 |
T.C.
YARGITAY
11. Hukuk Dairesi
Esas No : 1997/1285
Karar No : 1997/1882
Tarih : 18.03.1997
Yargıtay içtihatları bölümü
Yargıtay Kararı
DAVA : Taraflar arasındaki davadan dolayı Ankara Asliye 8. Ticaret Mahkemesince verilen 5.12.1996 tarih ve 339-587 sayılı hükmün temyizen tetkiki davacı vekili tarafından istenmiş ve temyiz dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla dosyadaki kağıtlar okundu gereği konuşulup düşünüldü:
KARAR : (Davacı vekili, davalı şirkete kasko sigortalı olan müvekkiline ait aracın geçirdiği trafik kazası sonucu uğradığı hasar bedelinin talebe ramen davalı tarafından ödenmediğini ileri sürerek (139.612.000) TL.'nın reeskont faiziyle birlikte davalıdan tahsilini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili cevabında, hasarın iddia edilen biçimde meydana gelmiş olamayacağından sigorta teminat kapsamı dışında kaldığını, ayrıca eksik sigorta bulunduğunu savunarak davanın reddini istemiştir.
Mahkemece, mübrez belgelere, yapılan keşfe ve bilirkişi raporuna dayanılarak, hasarın iddia edilen biçimde meydana gelmediği ve sigorta teminatı dışında olduğu gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
Hükmü, davacı vekili temyiz etmiştir.
Davalı şirkete kasko sigortalı olan davacıya ait araçtaki hasarın (rizikonun), poliçe yürürlük süresi içerisinde meydana geldiği taraflar arasında uyuşmazlık konusu değildir. Ancak, rizikoyu doğuran olayın davacı tarafından iddia edildiği gibi gerçekleşmediği, bir başka deyişle davacının hasarı doğuran trafik kazasını gerçeğe uygun biçimde davalı sigortacıya bildirmediği, doğru ihbar yükümlülüğünü yerine getirmediği, yapılan keşif ve uzman bilirkişilerin tesbit ve belirlemeleri ile sabittir. Ne var ki, hasara yol açan olayın, bildirilenden farklı şekilde gerçekleşmiş olması, tek başına rizikoyu sigorta güvencesinden yoksun kılma sonucunu doğurmamaktadır. Çünkü, kural olarak TTK.nun 1282. maddesi hükmü uyarınca sigortacı geçerli bir sigorta ilişkisi kurulduktan sonra oluşan rizikolardan sorumludur. Sigortacının bu sorumluluktan kurturabilmesi için, gerçeğe uygun olarak bildirilmeyen rizikonun, gerçekte ne şekilde meydana geldiğinin ve bu gerçekleşme tarzına nazaran Yasa ve Poliçe Genel Şartlarının öngördüğü teminat dışı hallerinden birinin varlığını veya riziko başlıbaşına sigorta teminatı kapsamı dışında kalmıyor olsa bile yapılan ihbar yanlışlığının doğrudan zarar sorumlularına karşı rücu hakkını etkisiz kılma sonucunu ortaya çıkardığını ispat etmesi gerekir. Bu durum karşısında, rizikonun, ihbar edilenden farklı olarak ne şekilde gerçekleştiği konusunda varsa davalı tarafın delilleri sorulup toplanmalı, yapılacak inceleme ve değerlendirme sonucunda hasarın, Sigorta Poliçesi Genel Şartlarında sayılan teminat dışı veya ihbar yanlışlığının salt sigortacının rücu hakkını önlemeye yönelik olup olmadığı hususları aydınlatılmalı, savunmanın ispat edilememesi halinde saptanacak hasar bedelinin davalıdan tahsili yolunda hüküm kurulmalı iken aksi düşüncelerle davanın reddi doğru görülmemiştir.)
SONUÇ : Yukarıda açıklanan nedenlerle, davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün davacı yararına (BOZULMASINA) oybirliğiyle karar verildi.