu sözleşmeyi davalıya ibrazı icap, davalının sözleşmenin boş olan kısımlarını sonradan doldurulmaya onay verir şekilde bırakarak bu sözleşmeyi imzası ise kabul anlamını taşımaktadır, sözleşmede teminat ve taahhütname gibi yer almaması sadece davalı lehine olan hususların yokluğu davalı tarafından geçersizlik savunmasına dayanak yapılabilecek türden bir noksanlık olmadığı gibi bu eksikliklerin akdin esaslı unsurlarından oldukları da ileri sürülemeyeceğinden mahkemenin sözleşme işlemlerine getirdiği yorum doğru görülmemiştir.
ikinci olarak, yukarda da açıklandığı üzere, icaptan dönebilmek için, geri alma beyanının icaptan önce veya icapla birlikte muhataba ulaşması ya da muhatabın icabı öğrenmeden önce geri alma beyanını öğrenmiş olması gerektiği halde, davalının mahkemenin kabulüne göre, 24.2.1995 tarihli dilekçe ile bildirimde bulunup, matbu sözleşmeyi imzalayıp., bu belgeleri davacı şirkete bırakmasından yani icabın muhatap tarafından öğrenilmesinden bir ay kadar sonra ve icabı geri alma koşulları çoktan ortadan kalkmış iken, mahkemece icaptan caymaya imkan tanınması da yanlış olmuştur.
Hal böyle olunca mahkemece, yukarda açıklanan esaslar dairesinde, taraflar arasında geçerli bir sözleşmenin oluştuğu ve mahkeme nitelemesine göre de icaptan dönme Sırtlarının bulunmadığı gözetilerek davacı isteminin değerlendirilmesi gerekirken, akdin oluşmadığı ana gerekçesine dayalı olarak davanın reddine karar verilmesi doğru görülmemiş ve kararın bu nedenle davacı yararına bozulması gerekmiştir.
SONUÇ : Yukarıda açıklanan nedenlerle davacı vekilinin temyiz itirazlarını kabulü ile kararın davacı yararına BOZULMASINA, ödediği temyiz peşin harcın isteği halinde temyiz edene iadesine, 7.4.1997 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.