 |
T.C.
YARGITAY
11. Hukuk Dairesi
E: 1991/2383
K: 1991/2234
T: 29.03.1991
Yargıtay içtihatları bölümü
Yargıtay Kararı
DAVA : Hasan Türk ile T.Genel Sig.A.Şti arasındaki davadan dolayı İstanbul Asliye 7. Ticaret Mahkemesince verilen 11.7.1989 gün ve 85-655 sayılı hükmü onayan dairenin 29.11.1990 gün ve 8534-7645 sayılı ilamı aleyhinde davalı vekili tarafından karar düzeltilmesi isteğinde bulunulmuş ve karar düzeltme dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla dosyadaki kağıtlar okundu gereği konuşulup düşünüldü:
KARAR : Davacı vekili, davalı şirkete kasko poliçe ile sigortalı müvekkiline ait dozer aracının uçuruma düşerek hasarlanması sonucu zarar miktarının tespiti için hakem-bilirkişi yoluna başvurulduğunu, üçüncü hakem-bilirkişi raporunun yetersiz ve yasa ile poliçe hükümlerine aykırı olduğunu ileri sürerek hakem bilirkişi kararının iptali ile zarar miktarı olan (9.166.910) liranın temerrüt tarihinden itibaren davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili 3. hakem bilirkişi raporu ile tarafların bağlı olduğunu savunarak davanın reddini istemiştir.
Mahkemece, davanın kısmen kabulüne dair tesis edilen karar Dairemizce onanması üzerine davalı vekili bu defa karar düzeltme isteminde bulunmuştur.
Dosyadaki yazılara, mahkeme kararında belirtilip Yargıtay ilamında benimsenen gerektirici sebeplere davalı sigorta şirketi sigortalı dozerdemeydana gelen hasarın sigorta teminatı içinde kaldığını benimsiyerek poliçe şartları gereğince hakedilmiş bilirkişi yoluna gitmekle, hasarın sigorta ile teminat altına alınan bir rizikolarda dolayı gerçekleştiğini kabul etmiş bulunmasına ve cevap dilekçesinde dahi rizikonun teminat dışı sebeblerden ileri geldiği hususunu savunmamış bulunmasına ve (25.000) liralık muafiyet bedelinin mahkemece hükümde düşülmüş bulunmasına nazaran ve ayrıca davacı tarafından seçilen hakem-bilirkişinin tespit ettiği zarar miktarı ile 3. hakem-bilirkişinin tespit ettiği zarar miktarı arasında fahiş fark bulunduğundan poliçe koşullarına göre 3. hakem-bilirkişi raporunun iptali konusunda da bu davanın açılabileceğine, davalı sigorta vekilinin bu yönlere ilişen karar düzeltme itirazları yerinde görülmediğinden reddine karar verilmesi gerekmiştir.
2 - Ancak, bir mal sigortası olan kasko sigortada da TTK.nun 1283. maddesi uyarınca sigortacı, ancak sigortalının gerçekten uğradığı zararı karşılamakla yükümlüdür. Davalı sigorta, yargılama aşamasında davacı sigortalıya ait dozer aracında hasarlanan parçaların kullanılmış olduğunu bu nedenle araca yeni takılan parçaların amortisman değerlerinin düşülmesi gerektiğini savunmuş bulunmaktadır.
Tarafların poliçe genel şartları uyarınca başvurdukları hakem-bilirkişi prosedüründe davacı hakemi hesapladığı tazminatta amortisman indirimi yaptığı bu raporların incelenmesinden anlaşılmaktadır. Poliçe genel şartlarının 12. maddesinde yer alan hakem-bilirkişi prosedüründe iki taraf hakem-bilirkişinin hasar miktarı konusunda anlaşamadıkları takdirde seçilecek üçüncü bilirkişi, hakemin görev ve yetkisinin ancak taraf hakem-bilirkişilerin anlaşamadıkları hususlarda ve anlaşamadıkları haller dahilinde kalmak ve buna münhasır kalmak kaydı ile sınırlı olduğu belirlenmiş bulunmaktadır. Taraf hakem-bilirkişilerin amortisman konusunda hiç düşülmemesi ile azami % 15 oranında amortisman düşülmesi gerektiği konusunda rapor düzenlediklerine göre, üçüncü hakem-bilirkişinin azami amortisman rakkamı olan % 15 in üstüne çıkarak % 50 oranında amortisman düşülmesi gerektiği yönündeki kabulü isabetsizdir.
Aynı prosedür gereğince açılan davada seçilen bilirkişi kurulunun görevi üçüncü hakem-bilirkişi raporunu düzeltmek olduğuna göre, mahkemece seçilen bilirkişilerin görev ve yetkiside üçüncü hakem-bilirkişinin yetki ve görevi ile eşdeğerli olmalıdır.
Yukarıda da değinildiği üzere sigortacı, sigortalının ancak gerçekten uğradığı zararı gidermekle yükümlü olduğuna göre, hesaplanan parçaların kullanılmaktan doğan amortisman değerlerinin düşülmesini istemesi doğaldır. Bu ilke karşısında mahkeme bilirkişi heyeti ile davacı hakem-bilirkişisinin amortisman değerinin düşülmemesi gerektiği yönündeki kabullerinde isabet bulunmamaktadır. bu durum karşısında mahkemece azami % 15 oranı ile sınırlı olmak üzere amortisman indirimi yapılması gerektiği yönünde bilirkişilerden ek rapor alınarak hüküm kurulması gerekirken eksik inceleme ile bu hususu dikkate almayan bilirkişi raporuna dayanılarak hüküm kurulması doğru görülmemiştir.
3 - Öte yandan, yine poliçe şartlarının 12. maddesinde yer alan hükme göre, taraflarca hakem-bilirkişi yoluna başvurulduğu takdirde tazminat alacağı, ancak kesin raporun taraflara tebliğinden itibaren muaccel alacağı kararlaştırılmıştır. Dava konusu olayda da taraflar tazminat miktarı konusunda anlaşamadıklarından hakem-bilirkişi prosedürüne başvurulduğuna göre, alacak ancak taraf hakem-bilirkişileri uyuşmazlıklarından üçüncü hakem-bilirkişi raporunun davalı sigortacıya tebliğinden itibaren muaccel hale geleceği ve BK.nun 101/2. maddesi hükmü uyarınca da sigortacının aynı tarihte temerrüde düştüğünün kabulü gerekir. Aynı prosedür gereğince üçüncü hakem-bilirkişi raporu aleyhine mahkemeye başvurulması temerrüt tarihi bakımından etkili olmaması gerekir. O halde, mahkemece kabul bakımından, üçüncü hakka bilirkişi raporunun davalı sigortacıya tebliğ tarihinden itibaren temerrüt faizine hükmedilmesi gerekirken, hakem bilirkişi yoluna başvurulduğu hususu ve poliçe genel şartlarının 12. maddesi hükmün dikkate alınmadan rizikonun gerçekleşmesinden sonra davacının çektiği ihtarnamenin tebliğ tarihinden itibaren davalı sigorta aleyhine temerrüt faizine hükmedilmesi de doğru görülmemiştir.
O halde, davalı sigorta vekilinin bu yönlere ilişen karar düzeltme isteminin kabulü ile daire onama kararının kaldırılarak kararın bozulması gerekmiştir.
SONUÇ : Yukarıda (1) numaralı bentte gösterilen sebeblerle davalı sigorta vekilinin yerinde görülmeyen sair karar düzeltme itirazlarının reddine ancak ve (3) numaralı bendlerde gösterilen nedenlerle davalı vekilinin karar düzeltme itirazlarının kabulüyle kararın onanmasına ilişkin Dairemizin 9.11.1990 gün ve 1989 8584-esas ve 1990/7645 sayılı kararın kaldırılarak hükmün BOZULMASINA, ödediği temyiz peşin temyiz ilam ve karar düzeltme harcının isteği halinde karar düzeltme isteyene iadesine, 29.3.1991 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.