 |
T.C.
YARGITAY
11. Hukuk Dairesi
E:1997/10396
K:1998/1278
T:2.3.1998
Yargıtay içtihatları bölümü
Yargıtay Kararı
Taraflar arasında açılan davadan dolayı Ankara Asliye 8.Ticaret Mahkemesince verilen 1.10.1997 ve 394/459 sayılı hükmün temyizen tetkiki davalı ve mukabil davacı vekili tarafından istenmiş ve temyiz dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla dosyadaki kağıtlar okundu gereği konuşulup düşünüldü.
Davacı (kararı davalı) vekili müvekkili şirket ile davalı kurum arasında Aydın ili dahilinde bulunan kömür sahası için rödovans karşılığı işletme işine ait 7.9.1990 tarihli sözleşmenin akdedildiğini bu sözleşme sebebi ile davalı kuruma verilen teminat mektuplarının sözleşmenin sona ermesi nedeni ile iadesi talep olunmuş isede davalı kurumun ihtarname keşide ederek sözleşmenin 22/b maddesi gereğince işletme sahasında müvekkili tarafından satın alınarak tescil edilen 20 parselden ibaret 25.403.93 m2 arazinin kuruma bağlı gezi bölge müdürlüğüne devrinin istenildiğini oysa müvekkili adına kayıtlı bu taşınmazları hiçbir bedel karşılığı olmaksızın ve kamulaştırma yoluna gidilmeksizin davalı kuruma devrinin yasaya aykırı olduğunu davalı lehine sebepsiz zenginleştirme yaratacağı esasen sözleşmenin 22/b maddesinin BK.nun 19-20.maddeleri karşısında yok hükmünde gayrimenkul hukukunun gerektirdiği geçerli devir olması gereken şekil şartlarına uygun irade bir resmi belgenin mevcut olmadığını ileri kurumun müvekkili adına tapuda kayıtlı taşınmazların Gezi Bölge Müdürlüğüne devri yolundaki muarazasınırı menine karar verilmesini talep ve dava etmiş, karşılık davaya cevabında ise, hukuki ve kanuni olmayan sözleşme hükmünün yerine getirilmemesi halinde bedelinin davalı (k.davacı) kurumunca tahsiline ilişkin sözleşme hükmü bulunmadığını, esasen sözleşmenin yok hükmünde olduğunun kabulü halinde yok hükmünde bir sözleşmeye dayanılarak taşınmaz bedelinin talep olunamayacağını, karşı .davanın reddini savunmuştur.
Davalı (k.davacı") vekili davaya cevabında işletme sahasında davacıya ait dava konusu taşınmazların müvekkiline devrinin davacının imzalamış olduğu sözleşme uyarınca vecibesi olduğunu, esasen ihale fiyatının da bu şartlara göre teşekkür ettiğini, davanın reddini savunmuş karşılık davasında ise taraflar arasında 7 .3.1990 tarihinde imzalanan ve 7.3.1995 tarihinde son bulan rödövans sözleşmesinin 22/b. Maddesinde taşınmaz varlıkların bedelsiz olarak TKİ ' ye bırakılacağının kararlaştırıldığını bu gereğin yerine getirilmesinin davacıya gönderilen ihtarnameyle istendiğini, ancak yerine getirilmediğini, davalı tarafça satın alınmış olan 20 adet taşınmazın toplam değeri 1.586.377.000 T.L. .nin 9.10.1995 tarihinden itibaren ticari temerrüt faiziyle birlikte davlıdan tahsilini talep ve dava etmiştir.
Mahkemece iddia, savunma ve dosyadaki kanıtlara nazaran, taraflar arasındaki sözleşmenin 8/2-A-a maddesine göre masraflarının işletmeci tarafından karşılanması suretiyle madencilik faaliyeti için satın alınan veya kamulaştırmadan doğan sorumluluğun işletmeciye ,ait olacağının kararlaştırıldığını, oysa işletme süresi içerisinde bu yolla alınmış gayrimenkul bulunmadığı davacının (k. davalı) muraza olarak ileri sürdüğü uyuşmazlığın eda davası içerisinde incelenebilecek türden bir tesbit olduğu gerekçeleriyle esas dava ile karşılık davanın reddine karar verilmiştir .
Kararı, davalı (k. davacı) vekili temyiz etmiştir.
Taraflar arasında Ankara 30 . Noterliğinden imzaları tasdik edilen 7 Mart 1990 gün ve 11070 yevmiye sayılı sözleşme yapılmıştır. Yapılan sözleşme uyarınca Aydın ile Merkez ilçesi Kuloğulları Köyü mevkiinde bulunan 1157.05 Hektar ruhsat alanına sahip linyit kömür madeninin sözleşmenin 12 nci maddesinde açıklanmış bulunan rödövans payının TKl'ye ödenmesi karşılığında ve sözleşme hükümlerine riayet suretiyle işletmeci tarafından aranması, işletilmesi ve maden varlıklarının değerlendirilmesi üstlenilmiştir. Sözleşmenin üçüncü maddesi uyarınca sözleşme süresi beş yıldır. Sözleşmenin 8/A-a maddesi "Madencilik faaliyetleri için gerekli arazinin, satın alınması veya istimlak edilmesinin masrafları işletmeciye ait olmak üzere TKİ tarafından yapılacağını öngörmüş, aynı sözleşmenin 22/b. maddesinde ise sözleşme sonunda veya sözleşmenin feshi halinde işletmeci tarafından tesis edilmiş taşınmaz varlıkların (arazi dahil) bedelsiz olarak TKİ'ye bırakılacağı öngörülmüştür. Davacı firma tarafından rödövans sözleşmesinin geçerli bulunduğu tarihler arasına rastlayacak şekilde toplam 20 parça olmak üzere 245.203,93 m2 lik taşınmaz satın alındığı hususunda taraflar arasında uyuşmazlık bulunmamaktadır uyuşmazlık sözleşmenin 22/b maddesindeki hükümden kaynaklanmaktadır. Taraflar bu madde hükmünün yorumunda anlaşmazlık içindedirler. Bu durumda sözleşmede yer alan kayıtların anlamını ve bu kayıtların hangi hukuki sonuçlara yöneldiğini tayin etmek zorunludur. Yorum herşeyden önce mantık ve gramer kurallarına göre yapılacaktır. (Tekinay Borçlar Hukuku, Genel Hükümler.s.148) sözleşmenin 8 nci maddesi davalı (k.davacı) TKİ'ye, 22 nci maddesi ise davacı k.davalı işletmeciye yükümlülük yüklemektedir. Dolayısıyla bir şey yapma (ifa) yükümü her iki maddede farklı taraflardadır. Öte taraftan sözleşmenin 8 nci maddesi uyarınca TKİ tarafından tesis edilmiş bir işlemden 22 nci maddede ise işletmeci tarafından tesis edilmiş taşınmaz varlıkların bedelsiz olarak TKİ'ye bırakılacağı öngörülmüştür dolayısıyla her iki maddenin anlam ve amacı farklıdır. Davacı K.davalı tarafından iddia olunan ve işletmeci (davacı k.davacı) tarafından da itiraza uğramayan ihale fiatının bu şarta göre teşekkül etmesi de açıklanmaya çalışılan yorumun teyidi niteliğindedir. Sözleşmelerin yorumunda da kabul edilen teori güven prensibidir. Beyan muhatabının fiilen o beyanı nasıl anladığına yada kendisince bilenebilen bütün hal ve şartları objektif iyiniyet kurallarınca değerlendirerek nasıl anlaması gerektiğine bakılması icap eder ki, bu güven ilkesinin bir sonucudur ve sözleşmenin 22/b maddesinin işleten tarafından dahi yazılı olduğu şekilde anlaşıldığı bizzat davacı vekilinin dava dilekçesinin (d) bendinde yer alan anılan hükmün BK.nun 19 ve 20 nci maddeleri karşısında yok hükmünde sayılması gerektiğine ilişkin beyanıyla da tereddütsüz biçimde ortaya çıkmaktadır. İşleten tapuda kayıtlı bir taşınmazın mülkiyetinin devrini öngören akitlerin resmi şekilde yapılmasının geçerlilik şartı olduğunu sözleşmenin ise bu nitelikte bulunmadığını da ileri sürmüşse (BK.m.213, MK.634) taraflar arasındaki sözleşmenin 5 yıl gibi uzunca sayılabilecek bir süre yerine getirilmesi karşılıklı edimlerin ifa edilmiş olmasına göre şekle aykırılık geçersizlik iddiasının MK.nun 2.maddesinde ifadesini bulan afaki iyiniyet kuralıyla bağdaştığı söylenemez. (YHGK nun 6.6.1979 t. E.1978/4-190, K.1979/4799) ve böyle bir savunma yasal himayeden yoksun kalır. Bu açıklamalar ışığında k.davacı- davalı TKİ'nin taraflar arasındaki sözleşmeye göre, işletenin rödövans sözleşmesinin geçerli olduğu dönemde edindiği taşınmazların devrini isteyebileceği açıktır davalı k.davacı devri talep etmeyecek gayrimenkullerin değerini talep etmiş olmakla mahkemece yapılacak iş arazilerin değerinin tespit olunarak işleten k.davalıdan tahsiline hükmetmekten ibarettir. Mahkemece yasal olmayan gerekçelerle davanın reddine karar verilmesi doğru olmamış ve hükmün açıklanan nedenlerle bozulması gerekmiştir.
SONUÇ : Yukarıda açıklanan nedenlerle davalı (k.davacı) vekilinin temyiz itirazlarının kabulüyle hükmün davalı (k.davacı) yararına BOZULMASINA, ödediği temyiz peşin harcının isteği halinde temyiz edene iadesine 2.3.1998 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.