 |
T.C.
YARGITAY
11. Hukuk Dairesi
Esas no : 1994/4659
Karar no : 1994/8694
Tarih : 18.11.1994
Yargıtay içtihatları bölümü
Yargıtay Kararı
DAVA : Taraflar arasındaki davadan dolayı İstanbul Asliye 7. Ticaret Mahkemesi'nce verilen 2.7.1993 tarih ve 139-631 sayılı hükmün duruşmalı olarak temyizen tetkiki davacı muk. davalı vekili tarafından istenmiş olmakla duruşma için tayin edilen 3.6.1994 günüde davacı avukatı Zafer Kural gelip, davalı avukatı tebligata rağmen gelmediğinden temyiz dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşıldıktan ve hazır bulunan taraflar avukatları dinlendikten sonra bazı noksanlıkların ikmali için dosya mahalline gönderilmişti. Bu kerre ikmalen gelmekle dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra işin gereği konuşulup düşünüldü:
KARAR : Davacı ve mukabil davalı vekili, müvekkilinin komanditer davalının komandite olduğu komandit şirketin 11.09.1987 tarihinde kurulduğunu, ancak davalının son zamanlarda ortaklık prensiplerine uymayan devranışlarda bulunduğunu, müvekkilini işyerine sokmadığını, işçileri kovduğunu, denetleme imkanı vermediğini, şirketin realiyet alınana giren yeni bir adi şirket kurarak aynı işyerinde faaliyete başladığını ileriye sürerek, davalının ortaklıktan ihracını ve TTK.nun 173.madde gereğince davalının yaptığı işlemlerin şirket adına yapılmış sayılmasına karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı ve mukabil davacı vekili, şirketin bir hizmet şirketi olduğunu, Bosch marka dizel pompaların yetkili servisi olduklarını, işten anlayanın müvekkili olup yeni kurulan şirketin tamir ve servis işiyle uğraşmadığını, davacının şirketin faaliyetlerini engellediğini ve ortaklar arasında ihtilal çıktığını belirterek asıl davanın reddini, mukabil davanın kabulü ile şirketin fesh ve tasfiyesini talep ve dava etmiştir.
Mahkemece, iddia ve savunmaya, toplanan delillere göre, şirketin iki ortaklı olup davacının komaditer davalının komandite ortak olduğu, isteğin kabulü halinde şirketin tek ortakla kalıp vasfını kaybedeceği, davacının fesih ve tasfiye de istemediğinden davasının reddi gerekeceği, keza kusurlu olan davalının ise mukabil davasının reddi gerekeceği sonucuna varılarak, asıl ve mukabil davaların reddine karar verilmiştir.
Kararı, davacı ve mukabil davalı vekili temyiz etmiştir.
Yerel mahkemece, davalı Rüstem Kudeki'nin komandite ortak olduğu ve adi komandit ortaklığın iki ortaklı bulunduğu ve bu ortağın adi komandit ortaklıktan çıkarılması sonucunda, bu ortaklığın hukuki niteliğini kaybedeceği görüşüyle, davanın reddine karar verilmiş bulunmaktadır. Dairemiz de, 3.7.1995 gün ve 2086/4647 sayılı kararında bu görüşü benimsemişti. Ancak, öğretideki değişik görüşler, (Camoğlu/Poroy/Tekinalp, Ortaklıklar ve Kooperatifler Hukuku, 5. Bası, İstanbul 1993 , S.1/9; Ersin Camoğlu İHFM, C.XLII, Sa 1-4, s.299 vd; Fahiman Tekil, Şirketler Hukuku Cilt 1. İstanbul 1976, s.242 vd). Dairemizce yeniden değerlendirilmiş ve bu uygulamadan aşağıdaki gerekçelerin ışığında dönülmüştür.
Adi komandit ortaklığın resih edilmesi, tasfiyesi ve ortakların, ortaklıktan çıkarılması ile ilgili hususlarda, TTK.nun 267. maddesinin yollaması sonucu, TTK.nun 184 ve 242. maddeleri aynen uygulanır. TTK.nun 199 ve 200. maddelerinde de, iki kişilik kollektif ortaklıklar için özel düzenleme getirilmiş bulunmaktadır. TTK.nun 199 ve 200. maddelerinin iki kişilik adi komandit ortaklarda da uygulanmaması hususunda herhangi bir yasal engel yoktur. Aksine, TTK.nun 267. maddesinin yollaması sonucu bir uygulama zorunluğu vardır. Öte yandan, adi komandit ortaklarla ilgili hükümlerde, gerek çıkarılma ve gerekse haklı nedenle çıkarılma hakkının kullanılması açısından, komadite ve komanditer ortaklar arasında fark da öngörülmemiştir. Bu itibarla, komanditer ortak gibi davalı komandite ortağın da, TTK.nun 199. maddesi uyarınca ortaklıktan çıkarılması ve bunun koşulları oluştuğundan, adi komandit ortaklığın tümünün davacı komaditer ortağa tahsisi olanaklıdır.
Açıklanan bu durum karşısında iki kişilik adi komandit ortaklarda da, davacı komanditer ortağın, ortaklığın feshini istemeden haklı nedenlerle davalı komandite ortağın, ortaklıktan çıkarılması istenebileceğinden, taraf delillerinin bu açıdan yeniden değerlendirilmesi ve sonucu çerçevesinde bir karar verilmesi gerekirken yazılı biçimde karar tesisi doğru görülmemiş ve hükmün bozulması gerekmiştir.
SONUÇ : Yukarıda açıklanan nedenlerle davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile yerel mahkeme kararının BOZULMASINA, 750.000 lira duruşma vekalet ücretinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine, ödediği temyiz peşin harcın isteği halinde temyiz edene iadesine, 18.11.1994 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.