 |
T.C.
YARGITAY
11. Hukuk Dairesi
E: 1989/5432
K: 1989/2608
T: 25.04.1989
Yargıtay içtihatları bölümü
Yargıtay Kararı
DAVA : Taraflar arasındaki davadan dolayı Bursa 4. Sulh Hukuk Mahkemesince verilen 29.4.1988 tarih ve 820-619 sayılı hükmün temyizen tetkiki davalı vekili tarafından istenmiş ve temyiz dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla dosyadaki kağıtlar okundu, gereği konuşulup düşünüldü:
KARAR : Davacı vekili, müvekkilinin lehtarı ve dava dışı Şükrü K.'nın keşidecisi olan 5.2.1987 vadeli 182.000 TL.'lık bononun tahsili için davalı bankaya verildiğini ve davalı tarafça kaybedilmiş olduğunu öne sürerek, 182.000 TL.'nın vade tarihinden itibaren yasal faiziyle davalıdan tahsilini talep ve dava etmiştir.
Davalı banka vekili sözkonusu bononun ödenmemesi nedeniyle 23.2.1987 tarih 10789 taahhüt numarası ile davacıya iade edildiğini, şayet davacının eline ulaşmamış ise, bundan P.T.T.'nın sorumlu olması gerektiğini, öte yandan vekil hamil olan müvekkiline husumet yöneltilmeyeceğini savunarak davanın reddini istemiştir.
Mahkemece toplanan delillere ve P.T.T.'nin 30.3.1988 tarihli yazısına göre 5584 sayılı kanunun 41. maddesinin 2. fıkrası A. bendi uyarınca davalının bonoyu değerli mektup veya koli olarak gönderebileceğinden, böyle göndermemiş olması karşısında kaybından kusurlu olduğu sonucuna varılıp bono bedeli olan 182.000 TL'nın ihbarnamenin tebliğ tarihi olan 11.5.1987 tarihinden itibaren yasal faiziyle davalıdan tahsiline karar verilmiştir.
Kararı davalı vekili temyiz etmiştir.
Davacı işbu davasında, lehtarı olduğu 182.000 TL'lık bononun tahsil için verdiği davalı banka tarafından zayi edilmesi nedenine dayanarak bono bedelinin davalı bankadan tahsilini talep ve dava ettiğine göre dava niteliği itibariyle bir tazminat davasıdır. Böyle bir davada istenen tazminatın hüküm altına alınabilmesi için zararın doğmuş olması gerekir. Bu itibarla davacı, söz konusu bononun zayi edilmesi nedeniyle öncelikle TTK.nun 669 ve devamı maddelerine göre iptalini dava etmeli, alınacak iptal kararına, bu olmazsa esas ilişkiye dayanarak bundan sonra asıl borçlu olan bononun keşidecisine müracaat ile borcun ödenmesini istemeli, şayet bunu sağlayamazsa zararının doğduğu kabul edilip, bono bedelini vekil hamil durumunda olan davalı bankadan isteyebileceği düşünülmelidir.
Mahkemece yukarıda açıklanan hususlar düşünülmeden ve henüz davacının zararı doğmadan davanın yazılı olan nedenlerle kabulüne karar verilmiş olması doğru görülmemiş, bozmayı gerektirmiştir.
SONUÇ : Yukarıda açıklanan nedenlerle mümeyyiz davalı vekilinin temyiz itirazının kabulüyle hükmün davalı yararına BOZULMASINA, ödediği temyiz peşin harcının isteği halinde temyiz edene iadesine, 25.4.1989 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.