 |
T.C.
YARGITAY
11. Hukuk Dairesi
Esas No: 1993/426
Karar No: 1993/6847
Tarih: 26.10.1993
Yargıtay içtihatları bölümü
Yargıtay Kararı
DAVA : Taraflar arasındaki davadan dolayı Ankara Asliye 4. Ticaret Mahkemesince verilen 18.9.1992 tarih ve 91/172-459 sayılı hükmün temyizen tetkiki davacılar vekili tarafından istenmiş ve temyiz dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla dosyadaki kağıtlar okundu, gereği konuşulup düşünüldü:
KARAR : Davacılar vekili, müvekkillerinin dava dışı limited şirketin davalı banka ile yaptığı kredi sözleşmesinin kefili bulunduklarını, asıl borçlu şirket, hissedarları bulunan diğer davalıların kötü yönetimi nedeniyle münfesih hale geldiğini, bu nedenle şirketin bankaya olan borçlarını kefil olarak ödediklerini, kredi sözleşmelerinin usulüne uygun tanzim edilmemesinde bankanın da kusuru bulunduğunu ileri sürerek (35.537.553) liranın birikmiş faizi (30.207.175) lira ile birlikte rücuen davalılardan müteselsilen tahsilini talep ve dava etmiştir.
Davalılar vekilleri ayrı ayrı cevaplarında, iddianın yerinde olmadığı, kefil olan davacıların müvekkillerine rücu hakkı bulunmadığını belirterek davanın reddini istemişlerdir.
Mahkeme, iddia, savunma, bilirkişi raporları ve toplanan delillere göre, davalı bankanın dava dışı limited şirkete usulsüz kredi kullandırdığı iddiasının kanıtlanmadığı, sermaye şirketi olan limited şirketin kullandığı kredi için TTK.nun 336. mad7desine göre davalı olan yöneticilere rücu edebilecekleri kabul edilse dahi davacıların öncelikle tasfiye halindeki limited şirket ortaklarına başvurulamayacağı gerekçesiyle davanın reddine karar vermiştir.
Hüküm, davacılar vekilince temyiz edilmiştir.
1 - Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle gerektirici sebeplere ve delillerin takdirinde bir isabetsizlik bulunmamasına göre davacıların aşağıdaki bent dışında kalan sair temyiz itirazlarının reddi gerekmiştir.
2 - Davacılar, davalılardan (N.İ.), (A.İ.D.)) ve (H.K.)'nın dava dışı Oto Sanayi ve Ticaret Limited Şirketi'nin ortakları olduğunu ve adı geçenlerin bu şirketi kötü yönetmeleri nedeniyle şirketin münfesih duruma gelerek bor8çlarını ödeyemediğini ve bu nedenle davalıların sorumlu bulunduğunu ileri sürerek, kefaleten ödenen toplam 35.537.553 TL'nın faiziyle beraber davalılardan rücuen tahsilini istemiş bulunmaktadır. Bu iddiaya göre, davacılar davalıların limited şirket ortağı olduğunu, şirketi kötü yönettiklerini ve bunun sonucu alacaklarını şirketten alamayacaklarının açık ve seçik olduğunu belirterek davalıların sorumluluğuna karar verilmesini istemişlerdir.
Dava konusu olayda asıl borçlu dava dışı limited şirkettir. Bu şirketin sorumluluğu, davacılara karşı sözleşme ilişkisinden ve davalıların sorumluluğu ise yasadan doğmaktadır (BK. 50,51 ve TTK 556,336). Bu itibarla davalılar ile dava dışı şirket, davacılara karşı eksik teselsül nedeniyle sorumludur. Bilindiği üzere eksik teselsülden sorumlu olanlar, tam teselsül gibi zararın tümünden sorumlu olup, zarar görenler bunlardan herbirine birlikte dava açabilecekleri gibi ayrı ayrı da açabilirler. Davacılar ise, sadece ddavalılara karşı bu davayı açmışlardır ki, bu biçimdeki başvuruları yasaya uygundur. O halde, davacılar, Limited Şirketin işleriyle görevli ortaklarına veya müdürlerine karşı sorumluluk davası açabilirler.
Davacılar, davalıların ortak ve yönetici olduklarını ileri sürerek sorumlu bulunduklarına karar verilmesini istemişlerdir. Limited şirket ortakları eğer sermaye borçlarını ödemiş iseler, şirkete ve alacaklılara karşı herhangi bir sorumlulukları yoktur. Ancak, dava dışı şirkete müdür veya müdürler atanmamış ise, idareci ortaklar, alacaklılara karşı dolaylı ve dolaysız (doğrudan doğruya oluşan) zarardan sorumludurlar. Yok eğer, şirkete müdür atanmış ise, ortakların sorumlulukları söz konusu değildir. Bu nedenle, davacılara yeniden açıklama yaptırılmak ve bu açıklama bakımından yeniden delil istenmek ve varsa zararın hesabı için gerekirse bilirkişi raporu almak ve hasıl olacak sonuç çerçevesinde karar vermek gerekir.
Kabule göre de, hukuki açıdan bilirkişi raporu alınması ve uygulama ile yasaya aykırı görüş açıklayan bilirkişi raporuna dayanılması da doğru görülmemiştir.
SONUÇ : Yukarıda birinci bentte açıklanan nedenle davacıların sair temyiz itirazlarının reddine ve ikinci bentte yazılı nedenlerle bozulmasına, ödediği temyiz peşin harcının isteği halinde temyiz edene iadesine 26.10.1993 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.