 |
T.C.
YARGITAY
11. Hukuk Dairesi
E: 1990/4565
K: 1990/7737
T: 03.12.1990
Yargıtay içtihatları bölümü
Yargıtay Kararı
DAVA : Taraflar arasındaki davadan dolayı Konya Asliye 2. Hukuk Mahkemesince verilen 30.3.1990 tarih ve 1231-267 sayılı hükmün temyizen tetkiki davalı vekili tarafından istenmiş ve temyiz dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla dosyadaki kağıtlar okundu gereği konuşulup düşünüldü:
KARAR : Davacı vekili müvekkili şirketin davalıdan alacaklı olduğunu, alacağın tahsili amacıyla icra takiplerinde bulunduğunu, iflas yolu ile yapılan takip sonucu iflas davası açıldığını harç noksanlığı yüzünden davanın reddedildiğini, yeniden iflas yolu ile takip ödeme emri gönderildiğini, borçlu şirketin itiraz etmediğini borcu kabul ederek mal beyanında bulunduğunu belirterek davalının iflasına karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili, müvekkilinin tacir sayılıp ticari amaç gütmediğini iflasının istenemiyeceğini, son genel kurulda fesih ve tasfiyeye karar verildiğini, husumetin tasfiye kuruluna yöneltilmesi gerektiğini ileri sürerek davanın reddini istemiştir.
Mahkemece iddia, savunma, ilgili dosya ve belgelere ve verilen süre içinde takip konusu borcun ödenmemesine göre davanın kabulü ile davalının iflasına karar verilmiştir.
Kararı davalı vekili temyiz etmiştir.
1 - Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle gerektirici sebeplere ve delillerin takdirinde bir isabetsizlik bulunmamasına göre davalının aşağıdaki bentler dışında kalan sair temyiz itirazlarının reddi gerekir.
2 - Davacı alacaklı ilk kez borçlu aleyhine kambiyo senetlerine dayanarak bu senetlere özgü takip yolunu seçmiş ve borçluya gönderilen ödeme emrine itiraz edilmemiştir. Alacaklı sonradan borçlu aleyhine yapılan takip biçimini değiştirerek kambiyo senetlerine dayalı iflas istemli icra takibine girişmiş ve borçlu takibe süresinde itiraz etmiştir. Borçlu aleyhine daha önce yapılan ve kesinleşen icra takibinin, iflas istemli icra takibine ve açılan iflas davasına etkisi yoktur. Yani, borçlu kendi aleyhine yapılan icra takibine itiraz etmese ve bu takip kesinleşse bile sonradan yapılan iflas istemli icra takibine itiraz hakkı vardır ve bu itiraz ile takip durur. Başka bir deyişle bu somut olayda borçlu aleyhine yapılan iflas istemli icra takibi itiraz nedeniyle kesinleşmemiştir.
Borçlu aleyhine yapılan iflas istemli icra takibi kesinleşmediğine göre, davacı alacaklının açtığı bu davanın itirazın iptal ve borçlunun iflasına karar verilmesini istemini içerdiğinin kabulü ile tarafların tüm delillerinin toplanması ve alacak tutarının kesin olarak saptanması (ana para, faiz, icra giderleri ve icra vekalet ücreti dahil) ve bu miktar alacağı yedi gün içinde ödenmesi veya bu miktar meblağın aynı sürede mahkeme veznesine depo edilmesini borçluya veya iflas davasında kendisini temsil eden vekiline, dava yüze karşı devam ediyorsa duruşmada, aksi takdirde 7201 sayılı Tebligat Kanunu hükümleri uyarınca tebligat yapılarak hasıl olacak sonuç çerçevesinde karar verilmesi gerekirken, davalı borçlu aleyhine yapılan iflas istemli takip kesinleştiğinden söz edilerek yazılı biçimde karar verilmesi doğru görülmemiş ve hükmün bozulması gerekmiştir.
SONUÇ : Yukarıda açıklanan nedenlerden dolayı davalının temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün davalı yararına bozulmasına, ödediği temyiz peşin harcının isteği halinde temyiz edene iadesine, 3.12.1990 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.