 |
T.C.
YARGITAY
11. Hukuk Dairesi
Esas No : 1997/10412
Karar No : 1998/1204
Tarih : 17.3.1998
Yargıtay içtihatları bölümü
Yargıtay Kararı
Taraflar arasındaki davadan dolayı Ankara 6.Sulh Hukuk Mahkemesince verilen 15.10.1997 tarih ve 974-1137 sayılı hükmün temyizen tetkiki davalı tarafından istenmiş ve temyiz dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla dosyadaki kağıtlar okundu gereği konuşulup düşünüldü:
Davacı vekili, davalının, davacı kooperatifle yönetim kurulu üyesi olduğu 1993 yılı nisan ayından 1994 yılı sonuna kadar 22 ay süre ile kendisini aynı zamanda sigortalı işçi göstermek suretiyle hem ücret hem "hakkı huzur" aldığını, bu durumun Kooperatifler Kanunu'nun 56/son maddesi ile bağdaşmadığını ileri sürerek 22 aylık sürede bu nedenle yapılan ücret, SSK primi, gelir vergisi vs. kesintilerin toplamı olan 67.896.250 TL nin 1993 Nisan ayından bu yana işlemiş ve işleyecek yasal faizi ile davalıdan tahsilini talep ve dava etmiştir.
Davalı, genel kurulca, yönetim kurulu üyelerine ayda net olarak belirli ücret belirlediğini ancak uygulamada 1993-1994 yıllarına ait asgari ücretin SSK primi, gelir vergisi, damga vergisi tesbit edilerek ve asgari ücretten fazla kalan kısmı içinde gelir vergisi, damga vergisi tesbit edilerek brüt ücretin belirlendiğini, kooperatif hesabına da bu şekilde intikal ettiği, kendisinin yeni yönetim kurulu ve denetim; kurulunu Sanayi ve Ticaret Bakanlığı ile Cumhuriyet Savcılığına şikayet ettiği için bu davayı açtıklarını, teftişin halen devam ettiğini savunarak davanın reddini talep etmiştir.
Mahkemece; iddia, savunma ve tüm dosya kapsamından ilk celse davanın kabulüne karar verilmiştir.
Kararı davalı vekili temyiz etmiştir.
1-HUMK.nun 388 maddesi hükmüne göre mahkeme kararlarının asgari olarak iki tarafın iddia ve savunmalarının özetlerini, mahkemece incelenen maddi ve hukuki olayın özüne, mahkemeyi sonuca götüren gerekçelerin ne olduğu hususunu ihtiva etmelidir. Yine Anayasa'nın 141/3 maddesi hükmüde mahkeme kararlarının gerekçeli olmasını amir bulunmaktadır. Kararlara konulması gereken gerekçeler sayesinde taraflar hükmen hangi maddi ve dayandırıldığını anlayabilecekleri gibi karar aleyhine yasa yollarına başvurulduğunda da HUMK.nun 428 maddesi uyarınca Yargıtay incelemesi sırasında ancak bu gerekçe sayesinde kararın usul ve yasaya uygun olup olmadığı saptanabilir. Diğer bir deyişle Yargıtay denetimi ancak bir kararın gerekçe taşıması halinde mümkündür.
Temyiz konusu yapılan mahkeme hükmü ise HUMK.nun 388.maddede belirtilen unsurları ve özellikle gerekçenin ne olduğunu ihtiva etmemekle sadece "tarafların iddia ve savunmalarına göre davanın kabulüne karar verilmiştir" şeklinde yazılmış bulunmaktadır. Böyle bir karar yasaya aykırı olduğu gibi HUMK.nun 438.maddesine göre Yargıtay denetimi olanağı da ortadan kaldırıldığından davalı vekilinin sırf bu yöne ilişen temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün davalı yararına bozulmasına karar vermek gerekmiştir.
2-Bozma sebep ve şekline göre davalı vekilinin diğer temyiz itirazlarının incelenmesine şimdilik yer olmadığına karar vermek gerekmiştir.
SONUÇ : Yukarıda 1.bentte açıklanan nedenlerle davalı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün davalı yararına BOZULMASINA, 2.bentte açıklanan nedenlerle diğer temyiz
itirazlarının incelenmesine şimdilik yer olmadığına, ödediği temyiz peşin harcın isteği halinde temyiz edene iadesine, 17.3.1998 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.