 |
T.C.
YARGITAY
11. Hukuk Dairesi
Esas no : 1995/2377
Karar no : 1995/3438
Tarih : 17.4.1995
Yargıtay içtihatları bölümü
Yargıtay Kararı
Taraflar arasındaki davadan dolayı Ankara 2. Asliye Hukuk Mahkemesince verilen 12.9.1994 tarih ve 1016-542 sayılı hükmün temyizen tetkiki davalı hazine vekili tarafından istenmiş ve temyiz dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla dosyadaki kağıtlar okundu gereği konuşulup düşünüldü:
Davacı vekili, müvekkiline Mecburi Mali Mesuliyet Sigortasıyla Sigortalı araca davalının %100 kusurlu olduğu halde meydana gelen kazada (7.800.000) TL'lık hasar meydana geldiği, hasar bedelinin sigortalısına ödendiğinden bu miktarın davalıdan tahsilini talep etmiştir.
Savalı vekili, kusuru kabul etmediklerini hasarın fahiş olup, idare şoförünün davaya ihbarını talep etmiş, hasar bedelinin ihtiyari mali mesuliyet sigortasından tahsil edildiğini belirtmiştir.
Mahkemece, iddia, savunma, trafik kazası tesbit tutanağı bilirkişi raporu ve tüm dosya kapsamından davalı bakanlık sürücüsü %100 kusurlu olarak davacıya sigortası araca çarparak (7.800.000) TL'lik hasar meydana getirdiği, hasar bedelinin sigortalısına ödendiğinden bu miktarın ödeme tarihinden itibaren davalıdan tahsiline karar verilmiştir.
Kararı davalı vekili temyiz etmiştir.
Davacı sigorta şirketi kendi sigortalısına Karayolları Trafik Kanunu 92. maddesin uyarınca rücu etmektedir. Nitekim davacı vekili dava dilekçesinde anılan maddeye dayanarak düzenlenen Trafik Sigortası Genel Şartlarının 4/c maddesine dayanmış bulunmaktadır. Dava konusu olayda davalı idare tarafından kendi aracına ait olaya karışlan şoförün sürücü belgesini ibraz ettiğine göte anılan maddeye göre davacının zorunlu trafik sigortası uyarınca kendi sigortalısına başvurması mümkün değildir. Dava dilekçesinde yer alan ağır kusur iddiasına gelince, davacı sigorta şirketi trafik sigortasına göre sigortaladığı aracı şoförünün kasdi hareketi veya ağır kusurlu olduğunu ispat etmesi gerekir. Dosyaya ibraz edilen bilirkişi raporunda olayda kasıt unsuru bulunduğu saptanamadığı gibi dairemiz uygulaması şekline göre kasta yaklaşan bir kusurun mevcudiyet ide belirlenmemiş bulunması karşısında davanın reddine karar verilmesi gerekirken bu hususlar üzerinde durulmadan ve incelemeden davanın kabulü doğru görülmemiştir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle davalı vekilinin temyiz itirazlarının kabulüyle hükmün davalı yararına BOZULMLASINA,ödediği temyiz peşin harcının isteği halinde temyiz edene iadesine, 17.4.1995 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.