 |
T.C.
YARGITAY
11. Hukuk Dairesi
E: 1989/5472
K: 1990/3910
T: 17.05.1990
Yargıtay içtihatları bölümü
Yargıtay Kararı
DAVA : Taraflar arasındaki davadan dolayı Mahalli Asliye Hukuk Mahkemesi'nce verilen 29.3.1989 tarih ve 397-130 sayılı hükmün duruşmalı olarak temyizen tetkiki davacı vekili tarafından istenmiş olmakla dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra işin gereği konuşulup düşünüldü:
KARAR : Davacı vekili davalı yapı kooperatifin ortağı ve eski kontrol mühendisi olan davacıya 19.7.1981 tarihinde çekilen kur'ada 454 ada 6 parsel sayılı arsanın isabet ettiğini, davalı kooperatif yönetim kurulunun 18.5.1992 tarihinde davacının kooperatif aleyhine faaliyet gösterdiğinden bahisle verdiği ihraç kararının Mahalli Asliye 9. Hukuk Mahkemesinin 19.2.1987 tarihli ilamıyla iptal olunduğunu ve buna dair hükmün kesinleştiğini; öte yandan davacının kooperatif inşaatlarının müteahhidiyle işbirliği yaparak kooperatifi dolandırdığına dair yöneticilerin vaki şikayeti üzerine açılan ceza davasının davacının beraatiyle sonuçlandığını, bunun üzerine ortak sıfatı hükmen saptanan davacının katılmak istediği 19.7.1987 tarihli genel kurul toplantısına alınmadığını ve bu toplantıda kesinleşmiş mahkeme kararına rağmen davacının ortaklığa kabul edilmemesine karar verildiğini; davacının 13.8.1987 tarihli noter ihbarnamesiyle ihraç kararı verilmesiyle bu kararın iptali arasındaki surede doğan vecibeleri varsa bildirilmesini ve diğer ortaklara sağlanan imkanların kendisine de tanınmasını istediğini, kooperatif yönetiminin ise 27.8.1987 tarihli cevabi ihbarnamesinde Genel Kurul'un davacının yeniden ortaklığa alınmamasına 19.7.1987 tarihli toplantıda karar verdiğini, bu durumda yapılacak bir işlem bulunmadığını, kooperatif inşaatları bitirildiğine nazaran sadece davacı için konut yapmanın da mümkün olmadığını bildirdiğini; bu arada 170 ortaklı kooperatifin 169 ortağının arsaları üzerinde konutlar inşa edilip bitirildiği halde davacının arsasının kötüniyetle boş bırakıldığını ileri sürerek 19.7.1987 tarihli Genel Kurul'da alınan kararların iptaline; davacıya isabet eden arsa üzerinde davacı için emsallerine uygun ve eşdeğer nitelikte bir konut inşaasına davalının mahkum edilmesine ve rızaen yapılmadığı takdirde cebri icra marifetiyle yaptırılmasına hükmedilmesine, aynen inşa talebi kabul edilmediği takdirde fazlaya dair talep hakları saklı kalmak kaydiyle şimdilik 10.000 TL. tazminatın faiziyle birlikte tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı kooperatif vekili Genel Kurulun davacının yeniden ortak alınmamasına ve toplantıya kabul edilmemesine karar vermekte haklı olduğunu, diğer inşaatlar yapılamayacağını, aidatlarını diğer ortaklarla aynı şartarda ve düzenli biçimde ödemeyen davacının konut verilmesini isteyemeyeceğini savunarak davanın reddini istemiştir.
Mahkemece hakkındaki ihraç kararı kesinleşmiş mahkeme kararıyle iptal olunan davacının ortaklığa kabul edilmemesine ilişkin 19.7.1987 tarihli Genel Kurul kararının iptaline; ortak sıfatı devam ettiğine göre öncelikle kooperatif yönetiminden kendisine ev yapılmasını istemesi gereken davacının doğrudan doğruya dava açmak hakkı bulunmadığı, kaldı ki mahkemenin davalı kooperatifi davacıya ev yapmaya mahkum edecek şekilde hüküm kurma yetkisinin olmadığı; ortaklık sıfatı devam eden davacının tazminat talep etme hakkının da bulunmadığı gerekçesiyle ev inşa edilmesine veya tazminat ödenmesine dair davanın reddine karar verilmiştir.
Hüküm davacı vekilince temyiz edilmiştir.
1 - Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle gerektirici sebeplere ve delillerin takdirinde bir isabetsizlik bulunmamasına ve 19.7.1987 tarihli Genel Kurul'da alınan kararlardan ortak sıfatı, kesinleşmiş mahkeme ilamıyla belirlenmiş olan davacının kooperatife kabul edilmemesine ilişkin olanı dışındaki kararların Yasa'ya, anasözleşmeye ve iyiniyet esaslarına aykırı olduğu kanıtlanamadığından davacının aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan temyiz itirazlarının reddi gerekmiştir.
2 - Davacı 19.7.1981 tarihinde çekilen kur'ada 454 ada 6 parsel sayılı kooperatif arsasının müstakilen kendisine isabet ettiğini, 170 ortaklı kooperatifin diğer 169 ortağına isabet eden arsalar üzerine kooperatif tarafından müstakil konutlar inşa edilerek ortaklara dağıtıldığını, sadece kendi arsasına konut yaptırılmadığını iddia ederek kendisi için de bir konut yaptırılmasını istemektedir. Davacı davayı açmadan önce noter aracılığıyla gönderdiği 13.8.1987 tarihli ihtarnamesinde bu hususları dile getirerek mağduriyetinin giderilmesini istediği halde davalı kooperatif 27.8.1987 tarihli cevabında davacının ortaklığa yeniden kabulüne imkan olmadığını, bütün inşaatlar bitirildiğinden başka inşaat da yapılamayacağını ve davacının yasal yollara müracaatta özgür olduğunu beyanla olumsuz tavrını açık ve kesin biçimde ortaya koymuştur.
Mahkemece 3.11.1988 tarihinde yapılan keşif sonucu düzenlenen bilirkişi raporunda da davalı kooperatifin ortakları için inşaa ettirdiği konutların ikmal edilerek meskun hale geldiği ve sadece davacıya isabet eden arsanın boş bırakıldığı belirtilmiştir.
Ortaklarını konut sahibi yapmak amacıyla kurulan davalı kooperatifin diğer bütün ortaklarına karşı ifa ettiği vecibesini sadece davacı ortağa karşı ifadan kaçınması 1163 sayılı Koop. K.nun 23. maddesinde öngörülen eşit davranma ilkesine aykırıdır. Öte yandan kooperatif inşaatlarının bitmiş olması davacı için konut yapılmasını imkansız kılmaz. Bir tek konut için yeniden inşaata başlanması toplu halde inşaat yapılmasına nazaran masraflı sayılsa bile 170 ortağından sadece birine konut inşa etmemekte direnen kooperatif kötü niyetli davaranışının sonucuna katlanmak zorundadır.
Bu durumda davacı ortağın aynen ifa davası açmakta hukuki yararı aşikar olup davanın kabulü halinde hükmün İİK.nun 30. maddesi uyarınca icra ve infazı mümkün bulunmaktadır. Şu hale göre 454 ada 6 parsel sayılı arsanın davacıya tahsisli olup olmadığı ve üzerinde emsalleri gibi bir konut yapılmasına hukuki bir engel bulunup bulunmadığı araştırılarak müspet sonuca varıldığı takdirde davalı kooperatifin bu arsa üzerinde davacı için emsalleriyle aynı nitelikte bir konut inşa etmesine karar verilmesi; aksi takdirde davacı taraf yararına tam tazminata karar verilmesi gerekirken isabetli bulunmayan aksine düşüncelerle davacının bu husustaki talebinin reddedilmesi bozmayı gerektirmiştir.
SONUÇ : Yukarda 1 nolu bendde yazılı nedenlerle davacının sair temyiz itirazlarının reddine, hükmün 2 nolu bendde açıklanan nedenlerle davacı yararına BOZULMASINA, 100 lira duruşma vekillik ücretinin davalıdan alınarak davacıya ödenmesine, ödediği temyiz peşin harcının isteği halinde temyiz edene iadesine, 17.5.1990 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.