 |
T.C.
YARGITAY
11. Hukuk Dairesi
E: 1989/5340
K: 1991/89
T: 22.1.1991
Yargıtay içtihatları bölümü
Yargıtay Kararı
6762/m.1113,116
Taraflar arasındaki davadan dolayı Mersin Asliye 1. Hukuk Mahkemesince verilen 2.5.1989 tarih ve 610-295 sayılı hükmün duruşmalı olarak temyizen tetkiki davalı vekili tarafından istenmiş olmakla duruşma için tayin edilen 22.1.1991 gününde davalı avukatı A.C. gelip davacı avukatı tebligata rağmen gelmediğinden temyiz dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşıldıktan ve hazır bulunan taraf avukat dinlendikten sonra vaktin darlığından ötürü işin incelenerek karara bağlanması duruşmadan sonraya bırakılmıştı. Bu kerre dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra işin gereği konuşulup düşünüldü:
KARAR : Davacı vekili müvekkili şirketin 450 ton nohutun gemi ile Mersin - Karaçi arasındaki taşınması işini davalı şirkete verdiğini, davalının taşıyıcı olarak nakliyeyi üstlendiğini, malın M. gemisine yüklendiğini ve taşıma ücreti olarak 4.234.700 Tl.nın davalı şirkete ödendiğini, ancak geminin yükle beraber kaçtığını ve Kıbrıs-Rum kesimi Limasol Limanına gittiğini, müvekkili yetkililerin uzun uğraşları sonucu malın gemiden geri alınarak Mersin Limanına geri getirildiğini, ancak bunun için müvekkilinin 14.087.749 TL.sı masraf ve ödeme yapmak zorunda kaldığını, davalıya ödenen taşıma ücreti ile birlikte 18.322.449 TL.sı zarara uğradığını iddia ederek bu miktarın 15.6.1984 tarihinden itibaren yasal faizi ile birlikte davalıdan tahsilini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili müvekkilinin taşıyıcı olmadığını, davanın donatan veya taşıyıcıya karşı veya izafeten acentaya karşı açılması gerektiğini, üst taşıyıcının yabancı başka bir firma olduğunu, dava dışı taşıyıcı firmanın taşımayı yapan gemiyi D. Denizcilik firmasına 10.10.1983 tarihli mukavele ile kiraladığını, bu firmanın kırkanbar mukaveleleri ile alt taşıyıcı olarak taşımayı yaptığını, taşıyıcıların İstanbul'da T. firması ile acentelik sözleşmeleri bulunduğunu, müvekkilinin bu acentanın tali acentası olduğunu, tali acenta olan müvekkiline husumet yöneltilemiyeceğini belirterek husumet yönünden davanın reddi gerektiğini, ayrıca davacının taşıma nedeniyle 3. şahıslara ödemelerinin 18.4.1984 tarihinde yapıldığının dava dilekçesinde ikrar edildiğini, bu tarihle davanın açıldığı 11.7.1985 tarihi arasında bir yıldan fazla zaman geçtiğinden davanın zamanaşımına uğradığını, taşımayı yapan gemiye 3. şahıslarca mahkeme kararı ile Limasol Limanında haciz konulduğundan taşımanın gerçekleşmediğini malın davacı yanda eksiksiz teslim alındığını ve müvekkilinin kusuru bulunmadığını, taşıyanın sorumlu olmadığını, açılan ceza davasının beraatle sonuçlandığını, istenen zarar miktarının fazla olduğunu savunarak davanın reddini istemiştir.
Mahkemece, iddia ve savunmaya, bilirkişi kurulu raporuna ve toplanan kanıtlara nazaran, konişmentolarda ve navlun faturasında davalının taşıyıcı sıfatının bulunduğunun belirlendiğinden davalının husumet itirazı ile ceza davasında davacı müdahil olduğundan davalının zamanaşımı itirazlarının reddi ile bilirkişiler raporu doğrultusunda davacının uğradığı zarar miktarı olan 13.291.324 TL.nın 15.6.1984 tarihinden itibaren 19.12.1984 tarihine kadar % 5, bu tarihten sonrası için % 30 faiziyle davalıdan tahsiline, fazla istemin reddine karar verilmiştir.
Kararı davalı vekili temyiz etmiştir.
1 - Davalı şirket yetkilileri hakkında emniyeti suistimal suçundan açılan kamu davasında ceza mahkemesince delil yetersizliğinden sanıkların beraatlerine karar verilmiş, bu karar Yargıtay Yüksek 9. Ceza Dairesince onanarak kesinleşmiştir. Davacı Ltd. Şirket yetkilileri bu ceza davasına 15.6.1984 tarihli dilekçe ile müdahale isteminde bulunmuşlar ve Ceza Mahkemesince müdahale istemi kabul edilmiş ise de, ceza davası beraatle sonuçlanmış olduğuna göre bu müdahalenin bir önemi kalmayacağından ceza zamanaşımının dava konusu olayda uygulanması söz konusu edilemez.
Bu nedenle mahkemece davada hukuk zamanaşımının gerçekleşip gerçekleşmediği araştırılarak sonucuna göre karar verilmek gerekirken ceza zaman aşımından bahsedilerek davalının zamanaşımı itirazının reddi doğru görülmemiştir.
2 - Davalı taraf konişmentoları imzalarken ve navlun faturasını düzenlerken donatan veya taşıyan olarak bir firma adı belirtmemiş, böyle bir firmayı temsilen hareket ettiğini gösteren bir ifadeye yer vermemiş olmakla, karine olarak davacı - yükletene karşı taşıyan sıfatını takınmış ise de, davacının, davalı tarafın ( taşıyan ) değil ( acenta ) sıfatıyla hareket ettiğini bildiği tarafların davadan önce keşide ettikleri ihtarnameler içeriğinden anlaşılmaktadır.
Dosya içeriğindeki belgelere göre de davalı A.Ş.in taşıyıcı olmayıp taşıyıcının acentası olduğu açıkça anlaşılmaktadır. Dairemizin bu konudaki yerleşmiş inançları uyarınca acenta hakkında tahsile karar verilemez. Ancak taşıyana izafeten acentaya dava yöneltilebilir ve fakat kabul edilen miktarın taşıyandan tahsiline karar verilmelidir.
Mahkemece, davalı A.Ş. taşıyan olmayıp acenta olduğu halde taşıyan olarak kabulü doğru görülmemiş olup, bu durumda davacının tazminat davasını taşıyana izafeten davalı acentaya yöneltmesi gerekirken doğrudan doğruya davalıyı taşıyan olarak göstermesi ve tazminatın davalının malvarlığından tahsilinin istenmesi sebebiyle, davada acenta durumunda olan davalı hakkında tahsil kararı verilmesi doğru olmamış hükmün bu nedenle de davalı yararına bozulması gerekmiştir.
SONUÇ : Yukarıda açıklanan nedenlerle davalı vekilinin temyiz itirazının kabulüyle hükmün davalı yararına BOZULMASINA, davalı vekili duruşmaya geldiğinden 100.000 TL.sı duruşma vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine, ödediği temyiz peşin harcının isteği halinde temyiz edene iadesine, 22.1.1991 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.