 |
T.C.
YARGITAY
11. Hukuk Dairesi
Esas No : 1996/4002
Karar No : 1996/4432
Tarih : 17.6.1996
Yargıtay içtihatları bölümü
Yargıtay Kararı
Taraflar arasındaki davadan dolayı Ankara 3.Asliye Ticaret Mahkemesince verilen 8.2.1996 tarih ve 191-48 sayılı hükmün temyizen tetkiki davacı vekili tarafından istenmiş ve temyiz dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla dosyadaki kağıtlar okundu gereği konuşulup düşünüldü:
Davacı vekili, müvekkiline ait ev eşyalarının (3.500.000) TL bedel ile taşınması hususunda davalı ile sözleşme yapıldığını, ancak taşımanın yetersiz insan gücü ve araç ile yapılması nedeniyle bir kısım eşyaların taşınmadığı gibi taşınan eşyalarında hasarlandırıldığını, ev halkının taşımaya yardım etmek durumunda kaldığını, durumun davalıya bildirilmesi üzerine gelen bir gencin bağırıp çağırdığını, bu durumda taşıma ücretinin yasal yollardan ödeneceğinin bildirilmesi üzerine müvekkilini korkutmak ve dövmek için üstüne yürüdüğünü, bilahare de montaj işlerini yapan elemanını ve dava dışı Mucibe C...'e bağışlanan eşyaları da alarak gittiğini, taşımanın tam yapılmaması nedeniyle müvekkili ve ailesini acaba eksik eşya var mı diye endişeye bırakmasının da haksız eylem olduğunu ileri sürerek, taşıma ücretinin mahkemece belirlenmesine, (3.500.000) TL taşıma ücretinin dava sonuna kadar gelir getirecek şekilde vadeli hesapta bankaya tevdiine, belirlenecek ücrete göre taraflara ödenmesine, şimdilik (500.000) TL maddi ve (30.000.000) TL manevi tazminatın faiziyle tahsiline, hükmedilecek tazminatın Tüketiciyi Koruma Derneğine bağışlanacağının gerekçeye yazılmasını talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili, davacıya ait eşyaların (3.500.000) TL+%15 KDV bedelle taşınması ve ayrıca koltuk takımının belirlenen diğer adrese ( 500.000) TL+KDV bedelle taşınması için sözleşme yapıldığını, bir kısım eşyaların kayıp olduğunun bildirilmesi üzerine bir görevlinin gönderildiğini, eşyaların tamam olmasına rağmen davacının taşıma ücretini ödemediği gibi müvekkili elemanlarını kovduğunu, bunun üzerine koltuk takımı üzerinde hapis hakkının kullanıldığını, TTK.788 maddesi uyarınca hasar hususunda, dava hakkının düştüğünü savunarak davanın reddini istemiştir.
Mahkemece, iddia ve savunmaya, toplanan delillere nazaran, taşımanın gereği gibi yapılmamasına dayalı olarak taşıma bedelinin mahkemece belirlenmesinin mümkün olmayıp ücretin taraflarca belirlenebileceği, davacının çizik, çökme gibi hasarlar çıplak gözle görülebilecek hasarlar olup, taşınan eşyalar kayıtsız şartsız kabul edildiğinden ve mahkemeye bir tespit de yaptırılmadığından hasar tazminatına ilişkin davanın dinlenemeyeceği, ayrıca manevi tazminatı gerektirecek bir eylemin mevcut olmadığı, şirket yetkilisinin münakaşa sonrası kendiliğinden gittiği, kaldı ki, şirket ortağı olmayan ve sadece şirkette çalışan kişi eyleminden davalı şirketin sorumlu tutulamayacağı sonucuna varılarak davanın reddine karar verilmiştir.
Karar, davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir. Davacıya ait ev eşyalarının davalı tarafından evden eve taşınması için taraflar arasında sözleşme yapıldığı uyuşmazlık dışı olup, ancak davacı; taşımanın eksik ve kusurlu yapıldığını ileri sürerek taşıma ücretinin mahkemece belirlenmesini, taşıma sırasında eşyalara verilen hasar nedeniyle maddi tazminat ödenmesini ve ayrıca davalının istihdam ettiği elemanının haksız eylem ve kişilik haklarına saldırısı nedeniyle manevi tazminat ödenmesini istemiştir. Her ne kadar taraflar arasında yazılı bir sözleşme yok ise de, "evden eve nakliyat" olarak adlandırılan bu taşıma şeklinde ev eşyalarının bir evden diğer bir eve taşınması ile birlikte, ev eşyalarının toplanması, ambalajlanması, taşınması ile birlikte taşıtanın talimatı doğrultusunda eşyaların yerlerine montajı ' dahi taşıyıcı. tarafından, üstlenilmektedir. Anılan bazı hizmetlerin verilmesini de kapsaması itibariyle bu sözleşmeleri kısmen karma bir sözleşme olarak da nitelendirmek mümkündür. Bu tespitlerden sonra;
1-Davacı, taşıma ücretinin (KDV dahil) toplam (3.500.000 ) TL olduğu hususunda mutabakat sağlandığını, ancak, eksik ve kusurlu taşıma nedeniyle bunun dahi mahkemece belirlenmesini istemektedir. Davalı ise, taşımanın iki ayakta gerçekleştirileceğini, ev eşyalarından bir kısmının (3.500.000) lira+KDV ücretle yapılacağını savunmuş olup, dava tarihinden iki gün öncesine rastlayan bir tarihte de davacı aleyhine giriştiği icra takibiyle (4.000.000+600.000 KDV) olmak üzere toplam (4.600.000) TL'yi taşıma ücreti olarak talep ettiği dosya kapsamından anlaşılmaktadır. Davacı da. taşımanın ikinci ayağını oluşturan eşyaların dava dışı Necibe C...'e bağışlandığını açıkladığı gibi, yargılama sırasında tanık olarak dinlenen Necibe'de, davacı tarafından bağışlanan bir kısım eşyaların kendi adresine taşınmak üzere davalı ile bizzat anlaştığını beyan etmiş olup. yine dosya münderecatından davalı tarafından navlun ücretine karşılık üzerinde hapis hakkı kullanılan bu eşyaların mülkiyeti hususunda Necibe tarafından ayrı bir dava açıldığı ve davanın kabul ile neticelendiği görülmektedir. Yine taşınan eşyaların dağınık bir vaziyette bırakıldığı ve bir kısım ev eşyalarının hiç taşınmadığı ileri sürülmektedir. Bu durumda, gerek olayın yukarıda açıklanan şekli, gerekse davacının talep ve yargılama sırasındaki açıklamaları nazara alındığında, taşıma ücreti hususunda dahi taraflar arasında muaraza çıkmış olduğu anlaşılmaktadır. Yoksa dava mahkemece kabul edildiği gibi, alalade taşıma ücretinin mahkemeye tespit ettirilmesine ilişkin değildir. Davacının böyle bir dava açmakta hukuki yarar ve menfaati olup, mahkemece, taşımanın ikinci ayağına ilişkin taşıma ücretinden davacının sorumlu olup olmadığının araştırılması, gerçekten de eksik taşıma olup olmadığının tespiti, şayet eksik taşıma varsa buna isabet eden oranın taşıma ücretinden düşülebileceğinin kabulü, (KDV) ücretinin yükümlüsünün belirlenmesi ve hasıl olacak sonuca göre muarazanın giderilmesi yolunda bir karar vermek gerekirken, anılan hususlar gözden kaçırılarak yazılı olduğu şekilde bu kaleme ilişkin talebin reddine karar verilmesi doğru olmamıştır.
2-Taşınan eşyanın kayıtsız şartsız kabulü, taşıyıcı aleyhine açılacak dava hakkını düşüreceği TTK. nün. 788/ilk maddesi hükmü gereğidir. Ne var ki, somut olayda; davacı daha taşıma devam ederken gerekli özen ve dikkatin gösterilmediğini görüp, taşımanın eksik yapıldığının yanında, eşyalara taşıma sırasında hasar verildiğini de telefon ile davalıya bildirmiştir. Bu husus, davalının da delil olarak dayandığı hazırlık evrakları arasında bulunan ve davalı şirketin Ali C...'un 24.4.1995 tarihli ifade tutanağı ile sabit olduğu gibi ve yine zabıtaca düzenlenen 24.2.1995 tarihli tutanak içeriğinden de anlaşılmaktadır. Artık bu durumda yani olayın özelliği dikkate alındığında eşyanın kayıtsız şartsız kabulünden söz etmek mümkün değildir. Mahkemece, hasar nedeniyle istenen tazminat bakımından da işin esasına girilmesi gerekirken yazılı şekilde bu yöne ilişen talebin reddi isabetsiz olmuştur.
3-Manevi tazminata ilişkin isteğe gelince; tüzel kişilerin de adam çalıştırabileceği doğal olup, şayet çalışan adamlar hizmetin görülmesi sırasında karşı tarafa bir zarar vermişlerse (maddi veya manevi) B.K.nun 55 ve 100 üncü maddelerine göre adam çalıştıranın bu zararlardan dolayı sorumluluğu sözkonusudur. Zarara uğrayan kimse B.K.nun 41 inci maddesine göre zararın asıl faalinden tazminat isteyebileceği gibi, BK'nun 55 inci maddesi hükmü gereği, çalıştıran kimseden veya her ikisinden de birlikte isteyebilir. Zarar gören bunlardan hepsine veya dilediğine ilk müracaat hakkına dahi sahiptir. (F.Necmeddin Feyzioğlu Borçlar Hukuk Genel Hükümler Cilt I sh.635, Olgaç-age 1959, sh 549, v.d)
Manevi tazminatın yasal dayanağı B.K.nün 49 uncu maddesi olup, bu madde gereğince kişilik hakları ihlal edilen kimselerin madde de açıklanan şartların bulunduğu hallerde manevi tazminat isteyebileceği ifade edilmiştir. Anılan maddedeki "şahsi menfaatleri haleldar olan" cümlesiyle, şahsın kişiliğine giren, namus, şeref, sır, isim, hürriyet, haysiyet, duygu hayatı ve ruhi ahengi gibi kişilik haklarının ihlali kasdedilmiştir (YHGK.nun 6.6.1951-4/191-122/51, YHGK.nun 9.10.1963 4/14-81).
Dava konusu olayda, taşımanın gerekli özenle yerine getirilmediğini gören davacı, beklenen davranış biçimini göstermiş ve davalı şirketi telefon ile arayarak olaya müdahale edilmesini istemiştir. Bunun üzerine, davacı evine gelen davalı şirketin istihdam ettiği kişinin ise, "...ne hakla bize telefon açarsınız, bu işi bu şekilde yaparız" gibi sözleri asabi bir şekilde sarfedip davacı üzerine fiilen yürüdüğü, bunun üzerine davacının "polis çağıracağım" demesi üzerine diğer işçileri de yanına alarak oradan ayrıldığı, yoksa, kendiliğinden olay yerinden ayrılmanın söz konusu olmadığı, tanık anlatımları ile kanıtlanmıştır. Bu durumda, gerek davalı şirketin istihdam ettiği kişinin bu eylemleri ve gerekse taşıma işinin yarım bırakılması davacının kişilik haklarına saldırı niteliğinde olup, mahkemece davacı yararına takdir olunacak bir manevi tazminata da hükmetmek gerekirken aksine düşünceyle yazılı şekilde karar verilmesi de doğru olmamıştır.
SONUÇ : Yukarıda l, 2, 3 nolu bentlerde açıklanan nedenlerle davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulüyle hükmün davacı yararına BOZULMASINA, ödediği temyiz peşin harcın isteği halinde temyiz edene iadesine, 17.6.1996 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.