 |
T.C.
YARGITAY
11. Hukuk Dairesi
E: 1989/8499
K: 1991/224
T: 25.01.1989
Yargıtay içtihatları bölümü
Yargıtay Kararı
DAVA : Taraflar arasındaki davadan dolayı Çarşamba Asliye 1. Hukuk Mahkemesince verilen 26.1.1988 tarih ve 123-17 sayılı hükmün temyizen tetkiki davacı vekili tarafından istenmiş ve temyiz dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla dosyadaki kağıtlar okundu gereği konuşulup düşünüldü:
KARAR : Davacı vekili, müvekkiline ait kamyonu davalı sigorta şirketine onun acentası olan diğer davalı aracılığı ile kasko sigorta yaptırdığı halde 12.1.1987 tarihinde meydana gelen kazada oluşan 2.500.000 liralık hasarın sigortaca karşılanmadığını ileri sürerek bu alacağın davalılardan müteselsilen tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı sigorta vekili cevabında, sigorta poliçesindeki sürenin sona erdiğini, bundan sonra yeni bir sigorta akdi yapılmadığını ve poliçe düzenlenmediğini savunarak davanın reddini savunmuştur.
Davalı D. ise, acente olduğundan kendisine huumet yöneltilemeyeceğini, kaldıki davacı aracının model eksikliği nedeniyle sigorta yenilenme işleminin yapılamadığını, istenilen tazminatın da fahiş olduğunu savunarak davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
Mahkemece, sigorta poliçesindeki sürenin bitiminden iki yıl sonra oluşan rizikodan davalılar sigorta şirketi ile acentesinin sorumlu tutulamayacağı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
Kararı, davacı vekili temyiz etmiştir.
Davacı vekili dava konusu kasko sigorta akdinin ilk defa 1979 tarihinde oluştuğunu ve buna ilişkin poliçelerin de o tarihten beri her yıl yeniden ve temditname şeklinde düzenlenerek müvekkiline gönderildiğini ileri sürmektedir. Nitekim, davalı sigorta vekili de davaya cevap layihasında poliçenin en son 2.12.1985 tarihinde düzenlenerek aracın 6.12.1985-6.12.1986 tarihleri aracında sigorta güvencesi altına alındığını bundan sonra yeni bir poliçe düzenlenmediğinden müvekkilinin sorumluluğunun sona erdiğini savunmaktadır. Keza dosya içerisindeki 1985 yılına ait temditname de bu hususu doğrulamaktadır.
Taraflar arasında sigorta akdi ilişkisinin bulunduğu ve her yıl düzenlenen temditnameler ile ilişkinin devam ettirildiği iddia edildiğine göre, yapılacak araştırma sonucu bu iddia varit olduğu takdirde, sigorta şirketinin 1987 yılı için sigorta ilişkisinin fesih ettiğini TTK.nun 1297/1 maddesinde belirtilen süre ve şekilde davacıya bildirmiş olması zorunludur. Bu fesih koşulları yerine getirilmedikçe sigorta akdi ilişkisi devam eder. Mahkemece bu husus üzerinde gereğince durulmamış ve davalının beyanının aksine sözleşme ilişkisinin 6.12.1985 yılında sona erdiği kabul edilmiştir.
Riziko 12.1.1987 tarihinde meydana geldiğine göre, taraflara 1979 tarihinden beri düzenlenen sigorta poliçesi ve temditnameleri ile prim ödeme makbuzları ibraz ettirilerek ve gerektiğinde bu konularda davalı sigorta şirketinin kayıtları üzerinde bilirkişi incelemesi yaptırılarak, taraflar arasındaki sigorta akdi ilişkisi nedeniyle davalı sigortanın sözleşmeyi fesih edip etmediği araştırılmalı ve bu araştırma sonucu sigortacının sorumlu olmadığı sonucuna varılırsa akdi ilişkide aracılık yapan diğer davalının temditname düzenlenmesinde kusurlu olup olmadığı üzerinde de durularak hasıl olacak sonuç çerçevesinde hüküm kurulması gerekirken, noksan incelemeyle davanın reddine karar verilmesi doğru görülmemiştir.
SONUÇ : Yukarıda açıklanan nedenlerle davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile kararın BOZULMASINA, ödediği temyiz peşin harcının isteği halinde temyiz edene iadesine, 25.1.1991 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.