 |
T.C.
YARGITAY
11. Hukuk Dairesi
Esas no : 1995/6766
Karar no : 1995/7863
Tarih : 23.10.1995
Yargıtay içtihatları bölümü
Yargıtay Kararı
DAVA : Taraflar arasındaki davadan dolayı Erzurum 1. Hukuk Mahkemesince verilen (...) hükmün temyizen tetkiki davalı vekili tarafından istenmiş (...) olmakla (...) gereği konuşulup düşünüldü:
KARAR : Davacılar vekili, müvekkillerinin annesi ve eşi olan muris Dilfuruz'un davalı sigorta, şirketine 06.12.1993 tarihinde yaşam sigortası yaptırdığını, murisin 20.01.1994 tarihinde vefat ettiğinden sigorta tazminatının talep edilmesine rağmen ödenmediğinden sigorta menfaatdarları olan davacı Fikret için (150.000.000) TL. davacı Ünsal için (112.500.000) TL. sigorta bedelinin davalılardan tahsilini talep ve dava etmiştir.
Davalı sigorta vekili, murisin 19.11.1993 tarihinde kar paylı süper yaşam sigortası yaptırdığını, ancak 15 yıldır yüksek tansiyon hastası olduğu halde bunu teklifnamede belirtmediğini, poliçe taziminden iki gün sonra 21.11.1993 tarihinde Erzurum Atatürk Üniveristesi Hastanesindeki belgelerden 15 yıldır yüksek tansiyon hastası olduğu ve düzenli ilaç kullandığnın anlaşıldığını, buna göre T.T.K. 1290 ve Hayat Sigortaları Genel Şartları 2. maddesine göre poliçenin hükümsüz kaldığını, davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Mahkemece iddia, savunma, poliçe, murise ait hasta kağıt ve belgeleri ve tüm dosya kapsamından davacı vekili son celsede her iki davacı için toplam (150.000.000) TL. tazminat talep etmiş olup davalı sigorta şirketine murisin ölüm haberi 27.07.1994 tarihinde bildirilmesine rağmen cayma hakkını kullanmadığına göre sigorta hükümlerinin geçerli olduğundan davanın kabulü ile (150.000.000) TL.'nin ihtarnamenin tebliğinden 15 gün sonraya tekabül eden 11.06.1994 tarihinden itibaren işleyecek % 65 temerrüt faiziyle birlikte davalıdan tahsiline karar vermiştir.
Kararı, davalı vekili temyiz etmiştir.
Yukarıdaki açıklamalardan anlaşılacağı üzere davacıların murisi sigortalı Dilfuruz'un 15 yıldan beri yüksek tansiyon rahatsızlığı bulunduğu halde, bunu 19.11.1993 günü düzenlenen teklifnamede bu hastalığın kendisinde mevcut olup olmadığı sorulmasına rağmen bu soruya (hayır) cevabı verdiği ve bunun üzerine aynı günden başlamak üzere 06.12.1994 tarihinde düzenlenen poliçe ile sigorta güvencesi oluşturulduğunu, bunu takiben 20.01.1995 tarihinde beyin kanaması teşhisi ile hastaneye kaldırıldığı ve fakat aynı gün vefat ettiği sabit bulunmaktadır.
Mahkemenin de kabul ettiği gibi, sigorta sözleşmesi kurulurken sigortalıya yüklenen doğru bilgi verme (ihbar) yükümlülüğü ile ilgili TTK.nun 1290. maddesi hükmü mal sigortalarına ilişkin olmakla birlikte yerleşmiş Yargıtay uygulaması ile hayat ve kaza sigortalarında da uygulanmaktadır. Bu nedenle sigorta ettiren sigortacıya doğru bilgi bermekle yükümlü bulunmaktadır. Rizikonun gerçekleşmesinden önce sigortacı bilginin yanlış verildiğini öğrendiği takdirde aynı hüküm gereğince sigortacıya sözleşmeden cayma hakkı tanınmıştır. Cayma hakkının kullanılmadığı halde ise bu hak düşer ve sözleşme hükümlerini doğurmaya devam eder Dava konusu olayda ise, rizikonun gerçekleşmedinden önce sigortacı bu hususu öğrenmiş değildir. Ancak, hastaneden gelen belgelerle sigortacı bu hususu öğrenebilmiştir. Rizikonun gerçekleşmesinden sonra sözleşmeden cayma esasen mümkün olamaz. Böyle bir durumda sigortacı ya sözleşmeye koyacağı hükümle ya da Borçlar Kanunu genel hükümlerine dayanarak savunma hakkını koruyabilecektir. Nitekim, dava konusu olayda da genel şartların 2. maddesine konulan hükümle, ihbarın gerçeğe aykırılığı bir hükümle sabit olduğu takdirde poliçenin, dolayısı ile sözleşmenin hükümsüz hale geleceği kararlaştırılmıştır. Poliçeye bu yolda konulan hüküm sigorta hukuku ile ilgili emredici nitelikte hükümlere aykırı olmadığı gibi, B.K.nun sözleşme hukuku ilkelerine de aykırı ihbarın gerçeğe aykırılığının saptanması halinde bu konudaki düzenlemenin yapılmadığı TTK.nun 1290. maddesinde sanki bu yolda bir hüküm varmışcasına sözleşme hükmünün bu maddeye aykırı olamayacağı gerekçesiyle davanın kabulü doğru görülmemiştir.
Böyle bir durumda mahkemece yapılacak iş; Dairemizin yerleşmiş uygulaması gereğince sigortalının müptelası olduğunu bildirmediği hipertansiyon (yüksek tansiyon) rahatsızlığı ile ölüm sebebinin birbiri ile irtibatlı olup olmadığı, bu sahada uzman bir tıp mensubu bilirkişiden rapor alınarak araştırıması, şayet irtibat mevcut olduğu takdirde teklifname ve poliçe düzenleme tarihi ile ölüm tarihinin yakınlığı birlikte değerlendirilerek sigortacının sözleşme genel şartlarına göre sigorta bedelini ödeme yükümlülüğü altında olup olmadığı sonucuna varılması gerekmektedir.
SONUÇ : Yukarıda açıklanan nedenlerle davalı vekilinin temyiz isteminin kabulü ile kararın BOZULMASINA (23.10.1995)