 |
T.C.
YARGITAY
11. Hukuk Dairesi
E: 1992/4360
K: 1992/10104
T: 20.10.1992 Yargıtay içtihatları bölümü
Yargıtay Kararı
DAVA : Taraflar arasındaki davadan dolayı İstanbul 7. Asliye Ticaret Mahkemesince verilen 29.3.1991 tarih ve 216-221 sayılı hükmün duruşmalı olarak temyizen tetkiki davalılardan Alka, Ecen, BMS A.Ş. vekilleri tarafından istenmiş olmakla duruşma için tayin edilen 20.10.1992 gününde davacı avukatı İsfendiyar Şefren ile davalı avukatı Oğuz İmregün geldiler temyiz dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşıldıktan ve hazır bulunan taraflar avukatları dinlendikten sonra vaktin darlığından ötürü işin incelenerek karara bağlanması duruşmadan sonraya bırakılmıştı. Bu kerre dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra için gereği konuşulup düşünüldü:
KARAR : Davacı vekili; müvekilinin uzun süreden beri çatal, kaşık, bıçak ve sari madeni sofra eşyası üretim ve satışını yaptığını, bu alanda tanınmış marka haline geldiğini, müvekkilinin 5.3.1986 tarihinde tescil ettirdiği (Göreme-2000) modeli ile aynı model mamüllerin davalı Ecem Ltd. Şti.'ce imal edilecek ve üzerlerine (Alke) ve (Bms) markaları basılmak suretiyle diğer davalılarca satıldığını, davalı tarafça imal edilen mamüllerin dış görünüşleri, ebat ve kalıpları, sap modeli, sap üzerindeki tezyinat ve çizgilerin müvekkilinin bu model mamüllerine tam bir benzerli arzettiğini, iki mamül arasındaki ayniyetin teknik zaruretten doğduğunun ileri sürülemiyeceğini, davalıların eyleminin markaya tecavüz ve haksız rekabet teşkil ettiğini ileri sürerek markaya vaki haksız tecavüzlerin men ve ref'ine, haksız rakabetlerin men'ine, bu mamüller ile kalıpların imhasına, piyasadaki malların toplatılarak, imhasına, hükmün ilanına karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalılar Akte Ltd. Şti., Batı Mak.A.Ş. ve Ecem Ltd. Şti. vekili, marka açısından bir iltibas, bulunmadığını, dava konusu edilen dizaynın tüm Avrupa'da kullanıldığını, orjinal tarafı olmadığını, bu dizaynın yaratılmasında davacının katkısı bulunmadığını, savunarak davanın reddine istemiştir.
Mahkemece, davacıya ait tescilli modelin bir başkasına ait olduğunun belirtilmesinin başlı başına davacının tescilli markasının korunmasını elgelleyici bir olgu olarak kabul edilemeyeceği, bu şekilde bir sonuca varmanın dava konusu olmayan bir durum saptamak anlamına geleceği, tarafların mamullerinin benzer oldukları bilirkişi raporu ile saptandığına göre modeli tescil edilmiş davacının korunmaya değer bir faydalanma hakkı bulunduğu,
haksız rekabetin oluştuğu gerekçesiyle davanın kabulüne karar verilmiştir.
Kararı davalılar Alke Ltd. Ş., Batı Mak.A.Ş. ve Ecem Ltd. Ş. vekili temyiz etmiştir.
Davacı, 5.3.1986 tarihinde marka olarak tescil ettirdiği şekli, imal ettiği ürünlerinde marka olarak kullanma hakkını sahiptir (Tıpkı 13.6.1986 tarihinde tescil edilen markasındaki fil resmi gibi). Yoksa tescilli resimdeki gibi bir modelin imalatının tek başına kendisine ait olduğunu Markalar Kanuna dayanarak ileri süremez. Markalar Kanunu, imal edilen ürünün şeklini, dizaynını korumayıp, tescil edilenyazı, resim ve benzerinin, bu üründe kullanma hakını koruması altına alır. Dolayısıyla, davacının 5.3.1986 tarihinde marka olarak tescil ettirdiği şekil, davalılar tarafından marka olarak kullanılmadığından olayda Markalar Kanunun uygulama alanı bulunmamaktadır. Türkiye'de, sınai model ve resimlerin korunması ile ilgili bir mevzuat da bulunmadığından davacı, sadece T.T.K.nun haksız rekabet hükümlerine dayalı olarak talepte bulunabilir.
Dosyada mevcut broşürlerden davacının, dava konusu yaptığı modelin
Avrupa'da bir çok firma tarafından aynı sınai tasarım altında imal ve satıldığı anlaşılmaktadır. Dolayısıyla yaygın bir hale gelen ve ilk defa Türkiye'de yapılmış özgün bir model olmayan bu modelli mamullerin davalı tarafından imal edilmesi tek başına haksız rekabet teşkil etmez. Diğer yandan, dava konusu mamüllerin cins ve vasıf itibariyle alıcıları tarafından markaya önem verilerek satın alındıkları, sözü edilen mamüllerde taraflara ait değişik yazı ve markalar bulunduğu, böylelikle alıcıların satın alırken olağan bir şekilde bu ayrımı yaptıklarının kabul edilmesi gerektiği hususları gözönünde tutulduğunda ortada bir iltibastan da bahsedilemez. Bu sebepler davacı iddiası, haksız rekabet hükümlerine göre de yerinde değildir.
Açıklanan nedenle le, davanın reddine karar verilmesi gerekirken aksi düşünce ile yazılı şekilde hüküm kurulması bozmayı gerektirmiştir.
SONUÇ: : Yukarıda açıklanan nedenlerle hükmün, temyiz eden davalılar yararına BOZULMASINA, (250.000) lira duruşma vekalet ücretinin davacıdan alınarak mümeyyiz davalılara verilmesine, ödediği temyiz peşin harcın isteği halinde temyiz edene iadesine, 20.10.1992 tarihde oybirliğiyle karar verildi.
|