 |
T.C.
YARGITAY
11. Hukuk Dairesi
E: 1990/556
K: 1990/7649
T: 29.11.1990
Yargıtay içtihatları bölümü
Yargıtay Kararı
DAVA : Taraflar arasındaki davadan dolayı İstanbul Asliye 1. Ticaret Mahkemesince verilen 17.5.1989 tarih ve 5314-613 sayılı hükmün temyizen tetkiki davalı vekili tarafından istenmiş ve temyiz dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla dosyadaki kağıtlar okundu gereği konuşulup düşünüldü:
KARAR : Davacı vekili dava dışı GÜrol tarafından hamiline yazılı olarak keşide edilen 20.4.1982 tarihli (10.000.000,-TL.)lık çekin dava dışı E. ve S.'nin cirolarını havi olarak ve karşılıksız olduğu muhatap bankaca şerh verildikten sonra S'ye iade edildiğini, davalının hazırlık tahkikatındaki yazılı beyanıyla sabit olduğu üzere çeke dayanarak ihtiyati haciz kararı almak için teminat akçesi olmayan S.'nin bu çeki tahsil etmesi amacıyla davalıya elden teslim ettiğini, önce keşidecisi Gürol ile ciranta E.'ye karşı çeki takibe koyan davalının daha sonra davacının da ciro imzası bulunduğu kanısıyla takip hukukuna aykırı olarak davacıya ödeme emri tebliğ ettirdiğini, çek arkasında davacıya izafe olunan ciro imzası sahte olduğu gibi muntazam bir ciro silsilesiyle çeke hamil olmayan ve çekin karşılıksızlığı usulen tespit edildikten sonra çeki eline geçiren davalının takip hakkı da bulunmadığını ileri sürerek davacının mezkur çekten dolayı davalıya borçlu olmadığının tespitine ve kötüniyetle takip yapan davalının tazminat ödemeye mahkum edilmesini talep etmiştir.
Dava vekili, davaya ticaret mahkemesinde bakılamayacağını, hamiline yazılı çeke zilyed olan müvekkilinin ciro silsilesi nasıl olursa olsun meşru hamil sıfatını taşıdığını, davacının inkar ettiği ciro imzasının davacıya aidiyetinin icra tetkik mercii kararıyla saptandığını, bu durumda karşılıksız çıkan çekin bedelinin davacı cirantadan da istenebileceğini savunarak davanın reddini istemiştir.
Mahkemece dava dışı G. tarafından keşide olunan hamiline yazılı çekin dava dışı E. ve S.'nin cirolarını havi olarak davacı tarafından tahsil için muhatap bankaya ciro ve ibraz edildiği, karşılıksız çıkan çekin dava dışı S.'ye iade olunduğu, ihtiyati haciz masraflarını ödeme gücü olmayan S.'nin bu çeki sırf takibe koyması için davalıya elden teslim ettiğinin ve davalının çekle ilgisi olmadığının davalının hazırlık tahkikatındaki ifadesi ile S.'nin davalıya keşide ettiği ihtarname içeriğiyle subuta erdiği, davalının da bu çeki S. dışındaki imza sahiplerine karşı takibe koyduğu, ciranta S.'nin ciro silsilesinde kendisinden sonra gelen davacıya müracaat hakkı olmadığına göre çeki S.'den sırf tahsil amacıyla devralan davalının da davacıya karşı takip hakkı olamayacağı, zira çekin karşılıksızlığı usulen saptandıktan sonra S.'nin çeki davalıya devretmesi alacağın temliki hükmünde olduğundan davacının S.'ye borçlu olmadığı itirazını davalıya karşı da ileri sürebileceği gerekçesiyle davanın kabulüne karar verilmiştir. Hüküm davalı vekilince temyiz edilmiştir.
Dava konusu hamile yazılı çekin davalının elinde bulunduğu, çek arkasındaki ciro zincirinde yer alan son imzanın davacıya ait olduğu, çekin yasal süre içinde muhatap bankaya ibraz olunup karşılıksız olduğunu usulen tespit ve şerh edildiği hususları ihtilafsızdır.
TTK'nun 703. maddesi hükmüne göre hamile yazılı bir çek üzerinde yapılan bir ciro cirantayı, müracaat hakkına dair hükümler gereğince, mes'ul kılarsa da çeki emre yazılı hale dönüştürmez. Şu hale göre hamile yazılı çeki elinde bulunduran davalının meşru hamil olduğu ve davacının ciranta sıfatıyla çek bedelinden sorumlu bulunduğu karine olarak kabul edilmelidir.
Davacı bu çeki ciro silsilesinde kendisinden önce gelen dava dışı S'nin cirosuyla edindiğini, çeki muhatap bankaya kendisinin ibraz ettiğini ve karşılıksız şerh üzerindeki imzasını TTK'nun 701/f.IV. maddesi hükmü uyarınca bankaya yönelik makbuz niteliğinde olmak üzere attığını, çekin karşılıksız olduğu saptandıktan sonra dava dışı cirantası S'ye iade ettiğini ve ciro zincirinde kendisinden önce geldiği için kendisine müracaat hakkı bulunmayan S'nin sırf çek bedelini kendisinden tahsil edebilmek amacıyla çeki davalıya elden teslim ettiğini iddia etmektedir.
Davacının davalı tarafça red ve inkar olunan bu iddialarının ne derecede subuta erdiği üzerinde durulduğunda;
Muhatap bankanın karşılıksızlık şerhi üzerinde ve ciro zincirinin sonunda yer alan imzanın özellikle banka tarafından çek karşılığında ibraz edene ödeme yapılmamış olması ve bu durumda bankaya yönelik bir makbuz niteliğindeki ciroya gerek bulunmaması muvacehesinde bankaya hitap eden bir ciro sayılması kabul edilemez. Bu durumda davalının çeki karşılıksızlığı usulen saptandıktan sonra edindiği kanıtlanmadığı cihetle davalının çekte cisimlenen alacağı TTK'nun 705/f 1. maddesi hükmü uyarınca alacağın temlikine ilişkin kurallar dairesinde devraldığı ve davacının kendi cirantası S'ye karşı haiz olduğu rucua muhatap olmama def'ini davalıya karşı da ileri sürebileceği düşünülemez. Zira TTK'nun 795/f.2. maddesi hükmüne göre çekin karşılıksızlığının tespitinden önce devredildiği karine olup davacı bu karinenin aksini geçerli delillerle kanıtlayamamıştır.
Mahkemece nizalı çekin dava dışı S tarafından sırf tahsil edilmek üzere davalıya teslim edildiğinin S'nin davalıya keşide ettiği ihtarname içeriğinden ve davalının hazırlık soruşturmasındaki beyanından anlaşıldığı yolundaki gerekçeye gelince;
Dava dışı S'nin davalıya gönderdiği noter ihtarnamesinde çekin gerçek hamilinin kendisi olduğu ve kendisinin çeki sırf tahsil amacıyla davalıya verdiğini beyan etmesi tek yanlı bir iddiadan ibaret olup bu beyanın davalıyı bağlamayacağı muhakkaktır.
Öte yandan davalının bu çeke dayanarak takip ettiği cirantalardan dava dışı E.'nin sahtelik iddiasıyla vaki şikayeti üzerine sanık sıfatıyla koğuşturulan davalının hazırlık tahkikatı sırasında polis memuruna verdiği ifadede çekin gerçek hamili olmayıp sırf tahsiline aracılık ettiği yolundaki beyanı daha sonra davalı tarafça baskı altında yapıldığı gerekçesiyle itiraza uğradığına göre kanaat bahş delillerle desteklenmeyen böyle bir beyan da davacıyı ispata yeter sayılamaz.
Şu hale göre davasını ispata yarar geçerli deliller gösteremeyen davacıya iddialarını kapsar şekilde bir yemin teklifine hakkı olduğu hatırlatılarak hasıl olacak sonuç dairesinde bir hüküm tesisi lazım gelirken doğru bulunmayan aksine düşüncelerle davanın kabulü cihetine gidilmesi bozmayı gerektirmiştir.
SONUÇ : Yukarıda açıklanan nedenlerle hükmün temyiz eden davalı yararına bozulmasına, ödediği temyiz peşin harcının isteği halinde temyiz edene iadesine, 29.11.1990 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.