 |
T.C.
YARGITAY
11. Hukuk Dairesi
E: 1990/1922
K: 1990/6809
T: 23.10.1990
Yargıtay içtihatları bölümü
Yargıtay Kararı
DAVA : Taraflar arasındaki davadan dolayı Adana Asliye 3. Hukuk Mahkemesi'nce verilen hükmün duruşmalı olarak temyizen tetkiki davalı vekili tarafından istenmiş olmakla işin gereği konuşulup düşünüldü:
KARAR : Davacı vekili taraflar arasındaki sözleşme uyarınca davacının Suriye'den ithal edilecek 5000 ton petrokök ürününü davalını fabrikasına beher tonu 56,50 $ muadili Türk lirası bedelle teslim etmeyi üstlendiğini, sözleşmede ödemelerin her biri 1.000 tonluk partini teslimini müteakip gümrük giriş beyannamesini kapatıldığı tarihteki cari döviz kuru üzerinden yapılmasını kararlaştırıldığını tarihteki cari döviz kuru üzerinden yapılmasının kararlaştırıldığını, davalının ise teslim aldığı malların bedellerinin daha önceki tarihlerde cari olan düşük döviz kurları üzerinden ödeyerek (3.262.725.93) TL. eksik tediyede bulunduğunu ileri sürerek mezkur alacağın son fatura tarihinden itibaren yasal faziyle birlikte tahsilini talep etmiştir.
Davalı vekili cevabında akreditifin geç açılmasına ve ithalatın gecikmesine davacının sebebiyet verdiğini davacının kendi kusurundan kaynaklanan gecikmeden yararlanarak artan döviz kurları üzerinden tediye talep edemeyeceğini, davacının 30.8.1984 tarihini esas alarak düzenlediği faturalara göre davalını borcunu ödediğini, fatura bedellerini ihtirazi kaydı ileri sürmeden tahsil edne davacının yeni talepleri dermeyan edemeyeceğini savunarak davanın reddini istemiştir.
Mahkemece 29.4.1986 tarihinde kurulan ilk hükmüde bilirkişi incelemesiyle subuta eren davanın tamamen kabulüne karar verilmiştir.
Davalının temyiz ettiği hükmü Dairemizin 14.10.1986 gün 4278-5291 sayılı ilamıyla davalını yaptığı ödemleri fazlaya dair hakkını saklı tutmadan kabul eden davacının daha sonra kur farkından dolayı dava açmaya hakkı olmadığı cihetle davanın reddi gerektiği görüşüyle bozulmuştur.
Bu defa bozma ilamının düzeltilmesini davacı istemiş, Dairemizin 23.1.1987, 19-207 sayılı ilamıyla davalının yaptığı ödemeleri fazlaya dair hakkını saklı tutmadan kabul eden davacının daha sonra kur farkından dolayı dava açmaya hakkı olmadığı cihetle davanın reddi gerektiği görüşüyle bozulmuştur.
Bu defa bozma ilamını düzeltilmesini davacı istemiş, Dairemizin 23.1.1987, 19-207 sayılı ilamıyla davacının faturayla aynı tarihi taşıyan 18.9.1984 tarihli teleks yazısıyla fazlaya dair haklarını saklı tuttuğunu davalıya bildirdiğini ileri sürmesine göre ibraz ettiği belge üzerinden araştırma yapılarak bu teleks yazısının gerçekten davalıya ulaşıp ulaşmadığının öncelikle tespit edilmesi ve sonucuna göre bir karar verilmesi icap ettiği gerekçesiyle bozma sebebinin değiştirilmesine, sari temyiz itirazlarını incelenmesine şimdilik yer olmadığına karar verilmiştir.
Mahkemece bozmaya uyularak yapılan yargılama sonunda 9.3.1988 tarihinde kurulan hükümde davacının talep ettiği kur farkını istemekle haklı olduğu gerekçesiyle davanın kabulüne karar verilmiştir.
Davalı vekilince temyiz edilen bu hükmün de Dairemizin 29.11.1988 tarih 3777-7243 sayılı ilamıyla uzman bilirkişi marifetiyle davalının teleks makinası ve kayıtları üzerinde inceleme yaptırılarak söz konusu 18.9.1984 tarihli teleks yazısının davalıya ulaşıp ulaşmadığının teknik dayanakları açıklanmak suretiyle tespitiyle soncuna göre bir hüküm tesisi lüzumundan zahul olunması gerekçesiyle bozulmuş, sair temyiz itirazlarını şimdilik incelenmesine yer olmadığına karar verilmiştir.
Mahkemece, bozmaya uyularak yeniden yapılan bilirkişi incelemesi sonunda davalı tarafın teleks rulolarında 18.9.1984 ile 19.9.1984 tarihleri arasında yırtık ve kopukluk bulunduğu ve dava konusu teleks mesajının bu tarihler arasındaki rulo boşluğunu sağlabileceği, davacının mezkur mesafı normal teleks haberleşmesi kuraları dahilinde davalıya geçmiş olduğu hususlarının saptandığı gerekçesiyle fazlaya dair talep hakkını saklı tutan davacının davasının kabulüne karar verilmiştir.
Hüküm davacı vekilince temyiz edilmiştir.
Davacı kur farkından doğan talep hakkını mal bedelini tahsil etmeden önce saklı tuttuğunu dava dilekçesinde iddia etmemiştir. Davalı cevap layihasında fazlaya dair talep hakkını saklı tutmayan davacının kur farkı isteyemeyeceğini savunduğu halde davacı replik layihasında hakkını saklı tutuğundan ve davalıya 18.9.1984 tarihli teleksi çektiğinde yine söz etmiş, bilakis replik layihasını VII numaralı paragrafında davalının hiç ödeme yapmaması riski karşısında davacının düşük kur üzerinden yapılan ödemeyi kubullendiğini açıklamıştır. Davacı vekili delil listesinde ve 29.4.1986 tarihli ilk hükmün kurulmasına karar verdiği dilekçelerini hiç birinde 18.9.1984 tarihli bir teleksten söz etmediği halde, davanın kabulüne dair hükmün davalının temyizi üzerine Dairemizce (fazlaya dair hak saklı tutulmadan açılan davanın reddi lazım geleceği) gerekçesiyle bozulması üzerine ilk kez mezkur teleksin varlığını gündeme getirerek karar düzeltme talebinde bulunmuştur.
Öte yandan mahkemece uyulan son bozma kararında sonra alınan bilirkişiraporunda, dava konusu teleks metninin davalının rulolarında mevcut olmadığı ve davacının karşı tarafa uluştırmadan da söz konusu teleksi çekmiş gibi mesaj düzenlemesinin mümkün olduğu belirtilmiş, hatta bu husus bilirkişilerce keşif sırasında örnek olarak düzenlenen teleks metniyle kanıtlanmıştır. Mahkemece nizalı teleksin çekildiği iddia olunan 18.9.1984 tarihi ile bunu izleyen 19.9.1984 tarihi arasındaki süreye ilişkin davalının teleks rulolarında boşluk bulunduğu ve bu boşluğa nizalı teleks metninin sağabileceği hükme dayanak yapılmış ise de bu husus teleksin davalıya vasıl olduğunu kanıtı olamayacağı gibi Dairemizce yapılan incelemede davalının rulolarından birçok yerde böyle boşluklara rastlanmıştır.
Bu durum karşısında 18.9.1984 tarihli yazısıyla faturalar ibraz ederek fatura bedelleri toplamını aynı tarihli tediye fişiyle tahsil eden davacının bu tahsilatı yapmadan önce fazlaya dair talep hakkını saklı tuttuğu ve bu cümleden olarak 18.9.1984 tarihli teleks mesajını tahsilattan önce davalıya ulaştırdığı kanıtlanamadığından davanın reddi gerekirken aksine düşüncelerle kabulü cihetine gidilmesi isabetsiz olup bozmayı gerektirmiştir.
SONUÇ : Yukarıda açıklanan nedenlerle hükmün temyiz eden davalı yararına BOZULMASINA, 23.10.1990 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.