 |
T.C.
YARGITAY
11. Hukuk Dairesi
Esas No : 1996/3622
Karar No : 1996/6581
Tarih : 08.10.1996
Yargıtay içtihatları bölümü
Yargıtay Kararı
DAVA : Taraflar arasındaki davadan dolayı Kastamonu Asliye Hukuk Mahkemesi'nce verilen 14.3.1996 tarih ve 766-131 sayılı hükmün duruşmalı olarak temyizen tetkiki davacı vekili tarafından istenmiş olmakla duruşma için tayin edilen 8.10.1996 gününde davacı avukatı S.A. gelip davalı avukatı tebligata rağmen gelmediğinden temyiz dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşıldıktan ve hazır bulunan taraf avukatı dinlendikten sonra vaktin darlığından ötürü işin incelenerek karara bağlanması duruşmadan sonraya bırakılmıştı. Bu kerre dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra işin gereği konuşulup düşünüldü:
KARAR : Davacı vekili, davalının müvekkilinden aldığı para karşılığnda 24.7.1992 ödeme tarihli ve (21.500.000) TL meblağlı senedi imzalayarak verdiğini, senet bedelinin icra takibiyle tahsil edildiğini, ancak davalının imza inkarında bulunduğunu ve mercii hakimliğince itirazının kabul edildiğini, davalının istirdat istemesi üzerine senedin geçerliliği yönünden Asliye Hukuk Mahkemesi'nde dava açıldığını, davanın kabulüne karar verilmesine rağmen bu defa senedin hamiline düzenlendiği için kambiyo senedi vasfında olmadığından bahisle kararın bozulduğunu ve davanın reddedildiğini ileri sürerek 24.7.1992 tarihli adi senetteki imzanın davalıya ait olduğunun tespiti ve senedin geçerliliğinin tespitine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili, davanın reddini istemiştir.
Mahkemece, eda davasının açılması mümkün olan hallerde tespit davası açılamayacağı, davanın açılmasında davacının hukuki menfaatinin bulunmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
Karar, davacı tarafından temyiz edilmiştir.
İlke olarak, tespit davası, eda davası açılması mümkün olmayan hallerde açılabilir. Bir başka anlatımla, eda davasının açılmasının mümkün olduğu hallerde tespit davası açılamaz. Dava konusu somut olayda ise; davacı, dava konusu belgeyi dayanak yaparak davalı (borçlu) aleyhine kambiyo hukukuna mahsus takip ile icra takibinde bulunarak takip konusu meblağı tahsil etmiştir. Davalının imza inkarı nedeniyle İcra Tetkik Mercii Hakimliği'nde görülen dava ise " senet üzerindeki imzanın borçluya ait olmadığı kabul edilerek tahsil edilen bedelin iadesine" karar verilmiş olup, borçlu (davalı)nın bu ilamı infaza tevessül etmesi nedeniyle davacı, gerek ret ile sonuçlanan aynı mahkemenin 1995/580-546 sayılı davayı ve gerekse akabinde işbu davayı açmıştır. Somut olayın bu özelliği nazara alındığında, senet bedelini tahsil eden ve henüz iade etmediği anlaşılan davacı bir eda davası açamayacağına göre, davacının bu davayı açmakta hukuki menfaat ve yararının bulunduğunun kabulü zorunlu olup, mahkemece işin esasına girilerek hasıl olacak sonuca göre bir karar vermek gerekirken açıklanan hususlar gözden kaçırılarak yazılı şekilde hüküm kurulması doğru görülmemiştir.
SONUÇ : Yukarıda açıklanan nedenlerden dolayı davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulüyle hükmün davacı yararına BOZULMASINA, 6.000.000 lira duruşma vekillik ücretinin davalıdan alınarak davcıya verilmesine, ödediği temyiz peşin harcın isteği halinde temyiz edene iadesine, 8.10.1996 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.