 |
T.C.
YARGITAY
11. Hukuk Dairesi
Esas no : 1995/3544
Karar no : 1995/5903
Tarih : 10.07.1995
Yargıtay içtihatları bölümü
Yargıtay Kararı
DAVA : Taraflar arasındaki davadan dolayı İstanbul 7.Asliye Ticaret Mahkemesi'nce verilen 10.02.1995 tarih ve 1015-100 sayılı hükmün duruşmalı olarak temyizen tetkiki davacı vekili tarafından istenmiş olmakla duruşma için tayin edilen 30.06.1995 gününde davalı avukatı Nur Özkuşçuoğlu gelip davacı avukatı tebligata rağmen gelmediğinden temyiz dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşıldıktan ve hazır bulunan tarafın avukatı dinlendikten sonra vaktin darlığından ötürü işin incelenerek karara bağlanması duruşmadan sonraya bırakılmıştı. Bu kerre dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra işin gereği konuşulup düşünüldü.
KARAR : Davacı vekili, müvekkilinin davalı bankadan 29.0.7.1993 tarihinde döviz endeksli olarak (92.000) DM karşılığı Türk Lirası konut kredisi aldığını, her ay 2702 DM karşılığı TL. ödemelerin bir müddet normal sürdüğünü, ancak 1994 yılı başlarındaki ekonomik kriz ve dövizdeki şok artışlar nedeniyle sözleşmenin edimler arasındaki dengeyi aşırı bozduğunu, bu itibarla sözleşmeye hakimin müdahale şartlarının doğduğunu ileri sürerek hakimin müdahalesi ile sözleşmenin yeni koşullara uyarlanmasını, edimler arasındaki dengenin sağlanması bakımından 3 Ocak 1994 tarihindeki döviz kuru esas alınarak (1 DM = 8674 TL) döviz borcunun TL borcuna çevrilmesine ve bakiye borcun (469.540.968) lira olarak tespitine, aylık %5.5 faiz uygulanmasına karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Dava vekili cevabında, davacının değişik altermatifler arasından kendisine en uygun olanını kendi iradesi ile seçtiğini sözleşmeye bağlılık ilkesinin korunması gerektiğini, edimler arasındaki dengenin aşırı bozulduğundan söz edilemeyeceğini savunarak davanın reddini istemiştir.
Mahkemece, toplanan delillere nazaran sözleşmenin tarafların serbest iradeleri ile oluşturulduğu, mevcut sözleşmenin tümü ile ortadan kaldırılacak şekilde taraflara yeni sözleşme yapmaya zorlanamayacağı, davacının baştan beri TL olarak kredi kullanması imkanına sahipken tercihini bu yönde kullandığı, TL bazında kredi alanların geri ödemelerinin çok daha fazla olduğunu esasen dövizdeki artışlar para alıp satan bankanın da aynı etkide olumsuz etkilendiği, sözleşmeye müdahale şartlarının oluşmadığı sonucuna varılarak davanın reddine karar verilmiştir.
Karar, davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Davacı, davalı Bankadan, dövize endeksli kredi aldığını ve dövizde beklenmeyen kur artışları olduğunu ileri sürerek, alınan bu kredi için geri ödemeler bakımından, uyarlamaya karar verilmesini istemiştir. Davalı Banka, bu kredi için Türk Lirası karşılığında herhangi bir uyarlamaya ilişkin, davacıya öneri getirmemiş ve ayrıca kredi sözleşmesinde de, bu yönde bir hüküm bulunmadığı anlaşılmıştır. Başka bir deyişle, davalı banka, dövize endeksli geri ödemeler bakımından, Türk Lirası ödemeler önermemiş ve kredi sözleşmesinde de, davacı yararına, dövize bağlı değilde, Türk Lirası karşılığı ödemeler için hükümler olmadığı gözlenmiştir.
Kredi borçlusu davacı, davalı bankaya olan kredi borcu yönünden, olağanüstü hallerin oluştuğunu ileri sürmesine karşın, davalı Banka aksine olarak, bu iddiayı kabul etmemiş ve kredinin geri ödemelirinin dövize bağlı olarak yapılması gerektiğini savunmuş bulunmaktadır. Ekonomik ağırlıklı Nisan 1994 günlü kararların, bankaların kredileri yönünden, özellikle kredi borçluları için olumsuzluk doğurup doğurmadığı, uygulamada tartışma konusu olmakla beraber, bankaların genel temayülü olarak, kredilerdeki geri ödemelerin Türk Lirasına çevrilmesinin önerildiği de bir gerçektir. İşte, bu genel uygulama gözönüne alınarak, davalı bankanın iyiniyetli olarak, davacı borçluya karşı, Türk Lirası bazında bir öneri getirmesinin uygun olacağı hususu gündeme gelmiştir. Bu nedenle, davacı tarafa, işbu dava için borçlu olduğu kredi yönünden Türk Lirasına bağlı olarak geri ödemeler bakımından bir uyarlama isteyip istemeyeceği ve istemi halinde davalı Bankanın, eğer bu krediyi Türk Lirası bazında açmış olması halinde ne miktar aylık ödemeleri kabul edeceği ve bu kabulün, kredinin ilk açılışından itibaren ne olması gerektiği için bilirkişi kurulu raporu alınması ve bu raporda, kredinin Türk Lirası olarak açılan hallerde ödemelerin ne olduğunun saptanması ve sonucu çevresinde bir karar verilmesi gerikirken, yazılı biçimde hüküm kurulması doğru görülmemiş ve hükmün bozulması gerekmiştir.
SONUÇ : Yukarıda açıklanan nedenlerle davacı tarafın temyiz itirazının kabulüne, yerel mahkeme kararının BOZULMASINA, davacı vekili gelmediğinden vekalet ücreti takdirine yer olmadığına, ödediği temyiz peşin harcın isteği halinde temyiz edene iadesine 10.7.1995 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.