 |
T.C.
YARGITAY
11. Hukuk Dairesi
E: 1991/3829
K: 1992/11087
T: 03.12.1992
Yargıtay içtihatları bölümü
Yargıtay Kararı
DAVA : Taraflar arasındaki davadan dolayı İstanbul Asliye 3. Ticaret Mahkemesince verilen 30.1.1991 tarih ve 598-37 sayılı hükmün temyizen tetkiki davacı vekili tarafında istenmiş ve temyiz dilekçesinin süresi içinde verildiği alaşılmış olmakla dosyadaki kağıtlar okundu gereği konuşulup düşünüldü:
KARAR : Davacı vekili, müvekkili şirkete sigortalı bulunan Diresul maddesinin Barselona'dan Mersin'e davalının donatanı bulunduğu gemiyle taşındığını, tahliyede 12 fıçıın boş, 7 fıçınınn ise akarlı olarak teslim edildiğini, müvekkiliin bu nedele sigortalısına toplam (5.121.778-) TL. ödemede bulunduğunu ileri sürerek, anıla meblağı banka reeskont faiziyle birlikte davalıdan tahsiliin talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili, konişmentoda yüken değerinin yazılı olmaması nedeniyle TTK. md. 1114 gereğince müvekkilinin sorumluluğunu parça başına (100.000-) TL. ile sıırlı olduğunu, bu hususun koişmentonun 21. maddesi ile de açıkça belirtildiğii, koişmentodaki özel kayda göre Yargıtay kararlarının bu davada emsal teşkil etmeyeceğii ileri sürmüştür.
Mahkemece, her ne kadar konişmentoda, malların vasıf ve ağırlığını belirtildiği ve ayı zamanda 28.3.1988 tarih ve 2984 numaralı proforma faturaya uygu olduğu belirtilmiş ise de, bu kısmın altına ayrıntıların sevkiyatının arzusu üzerine konişmentoya derç edildiğiin, bu tür ilavein sevk edilen malları değerini belirten belge olarak kabul edilmediğinin acenta tarafından şerh edildiği, bu açık meşruhat karşısında TTK. md. 1110'un ilk fıkrasının tatbik edilemeyeceği, davalının sorumluluğuu TTK.'nun 1114. maddesi gereğince parça başına sorumluluk olduğu gerekçesiyle ve oy çokluğu ile davanın kısmenn kabulü ile hasarlı 4 fıçı için (40.000-) TL. kararda belirtilen nisbetlerdeki faiziyle birlikte davalıdan tahsiline, fazlaya ilişki istemin reddie karar verilmiştir.
Kararı, davacı vekili temyiz etmiştir.
TTK.'nun 1116/5. maddesi ile emredici nitelikte olduğu belirtilen aynı yasanın 1114. maddesi hükmüne göre, yükleten, yükü cins ve kıymetini yüklemeye başlamadan önce taşıyana bildirdiği ve bu hususlar konişmentoya yazıldığı takdirde taşıyıcı aynı yasanın 1112. ve 1113. maddeleride belirtile şekilde saptaacak zarardan yükletene ve/veya gönderilene karşı sorumlu bulunmaktadır. Yine aynı maddede bu bildirimde bulunulmaması halinde taşıyıcının sorumluluğu koli ve parça başına belli bir limitle sınırlandırılmış bulunmaktadır. nitekim, doktrinde de bu bildirimin yapılmış olduğu hallerde tazminatı sıırlandırıcı sözleşme hüküm veya kayıtlarının hükümsüz olduğu kabul edilmektedir. (Bkz. M.S.Okay, Deniz Ticaret Hukuku, Cilt 2, İst. 1971, s. 239, Sorumluluk Anlaşması, İst. 1976, s. 136)
Dairemizin emsal nitelikli kararlarında da (Bkz. G.Eriş, Deniz Ticaret Hukuku ve Sigorta, Akara 1990, s. 631; Y.11.Hukuk Dairesi 25.5.1982, E.1979, K. 2502) yüklete tarafından gemiye yüklennen emtianın cinsi, ağırlığı, nintelikleri ile bununla ilgili fatura veya akreditif kayıtlarıı taşıyana bildirilmiş olması ve bu kayıtları koişmentoya yazılmış olması halide artık yükün değeriin tesbiti ve bilinmesi mümkün olduğunda; bu gibi hallerde yükleten tarafından malın değerinin taşıyana bildirilmiş olduğunun kabulü gerektiği içtihat edilmiş bulunmaktadır. Dava konusu olayda da yükün 129 fıçı ihtiva eden 32 paket halinde (16.661) kg. ağırlığında olduğu ve emtianın markası ve inteliklerinin dahi konişmentoya derç edildiği ve ayrıca proforma fatura numarasının da konişmentoya yazıldığı anlaşılmaktadır.
Yukarıda açıklaa kökleşmiş Yargıtay İçtihatları'na göre, bu bilgilerin taşıyana verilmesi halinde malın değerinin de bildirildiğinin ve taşıyan tarafından bilinmesi gerektiğii kabulü gerekir. Kaldı ki, konişmentoda beyanlar hanesinde yükün nev'i, adedi, cinsi, ağırlığı, ölçüsü, markası bölümleri açıldığı halde yükü değeri konusunda bir bildirim hanesinin açılmadığı da dikkat çekmektedir. Bu durum karşısında malın değerinin taşıtan tarafından bildirildiğinin kabulünü engelleyecek bir hükmün konişmentoya konulması taşıyanın sorumluluğunu kaldıracak ve daraltacak nitelikte bulunduğudan bu hükmün dikkate alınması mümkün bulunmamaktadır. Şu halde mahkemece TTK.'un 1061. maddesi gereğince gerçek zarar saptanarak sonucuna göre bir hüküm tesis etmek gerekirken aksine düşüncelerle yazılı şekilde hüküm tesisi doğru olmamış, hükmün bu edenle davacı yararıa bozulması gerekmiştir.
SONUÇ : Yukarıda açıklanan nedenlerle davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün davacı yararına bozulmasına, ödediği temyiz peşin harcın isteği halide temyiz edene iadesine, 3.12.1992 tarihinde oyçokluğuyla karar verildi.