 |
T.C.
YARGITAY
11. Hukuk Dairesi
E. 1995/5195
K. 1995/6430
T. 18.9.1995
Yargıtay içtihatları bölümü
Yargıtay Kararı
- KOOPERATİF YÖNETİM KURULU KARARLARI
(Genel kurula itiraz)
KARAR ÖZETİ: Ortaklıktan ihraç kararı dışındaki kooperatif yönetim kurulu kararlarına karşı doğrudan dava açılamaz Sözkonusu yönetim kurulu kararına karşı, önce genel kurul nezdinde itirazda bulunmak gerekir. Bu prosedüre uyulmaksızın açılan dava dinlenemez
(1163 s. Koop. K. m. 16, 53)
Taraflar arasındaki davadan dolayı, (Ankara Asliye 4. Ticaret Mahkemesi)'nce verilen 1.3.1995 tarih ve 550-139 sayılı hükmün temyizen tetkiki davacı vekili tarafından istenmiş ve temyiz dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla; dosyadaki kağıtlar okundu, gereği konuşulup düşünüldü:
Davacı vekili; müvekkilinin, davalı kooperatifin son yapılan genel kurul toplantısında yönetim kurulu üyeliğine seçildiğini; ancak, diğer iki yöneticinin, müvekkilini dışlayıp kooperatif defterlerini yedlerine alarak kooperatifi zararlandırıcı kararlar aldığını ve bunu yaparken de göstermelik gerekçelerle müvekkilinin yönetim kurulu toplantılarına katılmadığı yolunda eski tarihli sahte tutanaklar düzenlediklerini ve son olarak da keyfi bir kararla müvekkilinin yönetim kurulu üyeliği görevine son verdiklerini ileri sürerek, anılan kararın iptalini ve müvekkilinin yönetim kurulu üyeliğinin devamına karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili; üst üste üç kez mazeretsiz olarak yönetim kurulu toplantısına katılmayan davacının görevine ana sözleşmenin 45. maddesine uygun olarak son verildiğini savunmuştur.
Mahkemece, ortaklıktan ihraç dışındaki yönetim kurulu kararlarına karşı doğrudan dava açılamayacağı, davacının sözkonusu yönetim kurulu kararına karşı önce genel kurul nezdinde itirazda bulunması gerekirken, bu prosedüre uyulmaksızın açılan davanın dinlenemeyeceği gerekçesiyle ve oy-çokluğu ile davanın reddine karar verilmiştir.
Hükmü, davacı vekili temyiz etmiştir.
Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle gerektirici sebeplere ve delillerin takdirinde bir isabetsizlik bulunmamasına göre davacı vekilinin bütün temyiz itirazları yerinde değildir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerden dolayı davacı vekilinin bütün temyiz itirazlarının reddiyle usul ve kanuna uygun bulunan hükmün (ONANMASINA), 124.500 lira temyiz ilam harcından peşin harcın mahsubuyla temyiz edenden alınmasına, 18.9.1995 tarihinde oyçokluğuyla karar verildi.
KARŞI OY YAZISI
Kural olarak, yönetim kurulu kararları aleyhine iptal davası açılamaz. Ancak, yönetim kurulunun aldığı karar bir ortağı veya yönetim kurulu başkanı yahut üyesini doğrudan doğruya ilgilendirir veya onun haklarını ortadan kaldırır nitelikte ise, bu tür yönetim kurulu kararları aleyhine iptal davası açılabilir (Gönen Eriş, Anonim Şirketler Hukuku, Ankara-1 995, S. 266; Gönen Eriş, Açıklamalı İçtihatlı Türk Ticaret Kanunu, Cilt: 1, 2. Bası, Ankara-1992, S. 1119 vd.).
Dava konusu olaya ilişkin 14.5.1994 günlü yönetim kurulu kararına göre davacı, yönetim kurulu üyesi iken, yönetim kurulunun toplantılarına üst üste üç kez özürsüz olarak katılmadığı için, yönetim kurulu üyeliği sıfatı düşürülmüştür. Yönetim kurulunun bu kararı, yönetim kurulu üyesi olan davacıyı doğrudan doğruya ilgilendiren ve onun yönetim kurulu üyeliği sıfatından doğan haklarını ortadan kaldıran bir karardır. Bu tür kararlar için yönetim kurulu üyesi davacının, dava hakkının bulunduğunun kabulü gerekir.
Öte yandan, yönetim kurulu üyesinin, genel kurula itiraz hakkının tanınması da, uygulamada beklenen sonucu sağlayacak nitelikte değildir. Çünkü, yönetim kurulunun genel kurula itirazı, hangi tarihte toplanacak genel kurulda incelenecektir. Davacının, genel kurulu olağanüstü toplantıya çağırmaya yetkisi yoktur. Ayrıca, yönetim kurulu ile denetçilere karşı yapacağı olağanüstü çağrı isteminin reddi halinde davacının herhangi bir başvuru hakkı da yoktur. Genelde bir yıl sonra yapılması olasılığı bulunan olağan genel kurul gündemine, bu itirazın alınmaması halinde de, davacının hukuki başvuru yolları kapalıdır. Yani, davacının, somut olay nedeniyle itirazının uzun bir süre incelenememesi halinin ortaya çıkacağı açıktır. Bu hal ise, yönetim kurulu üyelerinin tasfiyesi için başvurulan yeni bir yol olarak ortaya çıkar ve bunun sakıncalarını da şimdiden görmek olanaksızdır.
Açıklanan tüm bu nedenlerle, yasaya aykırı bir yorum biçimini benimseyen sayın çoğunluk kararına,yerel mahkeme kararının b o z u 1 m a s ı gerektiği düşüncesiyle katılmıyorum.
Gönen ERİŞ
11. Hukuk Dairesi Başkanı