 |
T.C.
YARGITAY
11. Hukuk Dairesi
E: 1990/2827
K: 1991/4770
T: 23.09.1991
Yargıtay içtihatları bölümü
Yargıtay Kararı
DAVA : Taraflar arasındaki davadan dolayı Bergama Asliye Hukuk Mahkemesince verilen 14.11.1989 tarih ve 160-569 sayılı hükmün temyizen tetkiki davalı vekili tarafından istenmiş ve temyiz dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla dosyadaki kağıtlar okundu gereği konuşulup düşünüldü:
KARAR : Davacı vekili; davalı kooperatifin üyesi olan müvekkillerinin 19.2.1989 tarihinde yapılan genel kurula katılarak gerekli uyarıları yaparak zapta muhalefetlerini geçirttiklerini, davalı kooperatif yönetiminin anasözleşmenin emrettiği yasal sürelere riayet etmeden ve her ortağa mektub göndermeden mahalli bir gazeteye ilan vermekle yetinerek çağrı yapması sonucu 2300 ortaktan çoğunun haberdar olmamasıyla toplantının 200 civarında ortakla yapıldığını ileri sürerek usulsüz yapılan genel kurulun aldığı kararların iptalini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili temsilcisi; anasözleşme uyarınca ilanın mahalli gazeteyle yasal sürelere uyularak yapıldığını, her ortağa mektupla çağırın masraflı olacağını vs. savunarak davanın reddini istemiştir.
Mahkemece; iddia, savunma, mübrez belgelere nazaran davalı kooperatifin anasözleşmesi uyarınca her ortağa mektupla çağrı yapılması gerekirken yapılmayıp mahalli gazete ilamıyla yetinildiği, tutanağa muhalefetlerini geçirten davacı ortakların taleplerinin yerinde olduğu, üyelerin gerekli hazırlıkları yapmalarına imkan vermeden yapılan genel kurulun aldığı kararların usulsüz olduğu gerekçeleriyle 19.2.1989 tarihli genel kurul toplantısının iptaline karar verilmiştir.
Kararı davalı vekili temyiz etmiştir.
Davacılar, kooperatif genel kurul toplantısına katılmışlar ve tutanağa muhalefet şerhlerini yazdırmışlardır. Kooperatifler Kanununun 53. maddesi gereğince davacıların genel kurulda alınan kararların iptalini dava etmek hakları doğmuştur. Ancak çağrının usulsüz yapılması tek başına genel kurul kararlarının iptalini gerektirmez. Ayrıca alınan kararların yasaya anasözleşmeye ve objektif iyiniyet kurallarına aykırı olduğunun iddia ve ispat edilmesi de gerekir. Dava dilekçesinde böyle bir iddia olmadığı gibi dosya içinde alınan kararların iptalini mümkün kılacak delil de mevcut değildir. Bu sebeple davanın reddi gerekirken kabul edilmesi doğru olmamıştır.
SONUÇ : Yukarıda açıklanan nedenle davalı vekilinin temyiz itirazının kabulüyle hükmün davalı yararına BOZULMASINA, ödediği temyiz peşin harcının isteği halinde temyiz edene iadesine, 23.9.1991 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.