 |
T.C.
YARGITAY
11. Hukuk Dairesi
E: 1990/4233
K: 1991/6174
T: 19.11.1991
Yargıtay içtihatları bölümü
Yargıtay Kararı
DAVA : Taraflar arasındaki davadan dolayı İstanbul 6. Sulh Hukuk Mahkemesi'nce verilen hükmün temyizen tetkiki davacı vekili tarafından istenmiş olmakla gereği konuşulup düşünüldü:
KARAR : Davacı, davalının mallarını pazarlama işine girerken davalıya tanzim ve vade tarihleri olmayan 500.000 TL.lık teminat senedi verdiğini, 1988 Şubat ayında işi bırakmak zorunda kaldığını ve hesabını kestiğini davalının senedi bilahare vereceklerini söylemesine rağmen tanzim ve vade tarihlerini de yazarak icra takibine geçtiğini, fahiş faiz talep ettiğini belirterek senedin kambiyo senedi olmadığının ve borçlu bulunmadığının tesbitine, fahiş faiz isteminin ortadan kaldırılmasına karar verilmesini istemiştir.
Davalı vekili cevabında miktar itibariyle davanın asliye hukuk mahkemesinde görülmesi gerektiğini, davacının pazarlama işi dışında bizzat kendisine satmak üzere müvekkilinden aldığı mal karşılığı olarak söz konusu bonoyu verdiğini, teminat bonosu olmadığını, daha başka borcu da olup mahkeme kararıyla da saptandığını savunarak, davanın reddiyle inkar tazminatına karar verilmesini istemiştir.
Mahkemece icra dosyalarına, bonoya davacı vekilinin dava konusu borcun ödendiğine dair iddiası ile ibraz ettiği 18.10.1988 tarihli ibraname başlıklı belgeye ve tüm dosya içeriğine dayanılıp ibranamenin İstanbul 5. İcra Müdürlüğü'nün 1988/10547 s. dosyası ile takip edilen bir başka borca ilişkin olduğu, dava konusu borcun bonodan kaynaklandığı, davacının borçlu olmadığını veya ödendiğini kanıtlayamadığı, yemin de teklif etmediği gerekçeleri ile davanın reddiyle % 40 inkar tazminatının davacıdan tahsiline karar verilmiştir.
Kararı davacı vekili temyiz etmiştir.
1 - (...)
2 - Davalı lehtarı olduğu bonoya dayanarak keşidecisi olan davacı hakkında bono bedeli olan 500.000 lira ve birikmiş faiz olarak 490.000 lira ile 2.500 lira damga pulu tutarının toplamı olan 992.500 TL üzerinden ve bu miktarın takip tarihinden itibaren faiziyle tahsili istemiyle icra takibine girişmiş olup davacı keşideci açtığı işbu menfi tesbit davası ile borçlu olmadığının tesbiti ile fahiş faiz isteminin kaldırılmasını istemiş, mahkemece davanın reddine karar verilmiştir. Ancak birikmiş faiz yönünden eksik inceleme yapılmış olması ve B.K.nun 104/son maddesine aykırı biçimde karar tesisi doğru bulunmamaktadır.
Bono niteliği itibariyle aranan borç olup keşideci tedavüle çıkardığı bonoyu kime ödeyeceğini bilebilecek durumda olmadığından bono alacaklısı tarafından ödeme yolunda ikaz edilmesi ve böylece ödeyeceği kimseyi öğrenmesi gerekir. Buna rağmen ödememesi halinde temerrüt faizi borcu doğar. TTK.nun 637/2. maddesi hükmüne göre faiz istemi keşidecinin temerrüde düşürülmüş olmasına bağlı bulunmaktadır. Her ne kadar keşideci TTK.nun 624. maddesine göre kendisine süresinde ibraz edilmeyen bononun bedelini Noter'e tevdi edebilir ise de, bu kendisine tanınmış bir yasal imkan olup bir mecburiyet değildir. Binnetice bu imkanı kullanmayan keşidecinin kendiliğinden temerrüde düştüğü kabul edilemez.
Olayda, davacı keşidecinin protesto edilmediği anlaşıldığından, Mahkemece keşidecinin usulüne uygun şekilde temerrüde düşürülüp düşürülmediği araştırılıp şayet düşürülmüş ise temerrüt tarihinden takip tarihine kadar %30 yasal faiz oranından temerrüt faizi alacağı saptanıp ana alacak ile bu miktar temerrüt faizi toplamından ve B.K. 104/son maddesine göre takip tarihinden itibaren ana alacak üzerinden % 30 faiz yürütülecek şekilde, temerrüde düşürülmemiş ise ana alacak ve takip tarihinden itibaren bunun % 30 faiziyle tahsiline imkan verecek şekilde hüküm tesisi gerekir.
3 - Takibin ihtiyati tedbir kararı verilmek suretiyle durdurulmamış ve devam etmiş olmasına göre icra inkar tazminatına karar verilmesi mümkün olmadığı halde davalı yararına icra inkar tazminatına da hükmedilmiş olması doğru bulunmamaktadır.
Mahkemece yukarda açıklanan hususlar dikkate alınmadan yazılı olduğu şekilde hüküm tesisi doğru görülmemiş, bozmayı gerektirmiştir.
SONUÇ : Yukarıda 1 no.lu bentte açıklanan nedenlerle mümeyyiz davacının sair temyiz itirazlarının reddiyle 2 ve 3 no.lu bentlerde açıklanan nedenlerle hükmün davacı yararına BOZULMASINA, 19.11.1991 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.