 |
T.C.
YARGITAY
11. Hukuk Dairesi
E: 1992/7465
K: 1993/794
T: 02.12.1993 Yargıtay içtihatları bölümü
Yargıtay Kararı
DAVA : Taraflar arasındaki davadan dolayı İstanbul 1. Asliye Ticaret Mahkemesince verilen 22.6.1992 tarih ve 2838-2232 sayılı hükmün duruşmalı olarak temyizen tetkiki davacı vekili tarafından istenmiş olmakla duruşma için tayin edilen 30.11.1993 gününde taraflar avukatları tebligata rağmen gelmediğinden tetkikatın evrak üzerinde yapılmasına karar verildikten temyiz dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra işin gereği konuşulup düşünüldü:
KARAR : Davacılar vekili, müvekillerinden ismail Semih Korkut'un tüm giderlerini kendisi karşılamak suretiyle Ampi ünvanıyla bir işyeri kurduğunu, ancak çeşitli nedenlerle muvazaalı olarak firmanın sahibi olarak o anda kendisine itimat edilen davalının gösterildiğini, gerçekte davalının işyerinde ücretle çalışan birisi olduğunu, bu hususun, yani (AMPİ) firmasının gerçek sahibinin davacı İsmail olduğunun davalının bir yabancı firmaya çektiği telekste açıkça ifade edildiğini, bilahare iş hacminin daha da artacağı düşünülerek davalı ile müvekkillerinden Ahide'nin (Ampi) Amerikan Pazarlama İthalat İhracat ve Ticaret Limited Şirketi adlı bir şirket kurmayı kararlaştırdıklarını, şirketin esas mukavelesinin hazırlandığını ve şirketin öz varlığının eski firmanın mal varlığı olmasının kararlaştırıldığını, şirkette % 20 pay sahibi olması kararlaştırılan davalının yatırması gereken (1.000.000) TL. sermayenin de müvekkili ismail tarafından yatırıldığını, ancak davalının payının % 50 olmasını aksi takdirde Ampi firmasının mal varlığına sahip olacağını belirttiğini, Ampi firmasının mal varlığına sahip olacağını belirttiğini, Ampi firmasının mal varlığının (36.310.000) TL. olduğunun mahkeme kanalıyla saptandığını, davalının malların bir kısmını kaçırdığının anlaşıldığını belirterek, fazlaya ilişkin hak saklı kalmak kaydıyla (26.010.000) TL'nın banka faizi ile birlikte davalıdan tahsilini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili, iddianın yerinde olmadığını, Ampi firmasının müvekkiline ait olduğunu, davacıların damadı ile müvekkili arasında yabancı uyruklu olan damadın yurt dışından getireceği video kaset filmlerini müvekkiline satması hususunda bir anlaşma yapıldığını, bir süre sonra bu ilişkinin kesildiğini, müvekkilinin, davacıların firmasını ele geçirmek istemelerini tesbit etmesi üzerine limited şirket kurma girişiminden vazgeçtiğini ve akdi fesh ettiğini, yapılan tesbitte malların değerinin yüksek gösterildiğini, teleksin Türkçe tercümesinin yanlış olduğunu, müvekkilinin böyle bir yazışmayı hatırlamakla birlikte aslı ibraz edildiğinde bu konuda açıklama yapılacağını, faizin fahiş olduğunu belirterek davanın reddini istemiştir.
Mahkemece, nam-ı müstear şeklinde belirlenen muvazaalı işleme taraf olduğu ileri sürülen davacı tarafın iddiasını ancak HUMK.nun 290'ncı maddesi hükmünce ancak yazılı delille ispat edebileceği, oysa davacının bu hususta davalıyı bağlayıcı yazılı bir belge ibraz edemediği, her ne kadar davacı bir teleks yazısına dayanarak, davalı adına olan resmi kayıtların hükümden düşürülmesini istemiş ise de, aslı ibraz edilemeyen ve davalının imzasını içermeyen bu belgenin dava sonucunu değiştirecek nitelikte bulunmadığı, davalının teklif edilen yemini yerine getirdiği gerekçesiyle isbat edilmeyen davanın reddine karar verilmiştir.
Kararı, davacı vekilleri temyiz etmiştir.
1- Dosyadaki yazılara kararın dayandığı delillerle gerektirici sebeplere ve delillerin takdirinde bir isabetsizlik bulunmamasına göre davacılar vekilinin aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan sair temyiz itirazlarının reddi gerekmiştir.
2- Ancak, davacı taraf iddiasını isbat bakımından 7.4.1986 tarihli teleksede dayanmış ve bu teleksin davalı tarafından çekildiğini ileri sürmüştür. Dosya içeriğinden de anılan tarihte davalı adına kayıtlı işyerinde bir teleks cihazı bulunmadığı, davalının PTT ile imzalanan Gişe Teleks Aboneliği sözleşmesine istinaden telekslerini PTT kanalıyla çektiği anlaşılmaktadır. Bu durumda şayet PTT'de davacı tarafından çekildiği iddia olunan teleks metninin davalı imzalı aslı varsa belge içeriğine göre bu teleksin davalıyı bağlayacağı tabiidir. Ayrıca dosya içerisinde bulunan ve söz konusu teleksle ilgili olduğu iddia olunan alındı belgesinde de davalının ismi yazılıdır. Bu itibarla mahkemece öncelikle davalının anılan tarihte böyle bir teleks çekip çekmediği, çekti ise metnin imzalı aslı bulunup bulunmadığı PTT den sorulmalı, şayet böyle bir teleks çekilmiş ise ve davalının imzasını taşıyan asli mevcut değilse bu takdirde de davalı adına başkalarının PTT den teleks çekip çekemeyeceği, PTT'nin anılan tarihte gişe abonelik sözleşmesi uyarınca teleks çekmek isteyen kişilerden hangi belgeleri istediği sorulmak ve neticesine göre bir karar verilmek gerekirken, anılan hususlar gözden kaçırılarak eksik inceleme ile yazılı şekilde hüküm tesisi doğru olmamış hükmün bu nedenle davacılar yararına bozulması gerekmiştir.
SONUÇ: : Yukarıda (1) no'lu bendde yazılı nedenlerle ve oybirliği ile davacıların sair temyiz itirazlarının reddine, hükmün (2) no'lu bendde yazılı nedenlerle ve oyçokluğu ile davacılar yararına BOZULMASINA, davacılar vekili duruşmaya gelmediğinden davacılar yararına duruşma vekalet ücreti taktirine yer olmadığına, ödediği temyiz peşin harcın isteği halinde temyiz edene iadesine, 2.12.1993 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.
|