 |
T.C.
YARGITAY
11. Hukuk Dairesi
E: 1990/3740
K: 1992/569
T: 30.01.1992
Yargıtay içtihatları bölümü
Yargıtay Kararı
DAVA : Taraflar arasındaki davadan dolayı İstanbul Asliye 7. Ticaret Mahkemesince verilen 2.3.1990 tarih ve 106-101 sayılı hükmün duruşmalı olarak temyizen tetkiki davacılar vekili tarafından istenmiş olmakla duruşma için tayin edilen 28.1.1992 gününde davacılar avukatı Necati Dinler ile davalı Dursun Ali avukatı M. Müfit Çıngı gelip temyiz dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşıldıktan ve hazır bulunan taraflar avukatları dinlendikten sonra vaktin darlığından ötürü işin incelenerek karara bağlanması duruşmadan sonraya bırakılmıştı. Bu kerre dosyadaki kağıtlar okuduktan sonra işin gereği konuşulup düşünüldü:
KARAR : Davacılar vekili, davalıların müvekkili şirketlerin eksi ortağı olduklarını, davalılaran ortak oldukları sırada taşınmazlarını Sirkeciler... A.Ş.'nin aldığı kredinin teminatını teşkil etmek üzere Anadolu Bankası lehine ipotek ettiklerini, karı, koca olan davalıların şirketlerden hisselerini devrederek ayrılmaları sırasında davacılardan Sirkeciler... A.Ş. tarafından düzenlenen bononun teminat olarak davalılardan Dursun Ali'ye verildiğini, bononun ön yüzüne "TEMİNAT SENEDİDİR" ibaresinin yazıldığını, arka yüzüne ise "işbu teminat senedi Dursun Ali Sirkecinin adına kayıtlı gayrimenkullerden Sirkeciler... A.Ş. için 26.1.1988 tarihine kadar bankalara karşı vermiş olduğu ipoteklerin senet vadesine kadar çözülmesiyle iade edilecektir." kaydı düşüldüğünü ipotekler nedeniyle davalıların toplam riskinin (54.834.000) lira olduğunu, davalı Dursun Ali'nin 27.6.1988 tarihli yazı ile taşınmazlar üzerindeki ipoteklerin kaldırılmasını istemesi üzerine, kendisine ipoteğin kaldırılacağının, yargı ve icra yoluna başvurulmamasının duyurulduğunu ve Sirkeciler... A.Ş. yetkililerinin ipoteklerin başka bir taşınmaz üzerinde değiştirilmesi için dava dışı bankaya başvurduklarını, bankanın yerel müdürlükten gerekli izin geldiğinde gerekli işlemin yapılacağını bildirdiğini, buna rağmen davalı Dursun Ali'nin kendisine teminat olarak verilen (100.000.000) liralık bonoyu takibe koyarak icra kanalıyla (114.264.000) liralık tahsilat yaptığını, ve (58.834.000) lirayı yatırarak ipotekleri kaldırmadığını, ayrıca davalıların yeni bir ihtarname ile ipotek ederlerinin yatırılmasını müvekkillerinden istediklerini belirterek, davalıların sebebsiz yere tahsil ettikleri (59.430.000) liranın 18.10.1988 tarihinden itibaren en yüksek oranda faizi ile birlikte davalılardan tahsiline, ipoteklerin davalılarca kaldırılmasına veya ipotek için ödenmesi gereken (54.834.000) liranın davalılardan geri alınmasına, ve haksız takip nedeniyle % 15 tazminatın davalılardan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalılar vekili, davalı saniye ile davacı Hakan... A.Ş.'nın davayla ilgileri olmadığını, ihtilafın Sirkeciler... A.Ş. ile Dursun Ali arasında olduğunu, davacı Sirkeciler... A.Ş.'nin ipoteklerin senet vadesinde kaldırılmaması halinde (100.000.000) lira cezai şart ödemeyi kabul ettiğini ve ipoteklerin senet vadesine kadar kaldırılmaması nedeniyle cezai şart için düzenlenen senedin takibe konulduğunu, olayda sebepsiz iktisabın söz konusu olmadığını, ceazi şartın BK.nun 158/2. maddesinde öngörülen ifaya eklenen cezai şart niteliğinde olduğunu, ipoteklerin tasarruf hakkını kısıtlaması nedeniyle müvekkillerinin zarara uğradığını, ipoteklerin davacı şirketçe kaldırılması için gerekli yollara başvurulacağını ileri sürerek davanın reddini istemiştir.
Mahkemece, bono arkasında ifade edilen anlaşmanın cezai şart mahiyetinde olduğu, ipoteklerin bono vadesine kadar çözülmediği hususunda taraflar arasında ihtilaf bulunmadığına göre bono bedeli ve bunun temerrüt faizinin tahsil edilmesinin sebebsiz zenginleşme teşkil etmeyeceği gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
Kararı, davacılar vekili temyiz etmiştir.
30.6.1988 vade tarihli ve (100.000.000) lira bedelli senedin davalılara ait taşınmazların davacılardan Sirkeciler... A.Ş. lehine ipotek ettirilmesi sebebiyle düzenlendiği ihtilafsız olup ihtilaf senedin teminat amacıyla mı, yoksa Mahkemece benimsendiği üzere cezai şart olarak mı düzenlendiği noktasında toplanmaktadır. Bononun ön yüzünde senedin teminat senedi olduğu belirtilmiş olup, arka yüzüne ise ipoteklerin senedin vade tarihine kadar kaldırılması halinde senedin iade edileceği şerhi düşülmüştür. GÖrüldüğü üzere gerek ön yüzde ve gerekse de arka yüzde senedin cezai şart olarak düzenlendiğine ilişkin bir kayıt mevcut olmadığı gibi, yukarıda bahsedilen kayıtlardan da senedin teminat olarak düzenlendiği sonucu çıkmaktadır. O halde Mahkemenin senedin cezai şart olarak düzenlendiği yolundaki gerekçesine itibar edilemez. Ancak senede vade tarihi konduğuna göre vade tarihine kadar ipotekler kaldırılmadığı için davalı taraf senedi tahsil etmekte haklıdır. Fakat senedin kabul edilen niteliğine göre temerrüt faizi istenemez, son durumda davalı (114.000.000) lirayı tahsil ettiğine göre bu para teminat senedi yerine bir tazminat parası niteliğine dönüşmüştür ve henüz ipoteğin paraya çevrilmemesi nedeniyle davalıların bir zararının oluşup oluşmadığı da belli olmadığına göre şimdilik böyle bir davanın kabulü de mümkün olmadığı cihetle sonucu itibariyle doğru olan kararın bu gerekçeyle onanması gerekmiştir.
SONUÇ : Yukarıda açıklanan nedenlerle davacılar vekilinin temyiz itirazlarının reddiyle sonucu itibariyle doğru bulunan kararın ONANMASINA, (250.000) lira duruşma vekalet ücretinin davacılardan alınarak davalılardan Dursun Ali Sirkeci'ye verilmesine, aşağıda yazılı bakiye 6.800 lira temyiz ilam harcının temyiz edenden alınmasına, 30.1.1992 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.