 |
T.C.
YARGITAY
11. Hukuk Dairesi
E. 1993/6410
K. 1994/1301
T. 21.2.1994
Yargıtay içtihatları bölümü
Yargıtay Kararı
YOLCULUK
MALULIYET
MALULIYETIN ARTIŞI
KARAR ÖZETİ Maluliyetin artışı nedeniyle açılan tazminat davasına ilişkin zamanaşımı, bu maluliyetin artışının öğrenilmesiyle başlar.
(6762 s. TTK. m. 762, 767)
Taraflar arasındaki davadan dolayı, (Ankara Asliye 2. Ticaret Mahkemesi)nce verilen14.7.1993 tarih ve 259-627 sayılı hükmün temyizen tetkiki davalı vekili tarafından istenmiş ve temyiz dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla; dosyadaki kağıtlar okundu, gereğikonuşulup düşünüldü:
Davacı vekili; müvekkilinin davalı TCDD.'ye ait trende yolculuk yaparken yaralanıp %37 oranında malül kaldığının anlaşıldığını, maluliyet derecesinin de sürekli artış kaydettiğini, fazlaya dair hakları saklı kalmak üzere, sürekli iş görmezlik oranının yeniden tesbiti ile (3.000.000) lira tazminatın reeskont. faiziyle birlikte davalıdan tahsilini talep etmiştir.
Davalı vekili; olay 5.1.1979 tarihinde meydana geldiğinden TTK.nun 767. ve BK.nun 60. maddesi gereğince zamanaşımı yönünden davanın reddine, kesinleşen ilamlarla davacının % 37 olarak malüliyet oranının tesbit edildiğini, 87/650 E. sayılı dosyada fazlaya dair talep bulunmadığını, daha önceki faiz talebinin % 30 olduğunu, reeskont faiz talep edilemeyeceğini haksız ve yersiz açılan davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Mahkemece; iddia, savunma, kesinleşen ilamlar, Adli Tıp raporu ve tüm dosya kapsamından 1987/650-89/320 sayılı dosyada davacının malüliyet oranının % 37 olduğu, tüm raporların Adli Tıp Kurumu'na gönderilerek yeniden alınan raporda malüliyet oranının % 43.2'ye yükseldiği, tazminat hesabı yönünden yapılan bilirkişi incelemesinde % 6.2 oranındaki malüliyet artışından doğan miktarın (62.214.033) lira olduğu anlaşıldığından, fazlaya dair haklar saklı tutularak açılan davada (3.000.000) liranın dava tarihinden itibaren %48 reeskont faiziyle birlikte davalıdan tahsiline karar verilmiştir.
Kararı, davalı vekili temyiz etmiştir.
Davacı tarafından açılan Önceki davada,davacının uğradığı kaza sonucu % 37 oranında maluliyetinin kesinleştiği saptanarak dava bu maluliyet oranına göre sonuçlandırılmıştır. Oysa, davacı açtığı bu yeni dava ile maluliyet oranında değişiklik yükselme olduğunu bildirmiştir. Nitekim, mahkemece Adli Tıp Kurumu'ndan alınan 25.11.1992 tarihli kurulu raporunda davacının ayak bileğindeki deformasyonun, önceki rapora dayanarak yapılan nervus fibularis paralizöve bağlı olmadığı bu nedenle bu hususun ayrıca mütalası gerektiği ve buna bağlı malüliyet oranının ise % 7,5 olduğu saptanmış bulunmaktadır.
Yukarıda da değinildiği gibi, davacının malüliyet oranındaki artışın Önceki olaya bağlı ve fakat 25.11.1992 tarihli raporla ortaya çıktığı anlaşılmasına göre, bu ek malüliyet artışından doğan zararın da bu tarihte Öğrenildiğinin ve buna bağlı tazminat davası zamanaşımının da bu tarihten itibaren başlatılması gerekir. Nitekim, doktrinde de zarar görenin sağlık durumunun, daha sonra kötüleşmesi halinde bundan doğan zararın bağımsız olarak ele alınacağı ve bu yeni zarar için yeni bir zamanaşımı süresinin işlemeye başlayacağı kabul edilmektedir (Bkz. Prof. Dr. F. Eren, Borçlar Hukuku Genel Hükümler, Cilt: 2, Sh. 433 ve orada atıfta bulunulan yerli ve yabancı yazarlar).
O halde, yukarıda açıklamalara göre davalı vekilinin zamanaşımına yönelik temyiz itirazları varit olmadığı gibi dosyadaki yazılara kararın dayandığı delillerle gerektirici sebeplere ve delillerin takdirinde bir isabetsizlik bulunmamasına göre davalı vekilinin bütün temyiz itirazları yerinde değildir.
SONUÇ Yukarıda açıklanan nedenlerden dolayı davalı vekilinin bütün temyiz itirazlarının reddiyle usul ve kanuna uygun bulunan hükmün (ONANMASINA), 30.000 lira temyiz ilam harcından peşin harcın mahsubu ile temyiz edenden alınmasına, 21.2.1994 tarihinde oyçokluğuyla karar verildi.
KARŞI OY YAZISI
Davacı tren yolculuğu yaparken, 5.1.1979 tarihinde vuku bulan kazada % 35 oranında malül kalacak derecede yaralanmıştır. Davacı, Devlet Demir Yolları aleyhine bu nıalüliyet oranı üzerinden tazminat davası açmış, fazla haklarını saklı tutmuş, daha sonra malüliyet oranı % 37 'ye yükselince başka bir dava açmış, en son olarak 212.1992 tarihinde maluliyetinin arttığını ileri sürerek ve yine fazla haklarını saklı tutarak işbu davayı açmıştır.
9avalı vekili cevap dilekçesinde, zamanaşımı def'inde bulunmuştur.
Taşıma ilişkisinden kaynaklanan tazminat davası, TTK.nun 767/5. maddesi hükmünce 10 yıllık zamanaşımına tabidir. Dava ise bu on yıllık sürenin geçmesinden sonra açılmıştır. Buna rağmen mahkemece, zararın daha sonra meydana çıktığı gerekçesi ile dava kabul edilmiş, davalı vekilinin temyizi üzerine karar Dairemiz sayın çoğunluğu tarafından onanmıştır.
Hukukta zamanaşımı müessesesi, ihtilafların bir noktada sona erdirilmesi amacına yönelik olarak kabul edilmiştir. Zamanaşımı süresi içinde maluliyet oranındaki artışların yeni zarar olarak kabul edilmesi doğaldır. Ancak zamanaşımı süresi sona erdikten sonra, aynı olaya ilişkin olarak zararın artması veya yeni zararların doğması, zarar görenin yeni tazminat isteklerine yol açmamak gerekir. Aksi halde zamanaşımı sürelerinin mukavele ile degiştirilemeyeceğine dair olan yasa hükmü dahi aşılmış ve zamanaşımı süresi uzatılmış olur. Hele bu durumda yeni bir zamanaşımı süresinin başlayacağına dair görüş kabul edilirse, sorumlu kişinin süresiz bir sorumluluk durumuna konulmasına yol açar ki, bu hal hukuk ilkelerine aykırılık teşkil eder.
Benzer bir olayda İsviçre'de görülen bir tazminat davasında yerel mahkeme, tanınmış hukukçular Deschenaux ve Tercier'in mütalaalarına uyarak zamanaşımı süresi geçtikten sonra meydana çıkan bedeni sakatsızlık sebebiyle tazminat davasını kabul etmiş ise de Federal Mahkeme 1. Hukuk Dairesi 3.6.1980 tarihli olup (İT 1980 1. cilt, 573 ve müteakip sahifeleri) hukuk yayın dergisinde yayınlanan kararında, yerleşmiş içtihat ve uygulamalardan sözettikten sonra, 10 yıllık zamanaşımı başlangıcının, zararın daha sonra meydana geldiği hallerde dahi zarara sebep olan ve sorumluluğa esas teşkil eden haksız filin (olay> vuku bulduğu tarih olduğunu kabul etmiştir.
İşbu dava maluliyet artışı sebebiyle açılmıştır. Bilfaiz, zarar ona neden olan olay tarihinden itibaren zamanaşımı süresi geçtikten sonra ortaya çıkmış olsa idi süresiz bir dava hakkı tanınması mümkün olabilir mi idi.
Maluliyet derecesini tespit eden evvelki raporlarda, maluliyetin artabileceğinden bahsedilmemiş, kesin oranlar belirtilmiştir. Mahkemece de BK.nun 46. maddesinde açıklanan şekilde tetkik selahiyeti muhafaza edilmemiştir. Bu madde, zamanaşımı süresinin bitiminden sonra artan zararların nazara alınabilmesine imkan veren, ancak hüküm verilirken cismani zararın neticelerini tayin etmenin mümkün olmaması halinde ve iki yıl için inceleme yetkisini kabul eden istisnai bir hüküm taşımaktadır. BK.nun 46. maddesi de süresiz bir inceleme imkanı tanımamış bu yetkiyi iki yıl ile sınırlamıştır.
Bu açıklamalar karşısında, zararlandırıcı olay tarihinden 13 yıl sonra ve maluliyet oranının artması nedeni ile açılan bu davanın yerel mahkemece zamanaşımı yönünden reddi gerektiği ve bunun sonucu olarak temyiz incelemesi neticesinde ise kabul kararının b o z u 1 m a s ı gerektiği düşünce ve inancında olduğumdan, Dairemiz Sayın Çoğunluğunun onama kararına katılmıyorum.
Nejat ÖZKAN
Başkan