 |
T.C.
YARGITAY
11. Hukuk Dairesi
E: 1992/6626
K: 1993/6317
T: 08.10.1993 Yargıtay içtihatları bölümü
Yargıtay Kararı
DAVA : Taraflar arasındaki davadan dolayı İstanbul 7. Asliye Ticaret Mahkemesi'ce verilen 14.7.1992 tarih ve 800-728 sayılı hükmün temyizen tetkiki taraflar vekilleri tarafından istenmiş ve temyiz dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla dosyadaki kağıtlar okundu gereği konuşulup düşünüldü:
KARAR : Davacılar vekili; müvekkillerinden Canan'ın aile şirketi hüviyetindeki davalı şirketin (10300) payından (1500) payına A ve C grubu paylarının sahibi olduğu gibi babası Hüseyin'in ölümü nedeniyle imtiyazlı (B) grubu (310) payda miras dolayısıyla hissedar olduğunu, bu müvekkilinin eşi durumunda bulunan Bünyamin'i A gurubundan (10) adet, (C) grubundan (500) adet payın devredilerek 22.2.1988 ve 15.4.1988 tarihli noter ihtarnameleri ile bildirilmesine rağmen davalının usulsüz şekilde müvekkili Bünyamin'i ortak olarak kabul etmeyip pay defterine kaydetmediğini ve 7.3.1988 tarihli genel kurula çağırmadığını, bunun üzerine Bünyamin'in pay defterine yazımı için İstanbul 5. Asliye Ticaret Mahkemesine dava açıldığını, bu davanın halen derdest olduğunu, 7. Asliye Ticaret Mahkemesine de 7.3.1988 tarihli genel kurulun iptali için dava açıldığını, temyiz aşamasında olan bu davanın leyhlerine sonuçlandığını, bu olgulara rağmen davalının 3.5.1989 tarihinde yapılan genel kurula Bünyamin'i davet etmediğini, bunun üzerine saat 14.30'da yapılmaya başlanan genel kurula (10) dakika geçikme ile katılmak istendiğinde müvekkillerinin vekillerinin toplantıya sokulmak istenmediğini, ısrar sonucu içeri girilmesine rağmen katılınan andan itibaren alınan kararlara iştiraklerine engen olunduğunu, davranışın sebebinin şirketi keyfi olarak yönetmek isteyen başkan İlhan'ın karı almak gayesinde matuf olduğunu, kurucu Hüseyin'in ölümünden sonra yapılan tüm genel kurallarının keyfiliği nedeniyle iptal ettirildiğini, şirket yönetiminin yasa ve anasözleşme ile iyiniyet kurallarına uygun yürütülmediği gibi kar - zarar tablosu ve blançonun gerçeği yansıtmadığını, karın dağıtılmaması kararının müvekkilerini mağdur etmek amacına yönelik olduğunu, yöneticilere izin verilmesine yönelik kararın şirket aleyhine sonuç verdiğini, yönetim kurulunun seçiminde (B) grubu paydaşların özel toplantı yapma ve adaylarını belirleme ilkelerinin çiğnendiğini ileri sürerek 3.5.1989 tarihli genel kurulda alınan yukarda açıklanan tüm kararların iptalini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili; davacı Bünyamin hakkındaki kararın kesinleşmemiş olması nedeniyle halen ortak sıfatının bulunmadığından aktif dava ehliyetinin bulunmadığını, yönetim kurulu seçiminde (B) grubu paydaş yönetime seçildiğinden yasaya uyulduğunu, diğer iddiaların tümünün asılsız olduğu gibi oybirliğiyle alınmış kararlar olduğunu savunarak davanın reddini istemiştir.
Mahkemece; iddia, savunma, mübrez belgeler ve bilirkişiler raporlarına nazaran davacı Bünyamin'in usulüne uygun pay devralmış olması karşısında davada, aktif dava ehliyetinin bulunduğu, (B) grubu pay sahibinin yönetime seçilmiş olması nedeniyle yönetim kurulunun seçimine dair iptal isteminin yerinde olmadığı, bunun dışında davacıların diğer iptal sebeplerini kanıtlayamadıkları, sadece genel kurulun gündeminin 6. maddesinde bulunan kar dağıtılmaması kararının şirketin mali durumu itibariyle yerinde olmadığı ve TTK.nun 385. ve 469/II. maddelerine aykırı olduğu gerekçeleriyle diğer iptal istemlerinin reddine, kar dağıtılmamasına dair genel kurul kararının iptaline hükmedilmiştir.
Kararı taraf vekilleri temyiz etmişlerdir.
1 - Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle gerektirici sebeplere ve delillerin takdirinde bir isabetsizlik bulunmamasına ve davacılardan Canan Atik 16.4.1987 tarihinde A grubu hissesinden 100 adedini, 22.2.1988 tarihindeki keza A grubu hissesinden 10 adedini ve 14.4.1988 tarihinde C grubundan 50 adet hissesinin eşi diğer davacı Bünyamin Atik'e yazılı şekilde devrettiği ve devir keyfiyetlerin devir eden ve devir alan sıfatı ile hemen ve noter aracılığı ile davalı şirkete bildirildiği ve davalı şirket yönetim kurulunun böylece devirden haberdar olduğu halde imzaların noterden tasdik edilmediğinden bahisle pay defterine yazmaktan kaçındığı, Bünyamin Atik'in ortak olduğunun tesbiti ve pay defterine yazımı hakkındaki davasını kazandığı ancak kesinleşmediği dönemde 11.7.1989 tarihinde iş bu genel kurul iptal davasını açtığı anlaşılmaktadır. İlmühaber veya pay senedi çıkarılmadığı dönemde şayet ana sözleşmede aksine bir hüküm yoksa bir ortağın şirketteki payını başkasına satması mümkün ve taraflar arasında geçerlidir.
Uyuşmazlığın bu satışın şirkete karşı hüküm ifade edip edemiyeceği noktasında toplandığı görülmektedir. Gerçekten TTK.nun 418 maddesinde şirket devir keyfiyetini anasözleşmede derpiş olunan sebeplerden dolayı pay defterine kayıttan imtina edebileceği gibi sebep göstermeksizin dahi kayıttan imtina olunabileceği şartına anasözleşmesine koyabileceği hükmü getirilmiştir.
Gerçekten anonim ortaklıklarda anakural payı veya pay senedinin serbestçe devredilebilirliğidir. Devirde tam serbesti bazı sakıncalar doğurabilir.İşte kanun koyucu, anasözleşmeye konulacak bağlam'lara bu serbestiye sınır getirebileceğini kabul etmiştir. Somut olaya baktığımızda şirket anasözleşmesinin 3 maddesinde B gurubu payların devrinin yönetim kurulunun iznine bağlamış, bunun haricinde devri önleyici bir bağlam hükmü anasözleşmede yer almamıştır. O halde davalı şirketin usulüne uygun yapılmış pay devrini, pay defterine yazmaması usul ve kanuna uygun olmamıştır. Diğer taraftan pay defterine kayıt oy pakkına sahiplik açısından ahcak bir karine oluşturur. Pay sahipliği sıfatının ortaklıkça kabulü ve isbatı açısından sadece pay defterine dayanılırsa, defterin bulunmaması, düzenli kayıt yapılmaması, yazının gerçek dışı ve hatalı olması halinde ona mutlak bir anlam tanınmış olur ve bu şekildeki benimseme gerçek ortakların haklarının zayi olmasına neden olabilir. Oysa pay defterindeki kaydın aksi ispat edilene kadar bir karine oluşturacağının kabulü ve bu defterdeki kaydın kurucu değil bildirici ve açıklayıcı nitelikte olduğu mahkeme içtihatlarında ve Doktrinde benimsenmiş bulunmaktadır.(Ortaklıklar ve Kooperatif Hukuku. Prof. Tekinalp/Çamoğlu güncelleştirilmiş 5. Baskı. 1993 Sh. 455/965/a ve 526/1144 orada zikredilen Federal Mahkemenin (B.G.E. 90 II 164 sayılı içtihadı).
Böylece, somut olay gerçeği bakımından davalı şirkette ilmühaber veya pay senedi çıkarılmadığı dönemde, davacı Bünyamin Atik'in ortak olduğunun tesbiti ve çıplak pay defterine kaydının yapılması hakkındaki davayı da kazandığı göz önünde bulundurulduğunda, adı geçenin iptal davasının açıldığı tarihte henüz pay defterine yazılmamakla birlikte ortak sıfatını kazandığı ve ortak sıfatıyla Genel Kurula çağrılması gerekirken huzurun cetveline yazılmayarak bu toplantıya çağrılmadığı adı geçen davacının TTK.nun 381. Md. uyarınca Genel Kurulda alınan kararların iptali konusunda dava açılabileceği sonuçuna varıldığında davalı vekilinin sayir temyiz itirazları gibi bu temyiz itirazının da reddi gerekir.
2 - Davacı yönünden yapılan temyiz incelemesine gelince Anasözleşmesinin 14.Md.nde Yönetim Kurulunun 3 kişiden oluşacağı ve "seçilmiş bu üç üyeden biri (B) grubu imtiyazlı hisse senedi sahipleri arasından veya onların gösterecekleri hissedarlar arasından" seçileceği öngörülmüştür. 3.5.1989 tarihli Genel Kurulda Yönetim Kurulu'nda doğrudan doğruya bir (B) grubu pay sahibinin seçildiği, davacı vekili B grubu pay sahiplerinin özel toplantı yapıp B grubunu temsil eden bir aday gösterilmeden Genel Kurulun kendiliğinden B grubu bir ortağı Yönetim Kuruluna seçmesinin Anasözleşmesinin 14. maddesine aykırı olduğunu ve Genel Kurulda bu yönde alınan kararın iptalini istemektedir.
Genel olarak, TTK.nun (401) madde uyarınca imtiyazın "paya" bağlanması icap etmektedir. Ne var ki, belli bir pay grubuna tanınan üstün hakta imtiyaz olarak nitelendirilmektedir ve imtiyazların korunması sistemine tabi tutulmaktadır. (Y.11.H.D.16.10.1979 gün E: 1979, 4286 K: 4769 G.Eriş. Türk Ticaret Kanunu - Ticari İşletme ve Şirketler 1992 sh: 1253, Somut olayda da Anasözleşmenin 14. maddesi B grubu pay sahiplerine Yönetim Kuruluna aday gösterme ve bu gruptan bir ortağın seçilmesi konusunda grup imtiyazı tanıdığı kabul edilmelidir. Uyuşmazlığın bu maddenin yorumundan kaynaklandığı anlaşılmaktadır. 14. madde 2 şıklı olarak yazılmıştır. 3 grubunun aday göstermesi halinde ki bu adaylar B grubu dışında da olabilir. Bu adayın seçilmesi ancak B grubu tarafından aday gösterilmemesi halinde yine B grubu hissedarlar arasından Yönetim Kurulu'na bir ortağın seçileceği anlamında yorumlanması gerekmektedir. Bu yorum Türk Ticaret Kanuna alınmamakla birlikte İsviçre B.K.nun 708/4 ve 5 maddesine uygun bulunduğu aksinin kabulü maddenin
yazılış amacına aykırı olduğu gibi, maddenin bu şekilde iki şıklı yazılmasını da anlamsız kılar. Olayda seçilen Yönetim kurulu üyelerinden birisi (B) grubu pay sahibi olduğuna göre, seçimde Anasözleşmeye aykırılık yoktur. Bu nedenle davacıların yerinde görülmeyen tüm temyiz itirazlarının reddiyle hükmün onanması gerekir.
SONUÇ: : Yukarıda yazılan 1. ve 2. maddelerde yazılı edeplere, dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle gerektirici sebeblere ve delillerin takdirinde bir isabetsizlik bulunmamasına göre, taraf vekillerinin bütün temyiz itirazlarının reddi ile usul ve kanuna uygun bulunan hüküm ONANMASINA, aşağıda yazılı bakiye 7.000 lira temyiz ilam harcının temyiz eden davacıdan alınmasına, aşağıda yazılı bakiye 5.000 lira temyiz ilam harcının temyiz eden davalıdan alınmasına, 08.10.1993 tarihinde oybirliğiyle karar verilmiştir.
|