 |
T.C.
YARGITAY
11. Hukuk Dairesi
E: 1989/8735
K: 1991/687
T: 07.02.1991
Yargıtay içtihatları bölümü
Yargıtay Kararı
DAVA : Taraflar arasındaki davadan dolayı İzmir Asliye 1. Ticaret Mahkemesince verilen 19.4.1989 tarih ve 499-299 sayılı hükmün duruşmalı olarak temyizen tetkiki davalı- karşılık davacı vekili tarafından istenilmekle dosyanın incelenmesinde duruşma için gerekli tebligat giderinin yatırılmamış olması nedeniyle HUMK.nun 2494 sayılı kanunla değiştirilen 438/1. maddesi gereğince duruşma isteğinin reddiyle tetkikatın evrak üzerinde yapılmasına karar verildikten, temyiz dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşıldıktan sonra dosyadaki kağıtlar okundu gereği konuşulup düşünüldü:
KARAR : Davacı sigortacı vekili davalı şirketin Almanya'dan ithal edip karayoluyla taşıttığı muhtelif makinaların rehinli alacaklı sıfatıyla hareket eden dava dışı bir banka tarafından davacı nezdinde nakliyat rizikolarına karşı 5.7.1985 tarihli poliçeyle sigortalandığını, davalının 23.8.1985 tarihli bir yazıyla sigortalı eşyayı taşıyan kamyonun Yunanistan'da yandığını öğrendiğini bildirerek hasar ihbarında bulunduğunu, Almanya'dan 28.6.1985 de yola çıktığı poliçede belirtilen kamyonunun yolculuk sırasında yandığının yaklaşık 2 ay sonra öğrenilmesindeki geripliği değerlendiren davacının yaptığı araştırma sonucunda kamyonunun 4.7.1985 tarihinde yeni poliçenin tanziminden bir gün önce yandığını tespit ettiğini, bunun üzerine davacının hasar ihbarının 5 günlük yasal sürede yapılmaması ve hasar tespitinin mümkün olmaması nedeniyle sigorta tazminatı ödemeyeceği 6.9.1985 tarihli yazıyla davalıya bildirdiğini, olayın kapanmasından 10 ay sonra davalının 23.087.592. TL. sigorta tazminatı tutarı ve 8.500.000 TL. birikmiş faizi olmak üzere toplam 31.587.792. TL. alacağın takipten itibaren % 52 faiziyle birlikte tahsili için İzmir 1. İcra Dairesinin 986/2935 esasında davacının İzmir Şubesine karşı ilamsız takibe giriştiğini, ödeme emrinin İstanbul'daki genel müdürlüğe geç ulaşması nedeniyle süresinde itiraz edilmediğinden takibin kesinleştiğini, oysa rizikonun gerçekleştiği öğrenildikten sonra bağıtlanan sigorta akdi geçersiz olduğu gibi süresinde hasar ihbarında bulunmayan sigortalının sigorta tazminatı isteyemeyeceğini ileri sürerek müvekkilinin takip konusu meblağı davalı şirkete borçlu olmadığının tespitine ve % 5'den az olmamak üzere haksız takip tazminatının tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı D. vekili cevabında müvekkilinin ithal ettiği emtina için aracılık yapan ve akreditif açan dava dışı bankanın yük üzerinde rehin hakkı sahibi olduğu gibi aynı zamanda davacı sigorta şirketinin İzmir acentesi olduğunu, müvekkilinin rizikonun gerçekleşmesinden iki gün önce 2.7.1985 tarihli sigorta acentesi sıfatını taşıyan banka şubesine sigorta taklifnamesi verdiğini, bonkanın da davacı sigorta şirketinin 3.7.1985 tarihli sigorta kabul notunu imzalayıp müvekkiline tevdi ettiğini, böylece sigorta akdinin rizikonun gerçekleştiği 4.7.1985 tarihinden önce bağıtlandığını, poliçenin 5.7.1985 tarihinde düzenlenmesinin davacının kusurundan kaynaklandığını, Müvekkiline yangın olayının geç haber verildiğini ve müvekkilinin keyfiyeti öğrenir öğrenmez durumu davacıya bildirdiğini, sigorta lehdarının rehinli alacaklı banka değil emtia sahibi müvekkili olduğunu, sigorta priminin de 5.7.1985 tarihinde ödendiğini savunmuştur.
Sigortalı D. vekili İzmir 2. Ticaret Mahkemesi'nin 986/595 esasında sigorta şirketine karşı açtığı davada ise 5.7.1985 tarihli nakliyat sigorta poliçesi limiti dışında kalan ve aynı tarihli zeyilnameyle ek sigorta himayesine kavuşturulan 3.490.180 TL. lık sigorta menfaatinin tazmin edilmemesi üzerine birikmiş temerrüt faiziyle birlikte 4.851.361 TL.ya baliğ olan alacağının takip tarihinden itibaren yıllık % 52 faiziyle tahsili için İzmir 1. İcra Dairesinin 986/3311 esasında giriştiği ilamsız takibin davalının itirazı sonucu durduğunu ileri sürerek itirazın iptaline ve inkar tazminatının tahsiline karar verilmesini dilemiştir.
Sigorta şirketi vekili bu davaya karşı mahkemenin yetkisiz olduğunu, bu davanın önceki davayla ve o davanın dayanağı poliçeyle ilgisi bulunmadığını, sigorta lehdarının dava dışı banka olması nedeniyle davacının aktif husumete ehil olmadığını, rizikonun tahakkukundan sonra bağıtlanan sigorta akdinin geçersiz olduğunu zamanında hasar ihbarında bulunulmadığını savunmuştur.
Mahkemece her iki davanın birlikte yapılan yargılaması sonunda dava dışı taşıyıcının 28.6.1985 tarihinde Almanya'dan İzmir'e müteveccihen yola çıkan sigortalı eşyayı hamil kamyonun 4.7.1985'de yandığını bir buçuk ay sonra sigortalı D'ye bildirdiği ve bu süre zarfında D'nin mallarının akibetiyle ilgilenmediği savunmasının hayatın olağan akışına uygun düşmediği, bu nedenle D'nin hasar keyfiyetinden olay müteakip haberdar edildiği yolundaki davacı - Sigortacının tanıklarının beyanına ve bunu doğurulayan bilirkişi raporuna itibar etmek gerektiği, şu hale göre TTK.nun 1292. maddesinde öngörülen 5 günlük süre geçtikten sonra hasar ihbarında bulunan D'nin sigorta tazminatı isteyemeyeceği, bu gecikmenin hasarlı eşyanın ekspertizini de imkansız kaldığı gerekçesiyle davacı sigortacının 986/2935 esas sayılı takibe konu borçla mülzem olmadığının tespitine, % 15 haksız takip tazminatının D'den tahsiline, D'nin açtığı davanın aynı nedenlerle reddine karar verilmiştir.
Hüküm davalı - Karşılık davacı D. vekilince temyiz edilmiştir.
Davalı- karşılık davacı D. Almanya'dan ithal ettiği makinaların nakliyat rizikolarına karşı sigortalanmasını davacı-karşılık davalı sigorta şirketinin A acentesi olan dava dışı banka şubesine 2.7.1985 tarihinde teklif etmiş, anılan acente de kabul beyanını 3.7.1985 tarihli yazıyla bildirmekle taraflar arasında sigorta akdi bu tarihte, yani rizikonun gerçekleştiği 4.7.1985 tarihinden önce bağıtlanmıştır. Bu durumda sigorta poliçesinin 5.7.1985 tarihinde yani rizikonunun gerçekleşmesinden sonra düzenlenmiş olması sigorta akdinin geçerliğinin etkilemediği gibi olayda nakliyat sigortası söz konusu olduğundan sigortacının mesuliyetinin başlaması için akdin bağıtlanması yeterli olup primin rizikonun gerçekleşmesinden önce ödenmiş olması şart değildir (TTK. md. 1295/f. II).
Öte yandan 4.7.1985'de Yunanistan'da sigortalı yükün yandığını sigortalı D. 23.8.1985'de sigortacıya bildirmiş ise de D'nin keyfiyeti daha önce öğrendiği sigortacı tarafından geçerli delillerle kanıtlanamamıştır. Kaldı ki TTK.nun 1292/f. III. maddesi hükmüne göre sigortalının hasarın vukuunu süresinde ihbar etmemesinin sigorta tazminatı talep hakkını ortadan kaldırması için sigortalının kasden böyle davranması şart olup D'nin bu yolda bir kastının varlığı izah ve ispat edilememiştir.
Nihayet poliçe genel şartlarında hasırın sigortacının avarya komiseri tarafından mahallen tespitini imkansızlaştıran sigortalının sigorta haklarını kaybedeceği yazılı ise de D'nin böle bir davranış içinde olduğu da söylenemez. Zira davacı-Karşılık davalı sigorta şirketinin eksperi olan E. tanık olarak verdiği ifadesinde kendisinin olayda 6 ay sonra olayı tespit için Yunanistan'a gittiniği, olay mahallinde ve Yunan gümrüğünde hasarlı eşladan birşey kalmaması ve eşyaların Avusturya'ya gönderilmiş olması nedeniyle ekspertiz yapamadığını açıklamıştır. Şu halde D'nin 4.7.1985'de vukubulan yangın olayını sigorta şirketinin eksperini ihbar tarihinden dört buçuk ay sonra göndermesi muvacehesinde hasarın mahallen tespit edilememesinde sigorta şirketinin ihmalinin çok daha etkili olduğu anlaşılmakla D'nin sigorta tazminatı hakkını yitirmesi bu nedenle de kabul edilemez.
Bu durum karşısında işin esasına girilip D'nin zararının uzman bilirkişilerce tespit ettirilmesi ve hasıl olacak sonuç dairesinde bir hüküm kurulması lazım gelirken aksine düşüncelerle D'nin sigorta haklarını kaybettiği sonucuna varılması isabetsiz olup hükmün bozulması gerekmiştir.
SONUÇ : Yukarda açıklanan nedenlerle haklı bulunan temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün temyiz eden davalı-karşılık davacı D. yararına BOZULMASINA, ödediği temyiz peşin harcının isteği halinde temyiz edene iadesine, 7.2.1991 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.