 |
T.C.
YARGITAY
11. Hukuk Dairesi
E: 1990/4753
K: 1990/5179
T: 28.06.1990
Yargıtay içtihatları bölümü
Yargıtay Kararı
DAVA : A.Madencilik San. ve Tic. A.Ş. ile hasımsız olarak açılan davadan dolayı ... Asliye Hukuk Mahkemesi'nce verilen 4.12.1989 tarih ve 608-517 sayılı hükmü onayan Dairenin 21.5.1990 gün ve 2831-4089 sayılı ilamı aleyhinde mümeyyiz İ.A. vekili tarafından karar düzeltilmesi isteğinde bulunulmuş ve karar düzeltme dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla dosyadaki kağıtlar okundu, gereği konuşulup düşünüldü:
KARAR : Davacı vekili, müvekkilinin müflis, I. A.Ş.'nin pay sahibi olup uzun bir süredir bu şirketin genel kurul toplantısı yapıp, yönetim oluşturmadığını ileri sürerek TTK. nun 367. maddesi hükmü gereğince genel kurul toplantı çağrısı için müvekkiline izin ve yetki verilmesini istemiştir. Mahkemece istemin kabulüne dair tesis edilen karar Dairemizce onanması üzerine mümeyyiz vekilince bu defa karar düzeltme isteminde bulunmuştur.
TTK.nun 367. maddesine dayalı olarak azınlık tarafından Anonim Şirket Genel Kurulunun toplantıya daveti için kendilerine yetki verilmesine ilişkin olarak mahkemeden istekte bulunulması halinde, Dairemizin yerleşik içtihatlarına göre, husumetin şirket tüzel kişiliğine yöneltilmesi gerekir. Diğer bir deyişle böyle bir istek nizalı kazaya dahil bir eda davası olup, bu tür davaların hasımsız olarak açılıp sonuçlandırılması mümkün değildir. Bu açıklamalar karşısında hasımsız olarak açılan davanın bu şekilde görülemeyeceği dikkate alınmadan işin esasına girilerek karar verilmesi doğru değildir.
Öte yandan, Anonim Şirket azınlığı tarafından TTK.nun 367. maddesine dayalı olarak mahkemeden genel kurulun toplantıya çağrılmasına yetki verilmesi istenmesinin yasada sayılı ön koşulları mevcut olup, mahkemece bu koşulların mevcut olup olmadığı heryeşden önce ve re'sen araştırılmalıdır. (Bkz.Prof. DR. O İmragün, age. Sh.114. Prof. Dr. Hayri Domaniç, Anonim Şirketler Hukuku ve Uygulaması, İstanbul, 1988 sh. 810-811) Bu itibarla mahkemece öncelikle, istek sahibi azınlığın yönetim kuruluna ve denetçilere başvurup vurmadığı ve pay senetlerini anılan madde yollaması ile TTK.'nun 356/son fıkrası hükmü gereğince tevdi edip etmedikleri ve bu şekilde aynı yasanın 366. maddesinde öngörülen azınlık nisabının oluşup oluşmadığı araştırılmalı ve bu koşulların tümü veya bir kısmının yerine getirilmemesi halinde başka bir incelemeye gerek kalmaksızın istemin reddine karar verilmelidir.
Dava konusu olayda ise, davacının bir takım kişilere ihtarnameler çektiği görülmekte ise de, bunların ihtarname tarihindeki sıfatları belli olmadığı gibi ihtarnameler de aynı tarihlidir. Dosyaya temyiz eden tarafından ibraz edilen 16.4.1983 günlü şirket genel kurul kararına göre, Ü.C. ile E.G.'nin Şirket denetçileridir. Oysa, anılan kişilere yapılmış bir tebligat yoktur. Kaldı ki başvurunun öncelikle şirket yönetim kuruluna yapılması istemin bu kurulca yerine getirilmemesi halinde denetçilere başvurulması gerektiği halde, olayda bu sıraya uyularak çekilen ihtarname koşulu da mevcut değildir. O halde, gerekli ön koşullar yerine getirilmeden mahkemeye başvurulmuş olması karşısında mahkemece istemin reddine karar verilmesi gerekirken, aksine karar verilmesi doğru olmadığı gibi, bu şekilde tesis edilen kararın onanması da doğru görülmediğinden, karar düzeltme isteminin kabulü ile kararın bozulması gerekmiştir.
SONUÇ : Yukarıda açıklanan nedenlerle mahkeme kararının onanmasına ilişkin Dairemizin 21.5.1990 gün ve 1990/2831-4089 karar sayılı kararının kaldırılarak hükmün BOZULMASINA, ödediği temyiz peşin ve temyiz ilam harcının isteği halinde karar düzeltme isteğine iadesine, 28.6.1990 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.