 |
T.C.
YARGITAY
11. Hukuk Dairesi
E: 1989/6533
K: 1989/6702
T: 28.11.1989
Yargıtay içtihatları bölümü
Yargıtay Kararı
DAVA : Taraflar arasındaki davadan dolayı İstanbul Asliye 4. Ticaret Mahkemesince verilen 31.5.1989 tarih ve 1262-453 sayılı hükmün duruşmalı olarak temyizen tetkiki davacı vekili tarafından istenmiş olmakla için gereği konuşulup düşünüldü:
KARAR : Davacı vekili müvekkilinin davalı kooperatifin ortağı olduğunu ve çekilen kur'ada kendisine bir daire isabet ettiğini, ancak davalının dairenin tapusunu vermeye yanaşmadığını ileri sürerek sözü geçen dairenin davacı adına tapuya tesciline karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı vekili cevabında davacının 14.3.1988 tarihli yönetim kurulu kararı ve bunu onaylayan 10.4.1988 tarihli genel kurul kararıyla kooperatiften ihraç edildiğini, ortak sıfatı bulunmayan davacının bu davada husumet ehliyeti de kalmadığını savunarak davanın reddini istemiştir.
Mahkemece davalı kooperatif yönetim kurulu'nun 14.3.1988 tarihinde davacının ihracına karar verdiği ve bu kararın 10.4.1988 tarihli genel kurul toplantısında onaylandığı, bu kararları içeren 9.12.1988 tarihli noter ihbarnamesinin davacıya 19.12.1988 tarihinde tebliğ edildiği, davacı vekilinin ihraç kararının iptali için dava açılmadığını 31.5.1989 tarihli celsede beyan ettiği, bu durumda üç aylık yasal sürede iptal davası açılmadığından ihraç kararının kesinleştiği, davacının ortak sıfatını kaybettiği gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir. Hüküm davacı vekilince temyiz edilmiştir.
Davalı Kooperatif yönetim kurulu'nun 14.3.1988 tarihli kararında borcunu ödemeyen ortakların ödememede direnmeleri halinde ihraç edilecekleri yolunda uyarılmalarına, 10.4.1988 tarihli genel kurul toplantısında ise borçlarını ödemeyen ortakların çıkartılmalarına karar verilmiş ise de, davacı hakkında ismen verilmiş bir ihraç kararı mevcut değildir. Nitekim davacıya gönderilen 12.7.1988 tarihli noter ihbarnamesinde de anılan yönetim kurulu kararı ve genel kurul toplantısı tutanağı aynen dercedildikten sonra ihbarnamenin sonuç kısmında davacının ihracından söz edilmemiş, bilakis birikmiş borcunun üç gün içinde ödenmesi istenilmek suretiyle davacının ortak sıfatı davalı kooperatifçe benimsenmiştir.
Davalı kooperatif daha sonra da yeni bir ihraç kararı vermemiş, davacıya gönderdiği 9.12.1989 tarihli noter ihbarnamesinde daha önceki 10.4.1988 tarihli genel kurul kararına atıfta bulunmuştur.
1163 sayılı Kooperatifler Kanunu'nun 16. maddesinde ihraç kararlarına karşı itiraz davası açılması için öngörülen üç aylık hak düşürücü sürenin uygulanması için ortada hiç değilse şeklen mevcut bir ihraç kararının bulunması gerekir. Batıl veya yok hükmündeki kararın bu niteliğinin tespiti ise, bir iptal davası açılmasını gerektirmeyip her zaman ileri sürülebilir ve mahkemece re'sen nazara alınır. Bu durumda davacı hakkında şeklen dahi mevcut bir ihraç kararı bulunmadığı nazara alınarak işin esasına girilmek ve tahkikata devam olunarak sonucuna göre bir hüküm kurulmak lazım gelirken, davacının tebellüğ ettiği ihraç kararına karşı üç ay zarfında iptal davası açmamakla ortak sıfatını ve aktif husumet ehliyetini yitirdiğinden bahisle davanın reddedilmesi bozmayı gerektirmiştir.
SONUÇ : Yukarıda açıklanan nedenle hükmün temyiz eden davacı yararına BOZULMASINA, 28.11.1989 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.