 |
T.C.
YARGITAY
11. Hukuk Dairesi
E: 1989/75
K: 1989/5682
T: 26.10.1989
Yargıtay içtihatları bölümü
Yargıtay Kararı
DAVA : Taraflar arasındaki davadan dolayı İstanbul Asliye 3. Ticaret Mahkemesi'nce verilen 30.9.1989 tarih ve 83-611 sayılı hükmün duruşmalı olarak temyizen tetkiki davalılar vekili tarafından istenmiş olmakla duruşma için tayin edilen 24.10.1989 gününde davalı avukatı Müslüm Açıkgöz gelip davacı avukatı tebligata rağmen gelmediğinden temyiz dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşıldıktan ve hazır bulunan taraf avukat dinlendikten sonra vaktin darlığından ötürü işin incelenerek karara bağlanması duruşmadan sonraya bırakılmıştı. Bu kerre dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra işin gereği konuşulup düşünüldü:
KARAR : Davacı vekili, müvekkilinin davalılara muhtelif tarihli irsaliyelerle cam eşya satarak teslim ettiğini, bedeli olan (3.331.000) TL.nin ödenmediğini iddia ederek bu miktarın banka iskonto faiziyle birlikte davalıdan tahsilini talep ve dava etmiştir.
Davalılar davaya süresinde cevap vermemiş, davalılar vekili müvekkillerinin davacıya böyle bir borcu bulunmadığını, talep edilen miktarın ibraz olunan makbuzlarla ödendiğini iddia ederek bu miktarın banka iskonto faiziyle birlikte davalıdan tahsilini talep ve dava etmiştir.
Davanın kabulüne dair verilen karar Dairemizin 1987/4680-5096 sayılı ve 6.10.1987 tarihli ilamında belirtilen nedenlerle davalılar yararına bozulmuştur.
Mahkemece, bozmaya uyularak yapılan yargılama sonucu toplanan kanıtlara ve bilirkişi raporuna nazaran davalıların ibraz ettikleri ödeme makbuzlarındaki imzaların davacıya ait olmadığının belirlendiği, davalıların ödeme makbuzlarındaki imzaların davacı yanında çalışan kişilere ait olduğu şeklindeki itirazının yerinde olmadığı, kaldı ki bu kişilerin davacı adına para tahsil etmeye yetkili olduklarının iddia edilmediği gibi bu hususun da belgelendirilmediği, davalıların ödeme def'inin isbatlanamadığı gerekçesiyle davanın kabulüyle (3.331.000) TL.nın dava tarihinden itibaren reeskont faizi ile birlikte davalılardan müteselsilen tahsiline karar verilmiştir.
Kararı davalılar vekili temyiz etmiştir.
1 - Davalılar, davaya süresinde cevap vermediklerinden iddiayı inkar etmiş sayılmış, daha sonra inkar çerçevesinde yaptıkları savunmalarında davacıya borçlu bulunmadıklarını, talep olunan miktarın ibraz olunan ödeme makbuzları ile ödendiğini belirterek davanın reddini istemişlerdir. Davalılar vekili, 22.12.1986 tarihli oturumda, ödeme makbuzlarındaki imzaların davacıya ait olduğunu bildirmiş, Dairemiz bozmasından sonra verdiği 18.3.1988 tarihli dilekçesinde ve mahkemedeki beyanlarında, ödeme makbuzlarındaki imzaların isimlerini belirttiği davacı adamlarına ait olduğunu beyan etmiştir. Dosyada mevcut ödeme makbuzlarındaki imzaların birden fazla kişiye ait olduğu görülmüştür.
Davalılar vekilinin 22.12.1986 tarihli oturumdaki ilk beyanında her ne kadar ödeme makbuzlarındaki imzaların davacıya ait olduğu bildirilmiş ise de, bu beyandan ödeme makbuzlarındaki imzaların davacıyı ilzam edecek imzalar olduğu anlamının çıkarılması gerekir. Bu itibarla davalılar vekilinin sonradan ödeme makbuzlarındaki imzaların davacının adamlarına ait olduğu şeklindeki beyanının, savunmanın tevsii olarak kabulü yerinde olmayıp, ödeme makbuzlarındaki imzalarla ilgili olarak gerekli inceleme yapılmadan eksik incelemeyle karar verilmesi doğru görülmemiş, hükmün bu nedenle davalı yararına bozulması gerekmiştir.
2 - Davacı iddiasını isbat için defter deliline dayanmış ve sadece envanter defterini ibraz ederek diğer defterlerini ve kayıtlarını ibraz etmemiştir. Dairemiz bozmasından önce davacının envanter defteri ve dosyaya ibraz olunan teslim ve sipariş fişleri üzerinde yaptırılan bilirkişi incelemesi sonucu düzenlenen raporda belirtildiği üzere, davacının ibraz ettiği envanter defteri tasdiksiz olup usulüne uygun tutulmamıştır ve ayrıca dosyadaki belgelere göre de davacının davalıdan (2.598.200) TL. alacaklı olduğu sonucuna varılmıştır. Dairemiz bozmasından sonra da taraflardan başka bir delil istenmemiş, sadece davalının ibraz ettiği ödeme makbuzlarındaki imzaların davacıya ait olup olmadığı yönünde bilirkişi incelemesi yaptırılarak davanın kabulüne karar verilmiştir. T.T.K.nun 85. maddesi uyarınca her iki tarafın tüm defter ve kaytılarının incelenmesi gerekmektedir. Üsulüne uygun tutulmayan davacı defterinde kayıtlı olan bir husus, karşı tarafın defterlerinde kaytılı olmazsa delil niteliğini kaybeder. T.T.K.nun 84. maddesi uyarınca da davacının usulüne uygun olarak veya olmayarak tutulmuş defterlerindeki kayıtlardan aleyhine olan kayıtlarda davacıyı bağlar.
Bu durumda mahkemece, T.T.K.nun 84 ve devamı maddeleri uyarınca, taraflardan dava konusu alacakla ilgili tüm defter ve kayıtları istenilip, her iki tarafın defter ve kayıtları üzerinde bilirkişi incelemesi yaptırılmadan eksik incelemeyle karar verilmesi de doğru görülmemiş, hükmün bozulması gerekmiştir.
3 - Kabule göre de, bilirkişi raporunda davacının davalıdan (2.598.200) TL. alacaklı olduğu belirlenmesine rağmen davanın tümden kabulü doğru görülmemiş, hükmün bozulması gerekmiştir.
SONUÇ : Yukarıda açıklanan nedenlerle davalılar vekilinin temyiz itirazının kabulüyle hükmün davalılar yararına BOZULMASINA, davalı vekili duruşma geldiğinden takdir olunan (100.000) lira duruşma vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalılara verilmesine, ödediği temyiz peşin harcının isteği halinde temyiz edene iadesine, 26.10.1989 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.