 |
T.C.
YARGITAY
11. Hukuk Dairesi
E. 1995/3856
K. 1995/4829
T. 9.6.1995
Yargıtay içtihatları bölümü
Yargıtay Kararı
HAYAT SİGORTASI
KAN KARDEŞLİK İLİŞKİSİ
MANEVİ YARAR
KARAR ÖZETİ: Hayat sigortası sözleşmesinin yapılabilmesi için, sigortayı yaptıran kimsenin, hayati sigorta ettirilen kimsenin hayatının devamında, maddi veya manevi yararının bulunması, sigortanın geçerlik koşuludur. Yasalarımızda (kan kardeşlik) ilişkisi hakkında bir düzenleme yoktur. Ancak, Türk .folkları ile örf ve adetlerinde kan kardeşlik, kişileri bir anlamda akrabalık bağlarına benzer bir biçimde bağlayan özel bir ittifak olarak tanımlanmış ve ayrıca bu ilişkinin aynı hak ve imtiyazlarından yararlanılan kuvvetli bir dostluk olduğu da vurgulanmıştır. Dolayısıyla aralarında kan kardeşlik ilişkisi bulunan kan kardeşlerden her birinin hayatının devamında, bir diğerinin manevi yararının bulunduğunun kabulü gerekir.
(6762 s. TTK. m. 1321)
Taraflar arasındaki davadan dolayı, (Nazilli 1. Asliye Hukuk Mahkemesi) 'nce verilen 28.3.1995 tarih ve 373-221 sayılı hükmün temyizen tetkiki davalı vekili tarafından istenmiş ve temyiz dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla; dosyadaki kağıtlar okundu, gereği konuşulup düşünüldü:
Davacı vekili; müvekkilini menfaattar göstererek hayat sigortası yaptıran arkadaşı Şener'in ilk primi ödemesinden sonra öldüğünü, davalının, poliçenin ölümden sonra tanzim edildiği ve birini vefatı ile menfaat sağlamanın genel şartlar dışında olduğu gerekçe gösterilerek ölüm tazminatının davalıca ödenmediğini ileri sürerek 57.600.000 lira sigorta tazminatının sigortalının ölüm tarihi olan 6.8.1991 gününden itibaren % 30 yasal faiziyle tahsilini talep etmiştir.
Davalı vekili; poliçeyi ölen Şener'in imzalamayıp, davacının imzaladığını, poliçe tanziminde Şener'in hayatta olmadığını, ödendiği iddia edilen prim pey akçesi olup, ilk prim ödenmediğinden poliçenin hükümsüz olduğunu savunarak davanın reddini istemiştir.
Mahkemece; davanın reddine dair verilen karar, Dairemizin 16.5.1994 gün ve 1994/3-4330 sayılı ilamıyla bozulmuştur. Bozmaya 'mahkemece uyularak, ölen ile davacının yakın arkadaş ve kan kardeşi olduklarını, ekonomik durumları iyi olup, sigortalının hayatının devamında yakın arkadaşlık nedeniyle maddi ve manevi menfaati bulunduğu gerekçesiyle 57.600.000 lira sigorta tazminatının 7.8.1991 tarihinden itibaren yasal faiziyle davalıdan tahsiline karar verilmiştir.
Kararı, davalı vekili temyiz etmiştir.
Davacı vekili, müvekkili ile müvekkilince hayatı sigorta ettirilen Şener'in kan kardeşi olduklarını ve bu nedenle arkadaşlıktan da öte yakınlıkları bulunduğunu, bu durumda müvekkilinin bu sigorta akdini yapmakta TTK.nun 1321. maddesinde öngörülen manevi menfaat unsurunun mevcut olduğunu ileri sürmüş bulunmaktadır. Bu konuda dinlenen davacı tanıkları davacının bu yöndeki iddiasını doğrulamış bulunmaktadırlar.
Bu durumda, kan kardeşliğine varan yakın arkadaşlık ilişkisinin TTK.nun 1321. maddesinde öngörülen manevi menfaat kapsamı içinde olup olmadığının tespitini gerektirmektedir. Zira anılan maddenin koyduğu ilkeye göre, böyle bir sigorta akdinin yapılabilmesi için sigortayı yaptıran kimsenin, hayatı sigorta ettirilen kimsenin hayatının devamında maddi veya manevi menfaatinin bulunması, sigortanın geçerlilik şartı olarak kabul edilmiştir.
Tanık anlatımlarından davacı ile hayatı sigorta ettirilen kimse arasında hem kan kardeşliği, hem de çok yakın arkadaşlık ilişkisi bulunduğu anlaşılmaktadır. Yasalarımızda (kan kardeşlik) ilişkisi hakkında bir düzenleme mevcut değildir. Ne varki Türk folkları ile örf ve adetlerinde bu kavrama yer verilmiştir. Buna göre, kan kardeşlik, kişileri bir anlamda akrabalık bağlarına benzer bir biçimde bağlayan özel bir ittifak olarak tanımlanmış ve ayrıca bu ilişkinin aynı hak ve imtiyazlarından yararlanılan kuvvetli bir dostluk olduğu da vurgulanmıştır (Bkz., Ana Britannica c. 12, sh. 475; Meydan-Laröusse, c. 6, sh. 839). Kan kardeşlik ilişkisini açıklayan bu bilgiler karşısında davacının bu ilişkisi bulunduğu ve hayatını sigorta ettirdiği arkadaşının hayatının devamında manevi menfaatinin bulunduğunun kabulü gerekir.
O halde, yukarıda yapılan açıklamalara ve dosyadaki yazılara, mahkemece uyulan bozma kararı gereğince hüküm verilmiş olmasına ve delillerin takdirinde tir isabetsizlik bulunmamasına göre, davalı sigorta vekilinin temyiz itirazlarının reddiyle kararın onanması gerekmiştir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle davalı sigorta vekilinin temyiz itirazlarının reddiyle kararın (ONANMASINA), bakiye 1.455.600 lira temyiz ilam harcının temyiz edenden alınmasına, 9.6.1995 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.